BÖLÜM 6 | TERS TUTULMA

46 5 0
                                    

Otlaklarda çizmelerimi çıkarmış yürüyordum. Kuşlar ve doğanın bana hediye olarak sunduğu bu yeşilliklerin arasından parmaklarımla buluşan rüzgar beni bu keyifli ana sarhoş ediyordu. Rüzgar yüzüme yumuşak bir şekilde vuruyordu. Ellerimi saçlarıma götürdüm ve cengelli tokamı çıkarıp cebime koydum. Rüzgar saçlarımı severek uçuşturuyordu. Bugün bir korsan kızı değil bir prenses gibi hissediyordum kendimi, beyaz elbisemin her yerindeki yeşil çiçekler diz kapaklarımın biraz üstüne kadar uzanan elbisemin her yerine serpiştirilmişti. Elbisemin minik cebimden bir pusula çıkardım ve saatlerce bakmak için yere eğildim. Mini elbisemle yerde uzanmam zor olsada bugün içimdeki korsan kızının sesini dinlemeyecektim. Yerde uzanmış pusulamı incelerken izleniyormuş gibi hissettim.

"Korkma sadece benim." sesin geldiği tarafa baktım ve Denis'i görünce derin bir nefes aldım.

"Geç kaldın farkında mısın?"

"Luna benim sarayın dışına çıkmam yasak burada buluşabilmek için ağabeyini odama kilitledim ve Una ile kaçıp geldim." dedikleriyle şoka girip sanki anlamamış gibi sordum. "Ağabeyimden kaçtın değil mi?"

"Hem ağabeyinden hem de şatodan." umursamaz bir şekilde gülümsedi ve beni baştan aşağıya süzdü.

"Vay canına tam bir prenses gibisin." usulca yanıma oturdu ve yerimde doğrulmam için bana yardım etti.

"Ateşin mi var senin iyi misin?" dedim ve hemen elimi aklına koydum. Denis yüzünü buruşturdu ve hayır anlamında başını salladı.

"Aman tanrım bana neden bir anda öyle dedin ki? Korktum biran kafana darbe aldın sandim." sesli bir kahkaha attım.
Denis dalga geçtiğimi anlamış olacak ki yüzünü buruşturdu ve "Komik mi? Sen varya iltifat falan haketmiyorsun. Cadı."

"Cadı mi? Hani Amonyak Çiçeğiydim."

"Hala öylesin, Cadı sana yakışmadı."

"Hadi saraya gidelim ve izin alalım. "

"Hayatımda ilk defa gemiye bineceğim."

Koşar adımlarla bir kaç adim attim ve beyaz dar çizmelerimi giymeye başladim. Kral Amon'un kendi şatosundan biraz ilerideki saraya doğru yürümeye başladik.

Aramızdaki sessizlikten sıkıldım ve sohbet etmemiz için ortaya laf atmaya karar verdim. "Galiba artık yakın arkadaşız."

"Kim demiş bunu?"

"Öyleyiz, baksana Denis bir kuş." hızlı adımlarla yerde hareketsiz duran beyaz minik kuşun yanına doğu ilerledim.
Kuşu elime tam alacaktım ki Denis buna izin vermeyerek kuşun üstüne bastı. Gözlerimi kocaman açıp ona iğrenç bir bakış attim.

"Bu bir kuş değil, bu voltelerin bizim dünyamız hakkında bilgi almak için kullandığı bir cisim." Denis'in bastığı kuşa baktım ve Denis ayağını çekince bir anda siyah bir tozla kuş yok oldu.

"İş çok ciddi baksana bu Volte sürekli bize geliyor. Peki neden?"

"Luna Volte bir şahıs değil, onlar bir grup adı ve sürekli bizimle ilgileniyorlar çünkü onları babam yani kral yaptıkları hatalardan dolayı elindeki bütün güçleri alıp onları insanların dünyasına yerleştirdi. Volteler artık intikam almak istiyor yüz yıllardır sabrediyorlardı ama şimdi dayanacak güçleri kalmadı."

"İşler bu kadar ciddiyse gerçekten Kral Amon ile görüşüp bir ekiple Volte için yine insanların dünyasına gitmeliyiz." dedim. Denis gözlerimin içine bakıyordu ve o an birşeylerin olduğunu fark ettim. Anlamsızca bakıştık ve sonunda gözlerini benden çekti.

"Bir sorun var, gördüm söyle."

"Önemli birşey değil." dedi ve yürümeye başladı.

"Denis, anlatır mısın? En yakın arkadaşlar birbirinden bunları saklamaz. Geleceği gördün sana göstediler değil mi?" dedim ve cevap bekler bakışlar attim.

"Gördüm ama onlar mı gösterdi bilmiyorum."

"Ne gördün?"

"Bir odadaydik, babam vardı yanımda ve karşımızda biri daha vardı. Babam kılıcımı elimden aldı. Karşımdaki adamın yüzünü net göremedim ama bana bahsettiğin şey bu muydu? gibi birşey dedi ve sonrasinda ihanete uğraşmış bir şekildeydik." Denis korku ile bana gördüklerini anlatırken onu rahatlatmak için hemen devreye girdim.

"Tabi bence Volteyi yakalacağız ve onları yakalarken onları bilmiyor gibi davranacağız onları saraya getirip Krala teslim edince bu olay yaşanacak baksana sana plan kuralım diye göstermişler." dedim.

Denis hafif bir şekilde gülümsedi ve beni onayladı. Saraya varmıştık. "Önden Prensler." dedim ve alaylı bir şekilde gülümsedim. Denis sakince bana gülümsedi ve içeri girdik.
Uzun bir süre sarayın içinde dolandık ve Denis bana sarayı gezdirdi. "Küçükken burada bir kere kayıp düşmüştüm." desi ve ikimizde gülmeye başladık.

"Ölüm meleğine neden fısıldamadın Bay Pislik?" dememle salonun içindeki bütün askerler bir anda üstüme doğru gelip kılıçları ile her yerimi sardı. Korku ile Denis'e baktım.
Denis hiç vakit kaybetmeden önüme geçti ve "Sakin olun o benim arkadaşım ve benimle böyle konuşmasını ben istedim." dedi. Bıyıklı, kilolu bir asker gıcık bir ses tonuyla Denis'e karşı geldi.

"Prensim kusura bakmayın ama bu sarayda hiç bir alçak bir kraliyet soyundan gelen değerli veliaht ile bu şekilde konuşamaz."

Denis kaşlarını kıstı ve bağırmaya başladı. "Anlamıyor musun? O benim dedim istediği gibi konuşabilir benimle ben izin veriyorum." dedi. Bu şoku atlatabilmem için biraz zamana ihtiyacım vardı, ne demiştim ki bu kadar sinirlenmişlerdi. Belliki bilmediğim bir şey vardı. Denis daha fazla sinirlenmesin diye kolunu tuttum ve bana bakmasını sağladım. "Özür dilerim Prensim çok kaba konuştum beni bağışlayın." dedim ve önünde eğilmek için hareketlendiğimde Denis hemen kendi benden önce eğildi ve "Sarayımdaki hizmetlilerin küstahlığını hor görün lütfen asıl ben özür dilerim."

Bir prens benim önümde eğilmişti. Korumaların yüzüne bakılırsa bu ilk defa yaşanıyordu.

UĞULTULU TEPENİN LANETİ | KADER DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin