"Gerçekten gidecek misin oraya?"
"Gitmeyipte ne yapacağım, sevgilim o benim."
"Felix sırrımız orada çok çabuk ortaya çıkar, delirdin mi?"
"Umurumda değil Jeongin."
Siyah saçlı, derin bir nefes vermiş ve arkadaşının seçimine saygı duyarak evden çıkmıştı. Geride kalan Felix ise arkadaşının dediklerini düşünüyordu. Çok kalabalık olacaktı ve yanlışlıkla suya düşme olasılığı vardı. Hiç yoktan birisi havuza atlasa su sıçrayacaktı. Yine de her şeyi göze almıştı. Üzerini zaten giymişti önceden bu yüzden direkt partinin olduğu yere ilerledi. Hemen iki ev ötedeydi zaten.
Küçük bir adada yaşıyorlardı ama Avustralya'nın kendisinden daha büyük gibiydi. Küçüklükten beri burada oldukları için herkes birbirini tanırdı ama Jeongin, Minho ve Felix bir ayrıydı. Her dakika her saniye hep beraberlerdi.
Bir yaz günü yine her zamanki gibi yüzmeye gittiklerinde küçük bir ada keşfetmişlerdi. Adada'nın hemen kıyısında ise bir mağara. Korkmuş olsalar dahi sonuçta beraber oldukları için hafif cesaretle el ele içeriye girdiler. En önde Minho, ortada Felix, en arkada ise Jeongin vardı. Küçük adımlar ile içeriye girdiklerinde onları doğal bir havuz bekliyordu. Masmavi ve berrak sularıyla.
Üç genç şaşkınlıkla birbirine baktıktan sonra ilk önce mağarayı incelemişlerdi. Herhangi bir tehlike unsuru görmeyince yavaşça suya yaklaştılar. Birbirlerine baktıktan sonra yavaşça suya girdiler. Soğuk su hepsini serinletmişti. Onlar suda oynayadursun hava kararmış ve ay neredeyse tepeye varmıştı. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışlardı.
Dolunay mağaranın tepesindeki büyük delikten tamamen göründüğünde ve mağarayı aydınlattığında bunu ilk fark eden Jeongin olmuştu, aralarındaki en zekisi.
"Aman tanrım gece olmuş bile!"
"Ne?"
"Ne?"
Hep bir ağızdan şaşkınlık nidaları ile birbirlerine bakarken bir anda suyun fokurdamasıyla hepsi korkuyla birbirlerine sarıldı. Su kaynıyor muydu? Yoksa suyun içinde bir şey mi vardı? İki şıkta değildi, yani galiba. Bir kaç saniye daha bu fokurdama olduktan sonra bir anda durmuştu. Bu olaydan korkan gençler hızlıca sudan çıkmış ve mağaradan ayrılmışlardı.
Bir sonraki gün ise üçüde çok şaşıracakları olaylar yaşamışlardı. Balık kuyruğuna sahip olmak gibi.
Felix sonunda sevgilisinin evine vardığında kapıdaki şifreyi girerek içeriye adımladı. Aşırı dikkat çekmek istemediği için ince ama uzun kollu, boğazlı bir tişört- su geçirmeyen siyah bir tayt- bulaşık eldivenleri (?) ve fötr beyaz bir şapka. Partinin havuz kenarında olduğunu bildiği için direkt arkaya gitmişti. Fazla kişi olmasa da bahçeye göre cidden kalabalıktı. Etrafta sarı saçlı herhangi birini görme umuduyla bakarken omzunda hissettiği ellerle korkarak yerinde sıçramıştı.
Arkasını döndüğünde sevgilisini görmüş ve rahatlamıştı.
"Ödümü koparttın Seungmin!"
"Özür dilerim, çok tatlı duruyordun sürpriz yapmak istedim."
Felix gülümseyerek sorun olmadığını söylediğinde Seungmim Felix'in üzerindekileri yeni fark etmişti.
"Neden böyle giyindin bebeğim?"
"Şey, beni yine alerjim tuttu da hep kabarcıklar oluştu. Buradakiler de görüp dalga geçmesin diye böyle giyindim."
"Böyle de geçerler ki...Neyse kimse benim partimde benim sevgilimle dalga geçemez."
İşte her şey dediğimiz gibi olmuyordu Kim Seungmin.
