16 : gökten inen melek

41 7 6
                                    

―୨୧⋆ ˚

"diğerleri nerede?" yujin etrafına bakınsa da kendini bekleyen jacob bae'den başkasını görememişti.

hızlıca ve sırayla hyunjun'u, chanhee'yi, jooyoung'u arasa da hiçbir cevap alamamıştı. jacob'un ise haberi vardı, arkadaşlarının böyle bir şey yapacağını tahmin etmişti. onları uzun zamandır tanıyordu, bir sonraki hareketleri ne olur tahmin edebilirdi.

"sadece ikimiziz." diyerek utangaç bir şekilde kızın yanında dikilmişti. yujin sessizce, bir süre, karşısında beyaz keten gömleği içinde kusursuz duran jacob'u izledi. sanki gözlerini alamamıştı, inkar edemezdi ama dışardan sadece dik bakıyormuş gibi duruyordu.

jacob içeri girmek için kızın bileğinden tuttuğunda arkasından sürüklenmişti, sürüklenmek tabiri bunun için uygun muydu emin değildi yujin çünkü jacob onu nazik bir kuş gibi sakince tutuyordu.

içinden söylendi, jacob'un yüzüne karşı bu kadar nazik olmasının adil olmadığını dile getirmek istiyordu ama bir şey de yapamıyordu.

"saat 2 seansımız salondaki birkaç sorundan ötürü saat 3'e alınmıştır." duyulan anonsla jacob kıza döndü, bir saat boyunca bir şekilde oyalanmaları gerekti ama jacob çok konuşan biri olmadığı için ortamı batırmaktan korktu. yujin'e bir şey yemek isteyip istemediğini sordu, sandviç dükkanında birlikte oturmaya başladılar.

"hep kanada'da mı yaşadın?" jacob, yujin'in konuşmayı her türlü devam ettirmesini seviyordu. dışa dönük biriydi. "kore'de doğdum, kanada'ya taşındık, 2 yıl önce de tekrar döndüm."

"ne güzel, ben daha önc hiç yurt dışına çıkmadım." dedi kız elindeki sandvicinden bir ısırık alarak. "gelecekte çıkarsın, daha uzun bir ömrün var." diyen jacob'a baktı, "boğazıma sandviç kaçarak bile ölebilirim, uzun bir ömrümün olduğunu nerden biliyorsun?" diye şakalaşarak sorduğunda jacob susmuştu.

"gerçi gökten inen bir melek olduğuna inandığım için bilme ihtimalinin olduğunu da düşünmüyor değilim."

nasıl yani, bakışı atan jacob'a sandviçini yemesini söylemişti yujin. "melek gibisin diyorum. eminim bunu ilk kez duymamışsındır."

"evet younghoon da aynısını söyleyip duruyor." dediğinde kız younghoon'un ismini duymasıyla yemeyi durdurmuştu ve jacob'a bakmıştı. yandaki peçete kutusundan bir tane çekip dudaklarının üstüne bastırdığında jacob gülümsemişti.

"younghoon'u duyunca hâlâ geriliyor musun?" dediğinde yujin arkasına yaslanmıştı, "nasıl tepki vereceğini merak ediyorum sadece." diyerek kollarını birbirine bağlamıştı.

"ne konuda?"

"sana aşık olmam konusunda."

jacob'u, içtiği kola nefes borusuna kaçtı için öksürük tutarken koluyla ağzını kapatmaya çalışmıştı. "daha önce de söylemiştim, niye bu kadar şaşırıyorsun ki?" dediğinde ise yujin'in yüzüne bile bakamamıştı.

"kang yujin,"

"efendim?"

"mesajlaştığım kızla burada birlikte oturacağımı bilmiyordum. çok garip hissediyorum şu an." dediğinde yujin gözlerini oğlana kenetledi.

"numaram sende yok ki, hiç mesajlaşmadık."

"ismim joonyoung."

yujin açılan ağzını eliyle kapatırken ne kadar aptal olduğunu düşünüyordu, "ne?" dediğinde jacob ona döndü, "bildiğini düşünmüştüm?"

"bilmiyordum."

aralarındaki garip sessizlik bir süre sürerken yujin kendine gelip konuşmuştu, "o zaman sana mesaj atabileceğim."

"istediğin zaman atabilirsin."

jacob bae | i belongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin