mühür

167 18 30
                                    

Disappointment knocking at my door, (at my door)
I never thought I'd feel this way before.
But I won't let it bring me down,
I'll turn it around, I'll wear my crown~~

Dissopointment ~ cxxlxre

!!yatmadan önce okunmalık kısa ve hafif bir bölümdür!!

★★☆★★

Sinirle, "Bu kadar alçaldın ha?" dedim. Ardından sesimi daha da yükseltip "Bu kadar alçaldın mı?" diye bağırdım.

Sikine takmıyordu.

Ekledim, "Alçağın teğisin orospu herif."

Dediğim şey üzerine yavaşça ayağa kalkıp karşımda dikildi. Ellerini cebine yerleştirip benim aksime daha da sakin bir tavırla konuşmasına başladı, "Ah, hadi ama ya? Oyun bozanlık ediyorsun. Sadece insan bedenini merak ettim. Hepsi bu."

Elimi alnıma sertçe vurdum, "O çatal götüne girsin Jisung. Götüne girsin."

Gülümsedi ve tek elini cebinden çıkararak omzumu sıktı. "Sana da Minho, sana da." İç çekip devam etti elini çekerken omzumdan. "Eğer bir gün sende herhangi bir uzvunu paramparça şekilde görmek istemiyorsan,"

"Han!" Elimi kaldırıp sert bir şekilde ona vurmak için kaldırdım. Öfkeden deli gibi nefes alırken, o karşımda rahat bir şekilde gülümseyerek gözlerime bakıyordu. Üstelik ne bir korku sezebilmiştim, ne de bir endişe.

Kırmızı gözlerinden adeta kan akıyordu. Kırmızısı capacanlıydı. Soğuktu yine bakışları. Saçma bir gülümseme takınmıştı kendine.

Bir süre öyle kalakalırken iğrenerek kolumu geri çektim.

Hiçbir şey olmamış gibi devam etti konuşmasına cama doğru yürürken, "Sana verilen sürenin sonuna geldin polis bozuntucuğu. Eğer benden yana olmazsan, kimse varlığından haberdar olmayacak."

Anlamıyorum. Benden ne istiyor anlamıyorum. Konuştuğu ve ima ettiği şeyleri bile anlayamıyorum. Açıkçası ona yardım etme fikri, hiç makul bir teklifmiş gibi gelmiyor.

Güven vermiyor.

"Ne yapmam gerekiyor," dedim.

Alaycı bir tonda 'hah'ladı. "Afferin. Demem o ki kabul ediyorsun."

"Çok şımarma. Sadece ne yapmam gerek onu söyle."

Geri bana doğru döndü ve elini öne uzattı. Diğer elini üstünden geçirerek haritayı avcunun oratısında belirtiverdi. Ardından bana uzatıp, "Kazıklı Voyvoda'yı bilir misin?" diye sordu. Başımı hayır manasında sallamamın üzerine zorla sararmış haritayı elime tutuşturarak odanın ışıklarını söndürdü.

Yaptığı şeye anlam veremezken karatma perdelerini de çekti tek hamlede. Sonrasında masaya doğru yaklaşıp nereden bulduğu hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı mumları çıkardı. Çakmağa ihtiyaç duymadan hepsini tek tek yakıp beyaz tebeşirle yere bir daire çizdi. İçine de köşeleri çakışacak biçimde üçgen.

"Ne yapıyorsun?"

Başını bana çevirmeden yanıtladı, "Az sonra anlatacağım şeyleri söyleme iznim olmadığından bir tür muska yapıyorum."

İşini bitirip tebeşiri masaya fırlattı. Hışımla bana dönüp "Şimdi mumun ışığına tut bunu Minho." dedi. "Beomgyu orada ve şimdi Hyunjin'i arıyorlar."

Haritada beliren noktalara baktım. "Sikerler."

"Ne oldu?"

"Orası bulunduğumuz yerden çok uzakta Jisung."

Durgunlukla başını eğdi, "Elimden hiçbir şey gelmiyor bu konuda. Bunu yalnızca senin yapabileceğini öncesinden biliyordum. Karşına sürekli çıkıyor oluşum seni kaybetmemek isteyişimdi. Bu yüzden ilk karşılaştığımız gün canını yaktım. Hiç bakmadın mı göğsüne ve koluna? Orada yere çizdiğim bu sembol var."

Gözlerimi şaşkınlıkla kıstım, "Alçak sapık.."

"Yemin ederim hiçbir şey görmedim."

Haritayı indirip sol kolumu sıvadım sonuna kadar. Gördüğüm izle duraksadım. "Bu, ne böyle? Yara da değil. Siktir, derime mi işledin bunu?"

"Evet. Derinin ezilmesi gibi düşün ama morarmadan."

Sweat'in kolunu geri indirirken "Peki ne işe yarıyor?" diye sordum. "Hayvanına çip takar gibi damgalamışsın."

Sırıttı, "Bir bakımdan evet. Ama onun asıl amacı diğer vampirlerin seni insan olarak görmesinin önüne geçmek."

"Tek sana m özel yani?"

Başını evet manasında salladı. "Pekala o zaman neyim? Ölümsüz falan mı?"

"Sayılır. Senden isteğim buraya gitmen. Ama bir sıkıntı var ki, orada bir sürü vampir tuzakları var." dedi eliyle deniz kenarına yakın olan alanı gösterirken. "Yine de yanına silah ya da bıçak, çakı, sağlık kiti alamadan çıkma derim."

"Sen?" dedim.

"Ne?"

"Sen de gelecek misin beniml-"

Sözümü kesti, "Ben gelirsem işin net biter polis bozuntusu."

"Ne yani tek mi gideceğim?"

Ofladı, "Amma korkakmışsın be mangal yüreklim! Diyorum ki sende 2 tane koruma var."

"Ama belli olmaz."

"Bir de elinden tutmamı ister misin?"




Just One Drop  | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin