"Akıl sağlığımı kaybedeceğim." Jisung, merdivenleri ikişerli inerken kendi kendine konuşuyordu.
Yemek molasına kadar inanılmaz yoğun bir tempoda çalışmışlardı ki Jisung bir an bilgisayarını parçalamayı bile düşünmüştü.
Yirmi beş dakikasının çalındığından bahsetmeyecekti bile.
"Eğer bugün de çikolatalı kek yapılmadıysa şirketi ateşe vereceğim." dedikten sonra da kalan son iki basamaktan zemine atladı.
Jisung'un yapmış olduğu dört yaş çocuk hareketiyle birlikte etraftaki insanların yargılayıcı bakışları gence yöneldi.
"Gençler nerede ve nasıl davranması gerektiğini bilmiyor."
Jisung ve olayla alakası olmayan diğer masum gençleri eleştiren cümle, Jisung'un kendisinden 19 yaş büyük iş arkadaşı Bay Kim'e aitti.
Kim Taehyung, 43 yaşında 2 çocuk babası bir adamdı. Yaşı, deneyimi ve şirketteki pozisyonu gereği iş arkadaşlarıyla sürekli bir yarış içerisindeydi. Çoğunlukla gençlere destek olmak yerine köstek olurdu. Pek sevilmeyen birisiydi.
"Bay Kim'i dinleme genç adam. Belli ki kendisi senin yaşındayken bu tarz hareketler yapamamış."
Genç adamı eleştiren Bay Kim'in aksine Bayan Park, Jisung'u desteklemiş ve cümlesini bitirdikten sonra da Jisung'a gülümsemişti.
Bir pamuk şeker kadar yumuşak kalbe sahip olan Park Jiwoo, hiç şüphesiz şirketin en sevileniydi. Şirkette geçen yıl ortaya çıkan bir dedikoduya göre huysuz Kim Taehyung ile lisedeyken sevgililermiş. Alın bu bilgiyi ne yaparsanız yapın.
Jisung, Kim Taehyung'u baştan aşağı süzmeyi bırakıp kendisini destekleyen kadına dönerek, "Çok teşekkür ederim Bayan Park!" dedi ve bulunduğu ortamdan uzaklaşarak hızlı adımlarla yemekhaneye doğru ilerledi.
Genç adam, içeri girer girmez bir tabldot alarak yalnızca üç kişinin bulunduğu sıraya girdi. Ve hemen ardından benmari tezgahına dizilmiş ve hiç iştah açıcı gözükmeyen yemekleri incelemeye başladı.
Hiç iç açıcı gözükmeyen yemekler demişken; Bayan Oh'un oğlu Yang Jeongin şirketin başına geçtiği andan itibaren şirket, her alanda düşüşe geçmişti.
Yemeklerin kalitesi düşmüştü, çalışanlar işleriyle doğru düzgün ilgilenmiyordu, müşteriler ile sorun yaşıyorlardı ve kimse birbirine tahammül edemiyordu.
"Affınıza sığınaraktan yemeklerin çok kuru göründüğünü söylemek istiyorum Bay Jeon." Jisung'un hislerine tercüme olan ve sesi hiç yabancı olmayan kişi, Lee Minho'dan başkası değildi.
Lee Minho... Changbin'in yakınlaş dediği adam!
Changbin'in de dediği gibi; Jisung'un ne yapıp ne edip Minho ile yakınlaşması gerekiyordu!
Bay Jeon, Lee Minho'ya cevabını vermeden önce gözlerini devirdi. "Yemekleri ben hazırlamıyorum Bay Lee, sadece servis ediyorum." Ses tonu çok sert ve umursamazdı.
Nedendir bilinmez ama Minho'nun bu denli kibar fikrini belirtişine karşın Bay Jeon'un bu denli umursamaz cevap vermesi hiç hoşuna gitmemişti Jisung'un.
"Biliyo-" Minho, tam ağzını açmış Bay Jeon'a bir cevap verecekken Jisung'un araya girmesiyle susmak zorunda kalmıştı.
"Bunu biliyoruz, Bay Jeon." dedi genç adam hışımla ve Minho'ya anlık bir bakış bakış atıp kaldığı yerden devam etti. "Şikayetimizi size bildiriyoruz çünkü aşçıyla iletişime geçen kişi sizsiniz."
Minho hak verdiği bu adama, "Lafı ağzımdan aldınız." dedi ve naif bir gülümseme sundu.
Jisung, bu gülümsemeyi güzel bulmuştu.