İrkilerek açtı gözlerini. O kadar şiddetli bir irkilmeydi ki bu adeta yerinden sıçramıştı. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu ve bu hıza bir anlam vermeye çalışıyordu genç adam. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatırken derin bir soluk aldı rahatlamak için. Ardından yavaşça aldığını geri verdi, boşalttı ciğerlerini.
Her gün olduğu gibi bu sabah da gördüğüne emin olduğu ama asla hatırlayamadığı kabuslar eşliğinde uyanmıştı.
Evet, kabus görüyordu ancak o kabusları bir türlü hatırlayamıyordu genç adam.
Uyku mahmuru gözlerler bir süre düz renk tavanını seyretti, sonra yattığı yerden doğruldu ve komidinin üzerinde duran telefonuna uzandı saate bakmak için.
Dakik vücudu ,ya da kabusları, onu her zaman olduğu gibi saat sekizde uyandırmıştı. Her ne kadar uykusu olsa da geri uyuyamayacağını bildiğinden ve işe gitmesi gerektiğinden dolayı zorla da olsa kalktı rahat yatağından. Ayakları soğuk parke zeminle temas ettiğinde başta irkilmişti ancak sonrasında çabucak adapte olmuştu.
Günlük öz bakım rutinlerini gerçekleştirdikten sonra hazırlanıp mutfağa gitmiş, kendisine ufak bir sandviç yaparak kahvaltısını yapmış ve oyalanmadan evden çıkmıştı.
Evine yürüme mesafesinde olan iş yerine doğru adımlarını ilerletirken, kulağındaki kulaklıktan yayılan favori şarkısını dinledi neşeyle.
Neşeyliydi. Mutluydu. Keyifliydi.
Böyle olmaması için hiçbir sebep yoktu?Cebinde taşıdığı telefonunda hissettiği titreşimle beraber sürdürdüğü adımlarını yavaşlatarak elini cebine attı.
Ve bir kez daha titredi telefonu. Gelen mesajlar eşliğinde titreyen telefonunun ekranına baktı merakla.Yunho:
Seonghwa toplantı başlamak üzere
Hemen gelOkuduğu mesajlarla beraber hızını arttıran Seonghwa ilerlemeye devam etti.
°°°°
"Bay Kim, ilaç saatiniz geldi." diyen genç hemşireye çevirdi bakışlarını Hongjoong. Kızarmış gözleriyle bir süre hemşireyi izledikten sonra iç çekti ve başını salladı isteksizce.
İşini yapan hemşire, elindeki ilaçları bir bardak su eşliğinde hasta yatağında yatan hastasına doğru uzattı.Kendisine verilen ilaçları itaatkar şekilde içti genç adam, gözlerini tam karşısındaki beyaz duvara sabitlerken. Hemşirenin odadan çıkmasını bekledi. Ardından tuttuğu yaşları serbets bıraktı daha fazla dayanamayarak.
Kızarmış gözleri bir kaç ton daha kırmızıya boyanırken alt dudağını ısırıp çekiştirdi çığlık atmamak için.
Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu.
Her yeri yakıp yıkmak bütün dünyanın duyabileceği kadar yüksek sesle haykırıp ağlamak istiyordu.
Canı acıyordu yanağından damla damla yaş süzülen gencin. Çok acıyordu hem de.
Sevdiği adam yanında olmadığı için canı çok acıyordu.
~•~
Selammm
Nasılsınız? İyi misiniz?
Eskisi gibi aktif olmaya çalışacağım umarım elimden geldiğince iyi bir iş çıkartırım.Hatırlatma: Bu ficte Seonghwa ve Hongjoong zamanda geriye gitti ve birbirlerini tanımadıkları o eski günlere döndüler. Seonghwa hafızasını kaybedip normal hayatına kaldığı yerden devam etti. Hongjoong iss onun aksind hiçbir şeyi unutmadı.
HATALRIM VARSA SÖYLEYİN DÜZELTEYİM
Öpüldünüz~