İçimi titreten soğuklukluk vücudumu esir almıştı. Kollarımı birbirine dolayıp ısınmaya çalışırken gözlerim açılmamakta ısrar ediyordu. Yumuşak bir yerde yattığımı yeni farkediyordum. Kulağıma gelen seslerle yavaşça gözlerimi araladım. Eklemlerim işlevini kaybetmişti. Hareket etmekte zorlanıyordum. Yattığım yerden kalkmadan tavanla bakışıp aynı zamanda seslere kulak kabarttım.
"Getirmek zorundaydım! Öylece orada bırakamazdım ya!"
Bu ses yaşça büyük olduğunu düşündüğüm bir adama aitti.
"Herkese yardım edemeyiz!"
Diye sitemde bulundu genç bir oğlan sesi. Bu seslerin kime ait olduklarını kavramaya çalışıyordum. Alisa ve Deniz olamazdı. Sahi onlara ne olmuştu?
"Çağan'a katılıyorum." Dedi bu sefer sesi ince tonlarda olan kız.
Nerede olduğumu ya da şuan kimlerle olduğumu bilmiyordum. Endişe duygusu bedenimi esir alırken kendimi yorgun ve halsiz hissediyordum.
Bu konuşanlar aylak değil birer insandı. Oysa Deniz dünyada sağlam insanların kalmadığını söylemişti. Demekki yanılıyordu. Hala bir yerlerde sağlam insanlar vardı.
Onları görmek için zorda olsa yattığım yerden doğrulup oturabildim. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışırken en son bir aylak'ın az daha beni ısıracağını hatırladım. Sonra bir patlama sesi, yüzüme sıçrayan kan lekeleri ve son hatırladığım ise karanlıkta beliren bir siluet. Ondan sonrası yok zaten. Sanırım bayılmışım.
"Hey! Kız uyandı!"
Tekrar aynı kızın sesini duyduğumda bakışlarımı önüme çevirip bana doğru yaklaşan kaç kişi olduklarını tahmin edemediğim insanlara baktım. İçlerinden sadece birinin yaşı oldukça büyüktü. Bunu anlamak zor değildi. Diğerleri hemen hemen benimle yaşıt görünüyorlardı.
İçimi saran korkuyla ne yapacağımı bilemedim. Bana zarar verebilirlerdi. Sonuçta tanımadığım insanlardı. Kimseye güvenemezdim.
Sanırım korktuğumu belli etmiş olamalıyım ki daha fazla yaklaşmayarak oldukları yerde durdular. İçlerinden en büyüğü öne doğru bir adım atıp içtenlikle gülümsedi. Aslında bu adam kötü birine benzemiyordu ama tam yanında duran kumral kıvırcık saçlı gözlerinin hangi renkte olduğunu tam anlayamadığım çocuk bana çok kötü bakıyordu. Sanki her an saldıracakmış gibi bakan gözlerinden ateş fışkırıyordu. Neden öyle baktığını anlamasamda bakışlarımı ondan çekip bana hala gülümseyerek bakan adama çevirdim.
"Merak etme. Sana zarar verecek kimse yok burada. Bizden korkma. İyi insanlarız biz."
Şüpheli bakışlarımı her birinin üzerinde gezdirdim. Sadece iki kişinin bakışlarından rahatsız olmuştum. Biri kumral saçlı çocuk diğeri ise tıpkı onun gibi sinirli bakışlarını üzerime diken saçlarının arası pembe ile boyanmış olan kız. Açıkçası bu ikisi hiçte güven vermiyorlardı.
"Seni binada buldum. Neyse ki aylak seni ısırmadan yetiştim. Neden aylaktan kaçmadın?"
Adamın sorusunu yanıtsız bıraktım. Konuşamayacak kadar halsizdim.
"Konuşsana dilsiz misin?!" Dedi üzerime doğru gelmeye başlayan kumral saçlı çocuk.
Ayaklarımı kendime çekip yataktan geri geri gitmeye başladım. Yatak duvarla bitişik olduğundan sırtımı duvara yasladım. Üzerime doğru gelmesi korkutuyordu beni. Fakat daha fazla gelmeden önünde olan adam çocuğu eliyle durdurmuştu.
"Çağan! Korkutuyorsun onu! Geri çekil!"
Adının Çağan olduğunu öğrendiğim çocuk histerik bir şekilde gülüp tekrar sinirli ifadesini yüzüne takındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK-A1 / LÇ
FanfictionKendimi yok olmanın eşiğinde bir yaratık gibi hissediyordum; uyuşuk dünyanın tam ortasında felaketin mahkumu olmuş bir yaratık. İçimde yer edinmiş korkularla ayağa kalkıp öfkeli birkaç adım attım. "Hayır!" diye haykırdım yumruklarımı sıkarak. "Bunun...