Alarmımın sesiyle yataktan kalktım.
Saat 7.00'di.
Rutin işlerimi halledip üniformalarımı giydim. Aşağı indiğimde Aden'de benim gibi hazırlanmıştı. Bana döndü ve gülümseyerek "Günaydın Komutanım" dedi. Bende gülümseyerek "Günaydın Aden'cim bakıyorum da bugün çok neşelisin" dedim. Gülümseyerek iç çekti ve "Şehit olabilmek için harika bir gün" dedi. "Aynen öyle" dedim ve beraber evden çıktık. Yine bizi almaya gelmişlerdi bu sefer o arabaya tabii ki binmeyecektim. "Askeriye'de görüşürüz Aden" dedim ve arkama bakmadan hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Aden'in ve Tunahan'ın arkamdan bir şeyler dediğini duymuştum. Fakat kimseye cevap vermeden yürümeye devam ettim. Araba uzaklaşınca son sürat koşmaya başladım. Yaklaşık on dakika sonra Askeriye'ye gelmiştim. Ben geldikten 5 dakika sonrada Araba ile onlar geldi. Hayli yorulmuştum ama onlardan önce gelmiştim. Bu Tuğrul'a gayet iyi bir cevaptı bence
Görev için gideceğimiz yer Merkeze hayli uzaktı. Dağ'ın başında bir köyün 500 km uzağında köydeki insanlar teröristleri görmüşlerdi ve bize bildirdiler. Başlarında lakabı Pisagor olan bir piç vardı. Pisagor ne alakaydı bilmiyorum ama tek bildiğim bu adamın tam Bir şerefsiz olduğuydu. Albay yanımıza geldi ve hepimizi baştan aşağı süzdü ve konuşmaya başladı başladı "Ölmek herşeyden kolay. Siz bu vatan için yaşayacaksınız. Herşeyden önce siz ölmeyeceksiniz. Siz şehit olacaksınız. Allah yardımcınız olsun" dedi.
Hepimiz bir ağızdan"Emredersiniz Komutanım" dedik ve Askerî araca bindik. Askerlere döndüm ve"Şunu unutmayın. Biz adam öldürmeye değil uğruna nice kanlar döktüğümüz bayrağımızı savunmaya gidiyoruz." Dedim.
Hepsi bir ağızdan "Emredersiniz Komutanım" dedi.
Tuğrul gülümseyerek bana bakıyordu.
Hepimizin aklından her görevde olduğu gibi tek bir şey geçiyordu.
Şehit olmak. İki kelime binlerce gözyaşı. Tek bir karşılığı var oda'Vatan Sağolsun'
Yaklaşık 1 buçuk saat sonra bölgeye gelmiştik. Etraf sessizdi. Çıt sesi bile çıkarmadan yürüyorduk. Bir süre sonra karşımıza eski püskü bir ev çıkmıştı. Önünde bir sürü silahlı şerefsizler bekliyordu. Tuğrul telsizden bilgi vermişti. Emir şuydu. içeridekiler hariç hepsinin işini görün. Hepimiz ateş açmıştık. Böyle bir atak beklemedikleri için bozguna uğrayıp hepsi gebermişlerdi. Silahlarımızla etrafa bakınarak eve yaklaşıyorduk. Evin önüne geldiğimizde Tuğrul kapıya bir tekme atmıştı ve kapı açıldı. Tüm odalar boştu sondaki oda hariç. O odayı da ben teperek açmıştım. İçeride Pisagor denen adam ve bir kişi daha vardı.
Yıllardır görmediğim babam...
İçeri dolduğumuzda pisagor herkese bakıyordu. Babam ise benim gözlerime odaklanmış beni tanımaya çalışıyordu. Bir kaç dakika sonra "Kızım" dedi.
Düz bir sesle "Benim bir babam yok." Dedim. Tim bana şok içinde bakıyordu. Bana doğru yaklaşırken ayağına bir kurşun sıktım. "İkisininde sağ bir şekilde Askeriye'ye götürücez. Sorgularına bizzat ben giricem." Dedim.
Ardından Kerem'in acı içinde bağırışını duyduk "K-komutanım Mahmut vuruldu" diye bağırdı. Tuğrul ve Aden Pisagor ve babamı getiriyorlardı. Atilla,Tunahan ve ben ise Kerem'in ve Mahmut'un yanına koştuk. Çok kritik bir yerden vurulmuştu. Acı içinde konuşmaya başladı "Komutanım sizden bir şey istesem yapar mısınız?" Dedi.
"Yaşayacaksan evet söyle" dedim bağırarak.
Güldü ve devam etti "Anamı ben şu zamana kadar çok üzdüm. Helalliğini isteyemedim yaşarken. Siz ondan benim yerime ister misiniz?" Dedim.
"Elbet bir gün şehit olacaksın ama o gün bugün değil Mahmut." Dedim ve bağırmaya başladım "Destek nerede kaldı! Sağlıkçılar nerede!" Diye bağırdım. Mahmut "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" dedi ve bu onun son sözleri oldu.
O anda gözümden bir damla yaş aktı. Tam o sırada destek helikopterleri gelmişti. "HER ŞEY İÇİN GEÇ KALDINIZ!" Diye bağırdım. Mahmut'un üstüne bayrağımızı örttük. Ve ardından helikopterlerin içine geçtik.
Tuğrul ağlıyordu yüzünü saklamaya çalışıyordu. Diğerleride aynı şekilde.
Ben içime içime ağlıyordum.Vatan sağolsundu. Herşey için.
Askeriye'ye geldiğimizde Albay Timi odasına çağırdı. Derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı "Önde Duru ve Tuğrul olmak üzere ailesine haberi vermeye gidin. Tekrardan başımız sağolsun" dedi.
Hepimiz bir ağızdan "Vatan Sağolsun" dedik sesimiz bile titremeden.
Vatan için her şey feda edilebilirdi. Konu canın bile olsa.
Hepimiz içimiz kan ağlayan ağlaya şehidimizin evine gittik. Kapıyı çaldık.
Annesi açtı bizi görünce anladı gözlerimizden her şeyi bir şey dememize fırsat vermeden bana sarıldı ve ağlamaya başladı. Yaklaşık yarım saat ağladıktan sonra tam konuşmaya başlayacaktım ki eliyle beni durdurdu ağzında tek bir cümle vardı bizi uğurlayan"Vatan sağolsun!" Dedi. Hepimiz o gün Mahmut'a karşı son vazifemizi yerine getirdik.
Annesine döndüm cenazede "Mahmut ölmeden sizden helallik istedi"dedim. "Tüm haklarım helal olsun. Bir oğlum daha olsa onuda gönderirdim." Dedi. Cenazeden sonra Askeriye'ye döndük.
Kalbimde'de aklımda da tek bir cümle tek bir istek vardı
İNTİKAM.
Askeriye'ye döndükten 10 dakika sonra Tuğrul ile sorguya gittik.
İçeride çaylak askerler onları konuşturmaya çalışıyorlardı.
Tuğrul onlara döndü ve "Siz çıkın" dedi. "Emredersiniz Komutanım!" Dediler ve çıktılar. Normalde sorguda yüzümüzü açmazdık. Karşımda babam vardı. Nedense içimde ona karşı hiç bir duygu yoktu. Bana baktı ve "Kızım babana böyle bir şey yapmayacaksın dimi" dedi.
Ona gülümseyerek döndüm ve suratına bir yumruk attım "ANASI AĞLAYAN ŞEHİTLER İÇİN" Tuğrul'da diğer adama yumruk attı ve devam ettirdi "KALLEŞÇE VURULAN MEHMETLER İÇİN"
Bir tekme ve yumruk daha
Devam ettirdim
"SEVDİĞİNİ BEKLEYEN GENÇ KIZLAR İÇİN"
Karnına bir tekme daha
Devam ettirdi "İNTİKAM! İNTİKAM"
burnuna bir yumruk daha
Devam ettirdim "İNTİKAM! İNTİKAM! İNTİKAM ALACAĞIZ!"
Suratları tanınmayacak haldeydi.
Zaten tanınmaya ihtiyaçları yoktu.
Babam bir kez daha ağzını açtı ve "Kızım" diye sayıkladı.
"BURASI ASKERİYE KOMUTANIM DİYECEKSİN" DİYE BAĞIRDIM.
"Peki komutanım. Her şeyi anlatalım sende bizi serbest bırak. Anlaştık mı" dedi.
"Sizin gibi kalleşlerle anlaşmam ben. ANLAT" dedim.
Yaklaşık bir saat içinde herşeyi anlattılar. Anlattıktan sonra babam bana döndü ve "Şimdi bizi serbest bırakacaksınız değil mi" dedi. Yüzümü açtım. Ardından ona gülümseyerek döndüm ve "Bu yüze iyi bak tanıyor musun?" Dedim.
"Evet kızımsın benim. Bana kıyamazsın." Dedi
"Bu gözlere iyi bak. Bu yüze iyi bak.
Son gördüğün yüz benim yüzüm. Son gördüğün gözler benim gözlerim olacak" dedim.
"BUNU YAPAMAZSIN!" Dedi.
Lafını bitirmeden silahımı belimden çıkardım ve alnının ortasından vurdum.
Tuğrul'da aynı şekilde diğer adamı vurdu. Bana döndü ve "Merhamet edersin sanmıştım. Kızlar babalarına düşkündür. Asker bile olsan içimden hep yapamazsın demiştim" dedi.
"Gereğinden fazla merhamet Vatan'a ihanettir Yüzbaşı" dedim ve sorgu odasından çıktım.
Mahmut'un cenazesinin çıktığı hastane'ye gittim. Önündeki banka oturdum ve bir sigara yakıp içmeye başladım. Yanıma iki tane küçük kız oturdu. Bir zayıf,kahverengi gözlüydü ve çilleri vardı. Diğeri ise Mavi gözlü ve biraz kilolu çok tatlı bir kızdı. Onlar yanıma oturduğunda hemen sigaramı yere atıp söndürdüm. Üzerimde hala üniformam vardı. Mavi gözlü olan bana döndü ve "Abla sen asker misin" dedi. Gülümseyerek "Evet ablacım" dedi. Kahverengi gözlü olan "Peki korkmuyor musun abla" dedi.
"Neyden korkacak mışım söyle bakalım." dedim gülerek.
Kahverengi kız utana sıkıla "Ölümden korkmuyor musun?" Dedi.
Tekrardan güldüm ve "Şunu unutma küçük kız. Biz askerler ölmeyiz. Bizler şehit oluruz. Sizler evinizde rahat uyuyabileyin diye" dedim. Ardından ayağa kalktım ve gitmeye başladım Giderken mavi gözlü olanın sesini duydum "Bende büyüyünce asker olacağım!" Dedi kararlılıkla.
Gülümsedim ve lojmana gitmeye başladım.
Lojmana geldiğimde ilk işim duş alıp
Kendimi tüm sorunlarımın çözümü uykuya teslim etmekti.
___________________________________________Bu bölümü tüm içtenliğimle yazdım.
Bu bölümü tüm isimsiz şehitlerimize adıyorum.Bölüm hakkındaki düşünceleriniz??
Neyse sizi çok tutmayayımKendinize iyi bakın 💗
Seviliyorsunuzzz ❣️