⚠️ bölum uyuştur#cu kullanımı içerir ona göre okuyun
gitmemesi gereken parti evinin kapısında dikiliyordu wooyoung. san ona adresi yolladıktan yaklaşık bir saat sonra gitmişti. büyük ihtimalle san ondan önce gelmişti. bir an önce içeri girip san'ı bulma umuduyla zili çaldı.
okulun en ortamcı çocuklarından olan heeseung wooyoung'u gördüğünde hem şaşkınlığı hem de sarhoşluğunun etkisiyle wooyoung'u içeri itekledi.
"seni ömrüm boyunca ilk defa bir partide görüyorum hangi rüzgar attı seni buraya"
"bir arkadaşım davet etti"
woooyoung'un üstüne doğru sendeleyip duran heesueng wooyoung'un eline bir bardak tutuşturdu.
"bunu içmeden girmene izin veremem yalnız beyefendi"
"ne ki bu"
"meyve suyu iç işte"
"senin arkadaşların nerede onların yanına gitsene"
"sıkıcı herif"
heeseung arkadaşlarının yanına dönerken wooyoung kalabalık ve iğrenç ortami yeni yeni inceliyordu. buranın müziklerini kim ayarlıyorsa cidden iğrenç bir müzik zevki vardı. etrafta alkolün ve ter kokan insanlarin kokusunun karışımı vardı. burada az daha durursa büyük ihtimalle midesini boşaltacaktı. gözü san'ı ararken tüm evde dolaştı neredeyse. en sonunda nefessizlikten bahçeye çıktığında san'ın bahçedeki bir oturma yerinde tek başına oturduğunu gördü.
partideki herkes içeride müzik ve renkli ışıklar eşliğinde eğlenirken san'ın niye burada oturduğunu anlayamadı.
"hey ben geldim"
"hoş geldin ben de seni bekliyordum"
bunu duymanın mutluluğuyla hemen san'ın yanına yerleşti wooyoung. elindeki bardağı da masanın üstüne bıraktı.
san'ı baştan aşağı süzdüğünde normal kurstaki halinden çok daha farklı olduğunu fark etti. üstündeki saten gömlek ve siyah pantolon sıradan da olsa o kadar iyi taşıyordu ki. gördüğü en şekilli vücuda sahipti.
"neden burada oturuyorsun"
"müzik biraz başımı ağrıttı az hava alayım dedim"
"anladım"
"soru sorma sırası bende, neden bardağındakini içmedin?"
"heeseung'a pek güvenemedim doğrusu"
"iç bence içinde sadece çok az alkol var tadı da güzel"
"pekala"
woooyoung san'a güvenerek bardakta içkiyi yudumlamaya başladı. boğazını oldukça yaksa da san'a içki içmekte zayıf olduğunu göstermek istemiyordu. normalde pek içmezdi. alkol dayanıklılığı çok az olduğu için sadece arkadaşlarının yanındayken içerdi.
"beğendin mi"
"eh fena değil"
"daha güzelini içmek ister misin?"
"yani genelde pek içmem ama"
lafını bitirecekken bahçeye daha çok insanın doluştuğunu fark etti. hava karardıkça belirginleşen yıldızlar onların da dikkatini çekmiş olmalı.
wooyoung kalabalıktan nefret ettiği kadar hiç bir şeyden nefret etmiyordu. gelen sığınma ihtiyacıyla iyice san'a yaklaştı. san da bunu bekliyormuş gibi elini wooyoung'un beline atıp kendine yasladı.
bahçenin o kadar kalabalık olması rağmen kafasını san'ın göğsüne yasladıgı için huzurlu hissediyordu.
"seni bu gerici hisden kurtarmamı ister misin?"
"nasıl yapacakmışsın onu"
"sorgulamadan sadece bana uy"
wooyoung san'ın ne yapacağını merakla beklerken çenesinde bi el hissetti. san'ın bi eli wooyoung'un çenesindeyken diğer elinde ise minik bi hap vardı. şekere benziyordu. wooyoung herhangi bir aroma olabileceğini düşünerek çok umursamadı. büyük ihtimalle deminden beri elinde oynadığı poşetin içinde bunlardan vardı.
san hapı dilinin üstüne yerleştirip hızlı bir şekilde wooyoung'la dudaklarını birleştirdi. hiç beklemese de hoşlandığı çocuğun öpüşüne karşılık vermeyecek değildi. ilk başta duraklasa da etrafı umursamayıp san'ı öpmeye başladı. tadı şekere benzeyen hap ikisinin dudakları arasında dönüyordu. san wooyoung'un ensesindeki saçlarından tutup çektiğinde wooyoung'un ağzının aralanmasına ve dudakları arasında dolanan hapın direkt wooyoung'un diline yerleşmesine sebep oldu.
wooyoung gittikçe sertleştiriyordu öpüşmeyi. ne olduğunu asla anlamıyordu.bu cesaretın nereden geldiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. hafiften tüm vücudunun titrediği, kalbının normalden çok daha hızlı attığını fark etti. san'la bir anda öpüştükleri için bu kadar titrediği düşündü. san ise o kadar rahat duruyordu ki. sadece wooyoung'un haraketlerini izliyordu.
gittikçe başı dönen ve susadığını hisseden wooyoung dudaklarını ayırdı. san'a acilen su getirmesini söyledi. tabii san da kalkıp ona su getirmiş olamazdı. evet kalktı ama wooyoung'un bardağına tekrar alkol doldurdu. wooyoung o kadar susamış hissediyordu ki hiç sorgulamadan bardağını dikledi.
"sen ne verdin bana da bu kadar susatıyor?"
"şeker"
---
wooyoung kendini kaybetmiş bir şekilde partinin merkezi olan salonda dans ediyordu. hemde en nefret ettiği müziklerle. etrafındaki insanlara çarpıp duruyor ama hiç umurunda olmuyordu. görüşü bile bozulmaya başlamıştı. hiç hissetmediği kadar mutlu hissediyordu. sanki tüm hayatı boyunca bu anı bekliyormuş gibi bir his vardı içinde. aklına ne gelirse onu yapmak istiyordu ki yapıyordu da.
insanlarin ortasında olmak ilk defa rahatsız etmiyordu onu. nerede olduğu, yanında kimlerin olduğu, saatin kaç olduğu veya san'ın ona kaç tane "şeker" verdiği umurunda değildi.
başı iyice dönmeye başladığında sendeledi. aniden gelen mide bulantısıyla beraber olduğu yere yığılmıştı. demin o kadar enerjik hissederken bi anda hissettiği mide bulantısı ve baş ağrısı dengesini yıkmıştı.
sırtında san'ın elini hissetti. ne olduğunu anlamazken san kalabalığın arasından zorla sıyrılarak wooyoung'u dışarı sürükledi.
"evin nerede senin?"
"onu boşver de şeker versene bana ya"
"şeker değil, ekstazi"
"aman banane şeker ver işte"
wooyoung'un mızmızlanarak dedikleri zor anlaşılırken san wooyoung'un telefonunu sendeleyen çocuğun cebinden aldı. parmak izini kullanarak telefonu açtığında biraz karıştırarak sık konuşulanlardan birisini aradı. anında açılmasıyla şaşırdı.
"wooyoung neredesin hani bu akşam bize gelecektin. annemler evde yoktu. eğlenebilirdik"
"evin nerede? getireyim wooyoung'u"
"ne? sen kimsin amına koyayım"
"wooyoung'un bir arkadaşıyım. fazla sorgulama da adresini yolla getireyim"
"sanki kargo getiriyor piç kurusu neyse atıyorum konumu"
direkt kapanan telefonu tekrar wooyoung'un cebine koydu ve zorla sırtına aldığı çocukla beraber yakın olduğuna şükrettiği eve yürüdü.
☆☆☆
ilk defa bi bolume bu kadar ugrastim
YORUM YAPMAYAN OCTUR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunday // woosan
Fanfiction!fic uyuşturucu kullanımı içerir! wooyoung ingilizce kursunda gördüğü çocukla konuşmaya başladı. en kötü ne olabilirdi ki?