Sabah dürtülmem ile uyandım, gözlerimi açarak kalktım, kafamı çevirdiğimde hoseok duruyordu.
İyice gözlerimi açarak ona baktım, yanakları kızarmış ve utangaç şekilde bakıyordu, yutkundu.
"Ş-şey kahvaltı hazır da, seni bekliyoruz"
Ellerini önünde birleştirmiş kafasını eğmişti, kaşlarımı çattım, neden böyle duruyordu?
Kafamı eğerek başımı kaşıdım ki, ah üstümde bir şey yoktu, kafamı kaldırdım.
"Geliyorum şimdi"
Kafasını sallayarak hızla odadan çıktığında güldüm, gay di ve etkilenmiş olmalıydı, gerçi 18 yaşında kaslı ve yakışıklıydım, ona hak veriyordum.
Kalkarak gerindim ve lavaboya gittim, işlerimi halledip üstümü değiştirdim ve aşşağı indim.
Mutfağa girdiğimde her kes oturmuş konuşuyordu, yerime geçerek çubukları aldım, seokyun çay uzattığında aldım.
"Teşekkür ederim"
Gülümsediğinde tabağımı doldurdum, Leo daha gelmemişti anlaşılan, jimin konuşunca onu dinledim.
"Lunapark'a mı gitsek?"
Hoseok heyecan ile ona bakınca hepsi güldü, taehyung gülerek konuştu.
"Hoseok istiyorsa gidelim"
"Evet,lütfeen"
Hoseok tatlı, tatlı konuşunca hepsi onayladı, lunapark'tan nefret ederdim, nedenini bilmiyorum ama beni geriyordu, yüzümü buruşturduğumda jin ban baktı.
"Yunkii, istemiyor musun?"
"Lunapark'ı sevmiyorum"
"Neden?"
"Bilmiyorum, sadece sevmiyorum, beni geriyor"
Hoseok bana baktı, iri gözleri ışıldıyordu.
"Lütfen gel, çok eğlenicez, eğlenmen için her şeyi yapıcam"
Gülerek kafamı salladım, çok istekli ve heyecanlı bakıyordu.
"Umarım eğlenirim"
Diğerleri de güldüğünde hoseok'un gülmekten gözleri kayboldu.
"Söz, eğleniceksin"
Yemeğimizi yedikten sonra salona geçtik, kapı açıldı ve leo içeri girdi.
"Oğullarım, hoseok' um"
Hoseok kalkarak Leo'nun yanına gidip sarıldı.
"Baba seni çok özledim"
"Bende seni özledim güzelim"
Kızıl saçları öptüğünde telefon a döndüm, leo beni çağırdığında ona baktım.
"Sarılmayacak mısın?"
Kalkarak yanına gidip sarıldım, benim de saçlarımı öptü, geri çekildiğimde hoseok kaşlarını çatarak bize baktı, leo konuşunca ona döndük.
"Size hediye getirdim"
Hoseok kaşlarını kaldırdı.
"Size?"
Galiba kıskanmıştı, leo güldü.
"Evet, iki çocuğuma da hediye getirdim"
"Senin tek çocuğun benim"
Bir adım geri çekildim, haklıydı sonuçta, leo kaşlarını çattı.
"Hoseok"
"Ne"
"Çok ayıp"
"Gerçek olan bu ama"
"Hoseok"
Hoseok onu takmadan arkasına dönüp gittiğinda leo kafasını salladı.
"Üzgünüm yoongi,onu ilk defa böyle görüyorum"
"Sorun değil, haklı sonuçta"
"Öyle bir şey yok, sende benim çocuğumsun"
Güldüğümde saçlarımı okşadı, arkasındaki adamların elinde altı büyük poşet hediye kutuları vardı, sağda duran adamı işaret etti.
"Bunlar senin"
Şaşkınca baktım.
"Gerek yoktu ki"
"Oğlum için hiçbir şey"
"Teşekkür ederim"
Sıkıca sarıldığımda oda sarıldı, saçlarımı okşadı.
"Hadi açmaya git"
Kafamı sallayarak adamı takip ettim ki odamın önünde ki kapalı kapı ile gülüşüm soldu, adam geri gittiğinde yutkundum ve odasının önünde durdum.
Kapıyı çaldığımda izin verdi, yavaşça açarak içeri girdim, elindeki kitabı bırakıp bana döndü, yanına giderek karşısında durdum.
"Ben özür dilerim"
"Neden?"
"Buraya kolayca gelmedim, leo ya kızma, aranıza girmeceğim zaten, o benim babam değil sonuçta"
"Anlamadım, ona kızdığım da yok"
"Eminmisin? Üzüldü çünkü"
"Evet"
"Beni anladığını sanmıyorum"
"Anladım, ayrıca kimse babam ile arama giremez"
"Güzel"
Kaşlarını çatarak beni süzdü ve kitabını aldı.
"Neyse, başka bir şey demeyeceksen.."
Kafamı sallayarak geri döndüm ki sesi ile durdum.
"Hey"
"Efendim"
"Buraya kolayca gelmedim de ne demek"
"Seni ilgilendirmez, söyleyeceğimi söyledim"
"İlgilendirmez? Neden söyledin o zaman?"
"Bu kadar meraklı olma"
"Beni sinirlendirme koruma p-"
Kaşlarımı çatarak ona doğru bir adım attım.
"Ne söyleyeceksin?"
"Defol odamdan"
"Ne söyleyeceksin dedim"
"Odamdan çık dedim sana"
Sinir ile ona sırtımı döndüm ve odasından hızla çıktım, gözlerim doldu, odama geçerek kapıyı kapatıp yatağıma oturdum ve yastığa sarılıp uzandım ve ağlamaya başladım.
Bazen acıtıyordu.
