Wendy aradığında kafeden apar topar çıkmak zorunda kalmıştım. Her ne kadar Gunhak'ın iyi olduğunu söylese de kendi gözlerimle görmeliydim.
Wendy, bir aile dostumuzun kızıydı. Küçükken beraber oynadığımızı hatırlarım. Ayrıca benimle aynı üniversiteden mezun. Yani aynı zamanda kıdemlim.
"Sakin ol Yoona, lütfen. Arayıp endişelendirmek istemezdim ama ne yazık ki aileye haber verme zorunluluğumuz var."
"Görebilir miyim?"
"Görebilirsin tabi. Sadece biraz sakinleşip yanına öyle girmeni istiyorum. Onu da endişelendirme."
Başımı ellerimin arasına alıp biraz ovaladım. Wendy yanıma gelip kollarını bana sardığında gözyaşlarımı engellemeye çalışıyordum. Yavaş yavaş sırtımı sıvazladı, bir yandan da sözlü tesellilerine devam etmişti.
"Biz gerekli testleri çoktan yaptık zaten. Serumu bitince taburcu edeceğiz. Hadi artık, lütfen kendini yıpratma."
Gerçekten iyiydi. Aslında görmesem bile Wendy'ye tüm kalbimle inanıyordum. Sadece ablalık yüreği, n'aparsınız işte.
Son kez burnumu çekmiş, Wendy'den ayrılmıştım.
"Hah şöyle! Yüzüne bir gülücük kondur, tamamdır."
Gerçekten içten bir gülümsemeyle ona bakmıştım.
"Ben bi lavaboya gideyim. Yüzümü yıkarım."
"İyi olur, hadi."
Wendy onu çağıran hemşire arkadaşının yanına adımlarken ben de hemen karşıdaki lavaboya girmiştim. Birkaç kez iki avucumla yüzüme su çarpıp derin nefesler eşliğinde yüzümü kuruladım. Odanın önüne geldiğimde tekrar derin bir nefes alıp verdim ve kapıyı açıp içeri adımladım. Gunhak'ın yüzünde bariz bir gülümseme peydahlanırken ben de benimkini en içten haliyle sunuyordum.
"Birtanem.." dedim ellerimi kullanarak.
Sanki bir yere kaçıyormuşçasına aceleyle sarıldığımda gülmüştü. Benden biraz ayrılıp o da aceleyle konuştu.
"Sakin ol abla. Gayet iyiyim bak!"
Dikkatim söylediğinden çok konuşurken kullandığı eline takılan serumdaydı. Daha birkaç sene önceye kadar Gunhak iğnelerden nefret ederdi. Ne yazık ki alışmak zorunda kalmıştı.
"Çok korktum Gunhak..." dediğimde aceleyle başını iki yana sallamıştı.
"Gerçekten iyiyim Yoona."
Dolu gözlerimi saklamak istercesine gülümserken bir yandan tuttuğum eline dudaklarımı bastırmıştım uzunca. Kapı tıklanınca ayaklandım. Beklediğim üzere içeri Wendy girmişti.
"Abla kardeş yine kavga mı ediyordunuz yoksa?"
"Hayır Wendy. Ablam benim için endişeleniyor. Ona benim gerçekten iyi olduğumu ve endişelenecek bir şey olmadığını söyler misin lütfen? Bana inanmadı."
Burnumun ucu sızlamaya başlamışken kendimi sıkıyordum. Wendy yüzündeki tebessümle hasta yatağına yaklaşıp yanındaki saldalyeye oturmuştu benim aksime. Ellerini kullanarak bir şeyler dediğinde pek takip edememiştim. Dalıp gittiğimi ise Wendy'nin ayaklanmasından anlamıştım. Gunhak'ın bittiğini fark etmediğim serumunu çıkarıp bize dönmüştü.
"Taburcu işlemlerini halledebilirsin." dedi bana hitaben.
"Tamam. Teşekkürler Wendy."
"Görevim, Yoona." Yanıma gelip boştaki eliyle omzumu sıkmıştı. "Üzme kendini." Sesi fısıltı gibiydi. Gunhak dudaklarından okumasın diye benden tarafa dönüktü yüzü. Biliyordu, kendimi ister istemez yıpratıyordum onun için. Ama ne yapabilirdim ki başka. Zaten elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sonuçta Gunhak kardeşimdi benim. O, annemin babamın emanetiydi bana. O, benim ailemdi.
...
"Tekrar geçmiş olsun."
"Teşekkürler."
Hasta işlemlerindeki kadının mimik oynatmamasına karşı yine de gülümsemeyi tercih edip hızlıca oradan ayrılmıştım. Belki de bugün onun için gerçekten kötü geçiyordu. Ya da ben insanlara karşı fazla anlayışlı yaklaşıyordum. Kim bilir başka bir zaman ben de öyle davranabilirdim başka birine farkında olmadan. Karma gerçek.
Girişin yan tarafındaki bekleme koltuklarına ilerledim. Gunhak gitmek için beni bekliyordu. Arkası dönüktü ve beni görmemişti. Fark etmesi için elimi omzuna koydum. Aniden bana döndü. Çattığı kaşları düzelmiş hatta gülümsemeye başlamışken ellerini oynatmıştı.
"Artık gidebilir miyiz?"
"Evet, canım."
Gunhak'ın elinden tutmuş hastanenin çaprazındaki otobüs durağına yürürken Gunhak bir anda durmuş ve olduğu yerden arkaya çekiştirip beni de durdurmuştu. Ne olduğunu sorduğumda parka gidip gidemeyeceğimizi sormuştu. Tebessüm ettim ve önüne çökerek boylarımızı eşitledim.
"Yorgun değil misin?"
Huysuzca başını sallayıp kollarını küsercesine birbirine bağladı. Titrek bir nefes alıp kol saatime bir bakış attım. Havanın kararmasına vardı biraz. Ellerimi dizlerime vurup ayaklandım. Dikkatle ellerimi izliyordu daha doğrusu konuşmamı bekliyordu.
"Gidelim bakalım." dedikten sonra elimi uzattım. Hiç oyalanmadan neşeyle ellerini ellerime kenetlediğinde kollarımızı sallaya sallaya durağa ilerledik.
...
![](https://img.wattpad.com/cover/342772644-288-k341896.jpg)
YOU ARE READING
Say Cheese!
Novela JuvenilFotoğraf yarışmasına katılmak isteyen fotoğrafçı adam ve üniversiteli bir kız... İkilinin yollarının keşişmesi ve takım olmasıyla hikayeleri başlıyor. @ from lia...