2.4

311 22 560
                                    

- 24 -
Kime Meydan Okuduğuna Dikkat Et

Sırtım ağrıyordu. Sabahtan beridir eğilip doğrulmaktan ve elimde çevirip durduğum viledayı tüm koridorlarda köşe bucak dolaştırmaktan yorulmuştum. Ayağımdaki sargı duruyordu, bugün kontrole gitmem gerektiğini hatırlayalı çok olmamıştı ama temizliği bitirene kadar bir yere gitmeyi düşünmüyordum. Bu işi ne zaman bu denli sahiplendim bilmiyorum. Yaptığım tek şey içimdeki dürtüye ayak uydurmak. O, düşmanım dediğim adama yardım etmemi söylüyor ve bende ediyorum. İsteyerek mi istemeyerek mi bilmiyorum, iplerim dün geceden beri yüreğimin ellerinde.

İster merhamet deyin, ister vicdan. Bunu başına saran ben olduğum halde Choi Soobin'e yardım ediyorum çünkü onu gözleri ağlamaktan kızarmış ve nefessiz kalırken gördüğüm andan sonra ne yaptığımın bir önemi yok. Beni yüreğimin mi, aklımın mı ya da vicdanımın mı yönlerdirdiğinin bir önemi yok. Önemli olan tek şey, göğsümün ortasındaki baskı. Onun kadar değil belki ama benim de canım yanıyor, onun hissettiğinin yarısı bile etmiyordur benim hissettiğim ve ben bunu o kollarımın arasında titreyerek uyuyakaldığından beri biliyorum. Yanında olmak istiyorum. Yükünü paylaşabileceği omuz olmak istiyorum.

Düşmanım dediğim adamın bana güvenmesini istiyorum.

Hiçbir şeyim değil, hiçbir şeyi değilim. Sadece birkaç hafta aynı odayı paylaşmak zorunda kalan, birbirine haddinden fazla zararı dokunan ve azıcık bile anlaşamayan insanlarız biz. Şartlar ne gerektiriyorsa ona göre hareket ediyoruz ve eğer beni güvenliğe şikayet etmek istiyorsa ediyor. Kafasından aşağıya bir kova soğuk su boşaltıyorum, yeni alındığı her halinden belli olan ve göz alıcı siyah arabasını üstüme sürüyor, beni uyurken sıraya bağlıyor. Karşılığında üzerine vişne suyu sıkıyorum, kafasına buz kalıbı fırlatıp dekana çarparak 1 aylık temizlik cezası almasına sebep oluyorum.

Choi Soobin'le anlaşamıyorum.

Ama saklamamı istediği nefretim hâlâ içimde mi bilmiyorum.

Elimdeki viledayı yerde gezdirmeye devam ederken karşımdaki camdan içeri vuruyordu öğlen güneşi. Ben düşüncelerimin beynimi kemirmesine izin veriyordum, güneş de koridoru sarıya boğuyordu. Alnımdaki terleri silmek için doğrulup derin bir nefes verdim. Kendi bloğumdaydım. B blok, 7.kat. Alt katta Soobin'in olduğunu bildiğimden öyle aceleci davranmıştım ki yarın o katı tekrar silmem gerekebilirdi. Karşımdaki camdan gözüktüğü kadarıyla kampüse doğru bakarken tıkırtılar ulaştı kulağıma. Arkama dönme gereği hissetmedim. Öğrencilerden birinin, odasından çıktığını düşündüm.

"Yeonjun"

Kulağıma ulaşan ses elimi kolumu birbirine bağladı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve lanet olsun ki karşılaşmamız olasılığını hiç düşünmemiştim. Kaçış planım yoktu. Olduğu yerde durmaya devam ettiği sırada gözlerimi sıkıca yumup dudaklarımı ısırdım. İşte şimdi başım beladaydı.

"Yeonjun, bana bak." Sesi sertti ama sinirli değildi. İstemeye istemeye topuklarım üzerinde arkama dönerken derin bir nefes verdim, parmaklarımın arasındaki vileda sapını daha sıkı kavradım. Bana bakıyordu. Kaşlarını çatmıştı ama yüzünde öfkeden eser yoktu.

"Ne yapıyorsun sen?" Bana doğru adımladı. "Sana bana yardım et diyen oldu mu? Başımı daha da belaya sokacaksın."

Tam önümde durdu. Sinirleniyordu.

Ever Since Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin