2.2

179 19 25
                                    

I need some sleep, Eels

- 22 -
Kader İpimdeki Düğümlerden Biri

Hayat, aslında çoğunlukla bize ait olmayan ama inatla bizim olduğunu iddia ettiğimiz seçimlerden oluşan bir kader ipidir gözümde. İpin yolu bellidir, bizim yaptığımız tek şey ipin üzerindeki düğümleri ve diğerlerinin ipleriyle birleşen kesişimleri kendi seçimlerimiz sanmaktan başka bir şey değildir.

Bıkmadan usanmadan özgür olduğumuzu haykırır, kendimizi kandırırız.

Kırk yıl düşünsem, serçe parmağıma bağlanmış kader ipimdeki düğümlerden birinin Soobin'in kader ipiyle birleştiğini tahmin edemezdim. Nefret ettiğim Choi Soobin'in ve nefret ettiği benim, iplerimiz kesişiyordu ve inanın bana belki tahmin edemezdim lâkin bundan hiç pişman değildim. Göğsümün ortasındaki endişeden kurtulma isteğim, beni içten içe kemirdiğinden beridir büyüyor ama ben bunun sonunun böyle biteceğini bilemezdim.

Soobin'in 5 metre kadar ardında, üzerime rastgele geçirdiğim bir tişört ve yün hırkamla gecenin bir körü, sertleşmiş rüzgar soğuktan titretirken tenimi acaba o da üşüyor mu diye düşünüp duruyordum. Kafayı yemiş olmalıydım. Bana zarar veren Choi Soobin'i önemsediğim için aklımı yitirmiş olmalıydım.

Saat 4'e yanaşırken biz çoktan kampüsten çıkmış, okuldan uzaklaşmış ve şehrin saat yüzünden korkutucu bir sessizlikle dolup taşan sokaklarında ilerliyorduk. Beni fark etmemişti. Aramızdaki mesafe farkını bozmamaya çalışıyordum, gözlerim eğer arkasını dönerse diye saklanacak yer aramakla meşguldü. Savsak, isteksiz adımlarıyla ilerledi boş caddeleri. Kollarını göğsünde birleştirdiğinde üşüdüğünü anladım. Umursamıyordu, üzerindeki beyaz ince tişörtünün ona yetmeyişinden rahatsızlık duymuyordu. Soğuktan rahatsızlık duymuyordu.

Biraz daha yürüyüp 7/24 açık bir markete girdi. Hiç düşünmeden bende girdim ardından. O soğutucu dolaplara ilerlerken ben ramen reyonunun arkasından onu izliyordum. Kasadaki satıcı benden şüphelenmesin diye bir şeylere bakıyormuş gibi yaptım. Gözüm hâlâ ondaydı. Dolaptan 2 şişe viski aldı. Parasını ödeyip marketten çıktı.

Satıcıya göz ucuyla bakıp marketten dışarı attım kendimi. Soobin'i kaybedemezdim. Satıcının ne düşüneceği umurumda değildi.

Soldaki yoldan karşıya geçtiğini görünce hızlı adımlarla gittim arkasından. Çok yürümedi, marketin 2 sokak uzağındaki büyük parka girdi. Ağaçların arasında gözden kaybolmasına izin vermedim. Hırkama sıkı sıkı sarındım. Rüzgar gittikçe daha da soğuyordu. Soobin 5 metre kadar önümde üşüdüğü için adımlarını düzgün atamıyordu.

Bir yere oturdu. Bana arkası dönüktü. Elinde hali hazırda açtığı şişelerden birini dudaklarına dayayıp içerken ne hissettiğini bilmiyordum. Yüzünü göremiyordum. Şişeyi dudaklarından çekip derin bir nefes verdi. Başını eğerek elindeki yarıladığı şişeyi izlemeye başladı.

Yanına gitmeli miyim gitmemeli miyim kararsız kaldım. Göğsümdeki endişe eskisi kadar kemirmesede içimi, yine de bir şeyler eksikti. Boşluk yerini koruyordu. Arkasından seyretmeye devam ettim onu. Nasıl tepki vereceğini bilmiyordum. Beni yanından kovacağına o kadar emindim ki bu düşünce aklımdan dahi geçmiyordu. Hırkama daha sıkı sarındım. Olduğum yerde, ayakta, ileri geri salınırken Soobin elindeki şişeyi bitirdi. Boşalmış camı diğerinin yanına koyup dudaklarını elinin tersiyle sildi, diğer şişeye uzandı.

Ever Since Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin