Uçurumun kenarında bir genç tek elini arkasına yaslamış bacaklarını uçurumdan sallandırmış işaret ve baş parmağı ile tuttuğu sigarasını içiyordu.
Bakışlarını gün batımına çevirmiş sakince manzarayı seyrediyordu.
Son yıllarda sıkça uğradığı bu uçurum bir nevi yaşam alanı olmuştu.
Evine bazen giderdi uyumak için, ihtiyaçlarını karşılamaktan başka bir şey yapmıyordu evde.
Genelde bu uçurum kenarında sabahlar ya da burada uyurdu.
Büyük ağacın gövdesi uyumak için güzel bir mekan yaratıyordu, eve gitmesine ne gerek vardı burada uzanıp yıldızları izlemek varken.
Sigarasından son bir nefes daha çekip zemine bastırarak söndürdü.
Elini pantolonunun cebine attığında sigara paketini çıkardı fakat boş bir kutu ile karşılaştı.
Sesli bir küfür etti sinirle elindeki boş kutuyu buruşturup uçurumdan aşağıya fırlattı.
Kendinde buradan kalkıp tekelden paket alabilecek gücü bulamadı, sessizce ayaklarını kendine çekip sırtını ağacın gövdesine yasladı.
Düşüncelerinden uzaklaşmak için her zamanki yaptığını yapmaya karar verdi.
Ona göre en iyi çözüm ya uyumaktı ya da müzik dinlemek.
Sweatinin cebinden kulaklıklarını çıkardı, karşılaştığı manzara birbirine girmiş karmakarışık kabloydu.
Birkaç kez açmaya uğraştıktan sonra daha fazla birbirine giren kabloyla yeniden bir küfür etti.
Sinirle saçlarını karıştırdı, yeniden açmayı denediğinde zaten varlığını koruyan siniri daha da körüklendi.
Elindeki kulaklığı sertçe fırlattı. Anlık gelen sinir ile fazla fırlatmış olmalıydı çünkü sonuç uçurumdan yuvarlanmaya başlayan bir kulaklıktı.
Yine sinirlerine hakim olamamıştı, derin bir nefes alırken gözlerinin dolmasına engel olamadı.
Her şeye absürt tepkiler veriyordu. Bu şekilde elindekileri kaybetmekten yorulmuştu.
Yenilmişlik ile telefonunu eline aldı. Playlistinden rastgele bir şarkı açıp telefonu yanına bıraktı.
Ellerini başının altında birleştirdikten sonra başını gökyüzüne çevirdi.
Şehirden uzak olduğu için fazla ışık bulunmuyordu bu nedenle yıldızlar daha netti.
Bir süre izledikten sonra uykuya dalmak üzere gözlerini kapadı fakat bu sefer bu şekilde de düşüncelerinden kaçamadı.
Aniden gözlerinin önüne gelen görüntüler ile bedenini bir titreme ele geçirdi.
"Hayır, ben yapmadım." "Ben kimseyi öldürmedim." "Ben katil değilim." "Rahat bırak beni." ard arda sayıklamaya başladı.
Gözlerinden yaşlar süzülürken ellerini başının üzerine koymuş yüzünü dizlerine gömmüştü.
Bir ileri bir geri sallanırken daha fazla dayanamadı.
Hızla ayağa kalkıp arkasındaki ağaca sertçe yumruklar atmaya başladı. Elleri parçalanmasına rağmen sakinleşmek adına kendini durduramadı.
Bir süre sonra derin nefesler alarak başını kana bulanmış ağacın gövdesine yasladı, elleri cansız bir şekilde iki yanına düştü.
Zaten akmaya hazır olan gözyaşları çoktan kendini salmıştı.
Sessiz iç çekişler ile başlayan ağlama gittikçe arttı, hıçkırıkları çoğaldı, omuzları sarsılmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Born to die - Ryan x Sebastian
Fiksi PenggemarBirbirlerinin yaralarını sarmaya çalışan fakat daha da parçalayıp mahveden iki genç.