0⁴

423 27 23
                                    

Beş gündür kimse ile iletişim kurmuyordum. Ne babam, ne abim ne de o Karan ile. Beş gün önce geldiğim otel odasında sadece yatıyor, yemek yiyor ve tekrar yatıyordum. Kıyafetlerimi ve diğer ihtiyaçlarımı buraya gelmeden önce yolumun üzerindeki bir mağazadan hallettiğim için eve gitmeme sebep olacak hiç bir nedenim kalmamıştı.

Abimin yaşattığı şoku hâlâ atlatamıyordum çünkü birinin, arasında hiç bir sorunu olmayan kardeşine bunu yapması akıl alır gibi gelmiyordu. Başkası yapsa hiç umrumda olmazdı sanırım. Ama abim farklıydı.

Camın önündeki bej renk koltuğa oturarak telefonu elime aldım. Sosyal medya da markalara bakmak dışında hiç bir işime yaramıyordu. Instagramın mesaj kutusuna girdiğim de ise yine her zamanki gibi dünyanın her yerinden insanlar yazmıştı, ancak Karandan ses seda yoktu. Umrumda da değildi açıkçası sonuçta bir iki gün konuştuk diye onu hayatıma alacak, değer verip ardından da aşık olacak değildim ancak, son görüştüğümüz zaman o kadar konuşmuştu ki şimdi yazmaması garip geliyordu.

Telefona bakarken bileğimdeki toka dikkatimi çekince saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmaya karar verdim. Saçımı bağlar bağlamaz odanın kapısı tıklatılınca kalkıp kapıya gittim, karşımda otel görevlisi bir kadın vardı.

"Karmen Hanım değil mi?"

Baş salladım.

"Bu kutuyu az önce biri getirdi. Size gelmiş." Kadın ellerindeki büyük, beyaz kutuyu bana doğru uzatınca kaşlarım çatıldı.

"Nedir bu?"

"Hiç bilmiyorum efendim. Sadece Karmen Çakır'a vermemiz söylendi."

"Tamam, teşekkür ederim." Kapıyı kapatıp kutu ile yatağa oturdum. Kimseden kargo beklediğim yoktu, muhtemelen babam göndermişti. Ya da,hiç ihtimal vermiyorum, abim yollamış olabilir.

Kutuyu açtığımda küçük bir not, altında ise deri ceket gözüküyordu. Notu elime aldım,

'01.00'de piste gel. Karamel.'

Notu kenera koyup kutudakileri çıkarttığımda siyah deri bir ceket, deri dar pantolon, siyah fermuarlı bir body ve siyah eldivenler vardı. Karan ne yapmaya çalışıyordu bilmiyordum ancak yapacak bir işim olmadığı için gidecektim. Saat daha 21.30'du bolca vaktim vardı. Mesaj atsam
mı diye düşünmüştüm ama hayır, ilk yazan asla ben olmazdım.

Piste gideceğim için spor kıyafetlerimi giyerek aşağı indim. Otelin spor salonunda bir süredir aksattığım sporumu yapacaktım.

Üç saat sporumu yaptıktan sonra odaya çıktım. Aksattığım için ilk baş biraz zorlansam da halletmiştim. Duşu alıp Karan'ın yolladığı kıyafetlerini giydim.

Kıyafetler bir beden küçüktü sanırım çünkü vücudumu sıkıyordu, hani filmlerde böyle sürprizler kadına tam oturuyordu? Yalan.

Saçlarımı kurutup tekrardan tepemden sıkı bir at kuyruğu yaptım. Dolaptan kaskımı aldığımda aynada kendime baktım, dört dörtlük bir kızdım bence.

Saatime baktığımda hâlâ zamanım vardı ama İstanbul trafiğine ne zaman ne olacağı belli olmadığı için şimdiden çıkmakta fayda vardı. Otel binasından çıkarak otoparktaki motorumu aldım. Yamaha R1'im olmadan yarışmayı sevmiyordum ama bugünlük Kawasaki ninja eşlik edecekti bana.

Hızlıca piste sürdüğümde yol düşündüğümden kısa sürmüştü. İstanbul şaşırttı.

Piste vardığımda kimse yoktu, motoruna yaslanmış duran Karan dışında. O da aynı benim gibi simsiyah bir takım giymişti, saçları da dağınıktı.

ATEŞ VE KÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin