6- i keep on coming back to you

332 36 8
                                    

back to you - louis tomlinson, bebe rexha 

elimdeki kalemi masaya bırakıp arkama doğru yaslanarak gerinmeye başladığımda namjoon elinde iki birayla içeri girdi. gülümsedim, gerçekten neye ihtiyacım olduğunu hissedebiliyordu. 

saat akşam dokuzu gösterirken biz çalışıyorduk. tek uğraşımız tabii ki lee daewn değildi, küçük birkaç projemiz de vardı ve bunlar da en azından benim denetimimde olmalıydı. namjoon'un dosyasını incelemeyi yeni bitirmiştim.

"yeterli değil." omuz silkip elimdeki dosyayı masaya bırakırken ayağa kalktım. mükemmelliyetçi değildim hayır, yine de garanti olmayan işleri sevmezdim. arkamda taş bırakarak yürürsem hiçbir yolu açmış sayılmazdım. 

namjoon biranın tekini yudumlamaya başlamıştı. yorumum üzerine derin bir nefes almış, gergince arkasına yaslanmıştı. bu aralar ne sıkıntısı olduğunu biliyordum. seviyor ama sevdiğiyle beraber olamıyordu. seokjin işimizi bilmiyor, namjoon bilse korkacağını düşündüğünden ona tek kelime bile söyleyemiyordu. başta mükemmel giden bu ilişki çatırdamaya başladığından namjoon'u çok iyi anlıyordum. gerçekten sevdiğinde bu kadar dağılıyordun. 

"bana bak," mırıltımın ardından namjoon bana döndü, "nasıl kendine gelirsin, ne yaparsın bilmiyorum ama hallet şunu artık." masaya benim için konmuş biradan uzun bir yudum aldım. elimi namjoon'a doğru uzattım. "senin çözemeyeceğin mesele yok. duydun mu beni?" ayağa kalkarken bir uzun yudum daha almış ve birayı masaya bırakmıştım. "iki günün var. sonuçları duyacağım." tek yaptığı beni başıyla onaylamak olsa da net anlaşıldığımı biliyordum. namjoon gerçekten de hallederdi. 

arkamı dönüp adımlarımı kapıya yönlendirdim. bu akşam biraz işten uzaklaşmak istiyordum. konfor alanımda bulunmayalı uzun zaman olmuştu.

nereye gideceğim belliydi. uzun bir yoldan sonra arabayı bana yalnızca eskiyi hatırlatan o barın arka sokağına park ettiğimde derin bir nefes aldım. buraya uğramayalı biraz oluyordu. eskiden her gecemi geçirip bir amaç uğruna emek verdiğim işimi bırakmıştım elbette. şu anki çalışan ekibi bile tanımayacak kadar uzaklaşmıştım buradan. şehirler, kıtalar değiştirip tekrar buraya döndüğümde en çok bu sokak yaralamıştı beni.

elimdeki araba anahtarını sallayarak bara adımladım. her zamanki gibi ne kalabalık ne de boştu. kahkaha sesleri yükseliyor, insanlar dans ediyor ve en çok da içiyordu. hoseok geçmişte yan taraftaki bar ve kaçak alkollere karıştığım için bana kızmamıştı ve alkol zevkime güvendiğinden benim ayarlamama izin vermişti. buranın alkolü açık ara bu sokağın en iyisiydi. 

beni gören duraksıyor ve hemen başıyla selam veriyordu. buralarda özlenmiştim.

"jim?" hoseok çatık kaşlarıyla bana bakarken gülmeye başlamış ve kolunu kaldırmıştı. boynumu kaşıyarak yanına oturduğumda beni hızlıca kolunun altına aldı. "bu saç? nerede benim civcivim?"

saçımı geçen gece siyah yapmıştım. gram pişmanlık hissetmiyor, içimde bir gücün belirdiğine inanıyordum. bana baktığında eski jimin'i gördüğünü söyleyen jungkook'a inattı belki. eski neyim varsa değiştirmek istiyordum. vücudumun ne kadar geliştiğini, çince'de daha iyi olduğumu, kodlamada ilerlediğimi, kendimi daha iyi savunabildiğimi veya daha olgunlaştığımı ona gösteremeyebilirdim ama saçımı görmeliydi. sırf bunun için karşısına çıkmak ve yüzüne karşı bağırmak istiyordum. beni tanımıyordu artık. 

"sıkılmıştım." omuz silkip masadaki bardaklardan birine uzandım. ben bardağı yudumlamaya başlarken hoseok beni izlemiş, gülmüştü. inandırıcı gelmemişti elbette.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

mørk2. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin