''That's an unescapeable way that drags both of us.''
×××
Nerede olduğumuz hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bir yandan korkmuş bir yandan tüm duygularım boşalmış, beni terk etmiş gibi hissediyordum. Aynı arabada birlikte olduğum bu iki adamın varlığına alışsam da bu hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu. Kendimi fiziksel olarak yorgun, zihinsel olarak çökmüş hissediyordum.
Yine bağırıp çağırmak, onları çileden çıkartmak istiyordum ama gideceğimiz yere varana kadar en ufak bir ses bile çıkartamamıştım. Bunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini kabullenmiş gibiydim. Çirkeflik yapmakta ustaydım fakat kaçırılmamdan çok, Eunwoo'nun artık yaşamadığı gerçeği yüzünden kendimi istemsizce sessizliğe gömüyordum.
Açlığım zaman geçtikçe artıyordu ve bunu elbette söylemekten korktuğumdan tek yapabildiğim karnımı ovuşturabilmek olmuştu. Bana acımış olmalılar ki bir şişe su vermişlerdi ama o bile yarım doluydu. En azından boğazımın kuruluğunu gidereceğinin mutluluğuyla kana kana içmiştim ve hiç de şikayetçi değildim.
Yazlık veya kışlık, artık ne olarak görürseniz, diyebileceğiniz bir eve vardığımızda yine otobandan çıkmıştık. Artık yolculuk yapmaktan bıkmıştım ve bir katil ve yandaşçısıyla güvende hissetmesem de bir süre devam etmeyeceğimizi düşünerek rahatlamıştım. Burasının neresi olduğunu, ne kadar kalacağımızı bilmiyordum ama ormanın derinliklerinde olmasak bile fazlasıyla uzaktaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taboo
Fanfiction''Ya neden ben? O gece talihsizce orada bulunduğum için mi? Sebebi bu mu? Beni tanımıyorsun bile, ama öylece güvenerek yanına alıyor ve aranıza dahil ediyorsun.'' Kalp atışlarım saniyeler birbirini kovaladıkça hızlanırken bir süre geniş sırtı ve kar...