Ten's mouth
Dersler bittiğinde birçok kişinin ismini öğrenmiştim bile.
Yorucu bir gündü,
içinde sadece telefon, airpods ve defter olan çantamın tek kolunu omzuma geçirip çıkışa doğru ilerledim.
Kendi başıma giderken birden yanımda hissettiğim, benim aksime bembeyaz giyinmiş olan Taeyong'u gördüm.
Duraksar gibi olduğumda onunla yürümem için beni bekledi, sonra birlikte yürümeye başladık.
Yürürken biraz konuşarak birbirimizi az da olsa tanımıştık.
Birkaç metre ileride, yarısı sınıfımızda olan 11-12 kişi bizden farklı olarak yüksek sesle gülüp eğleniyorlardı."Şey Taeyong, sanırım dün seni gördüm. Evimin karşısındaki evde parti veren siz miydiniz acaba?"
"Ah, evimizin önüne taşınan kişi sen misin Ten!"
Şaşkın ve açılmış gözleriyle bana baktı. Onayladığımda gülerek ve tebessümle karşılık verdi.
Ten: "Peki önümüzde gidenler senin arkadaşların mı, birkaçını parkta gördüğümü hatırlıyorum."
Taeyong: "Evet, çoğu çocukluk arkadaşım. Bazıları ile tanışmam yeni ama hiç önemli değil. Hepsi benim için çok değerli."
Tebessüm etti tekrar.
Sürüklüyordu insanı kendine, keskin ama masum olan gözleri.Taeyong: "Bize bir ev almaları için ailelerimize yalvardık. Hmmm, sen kiminle yaşıyorsun, yalnız mısın?"
Kırık bi tebessüm oluştu yüzümde. Gözlerine bakarken parlayan gözlerim matlaşmıştı tekrardan.
Ten: "Aslında buraya gelmeyi sadece ben istemedim, ailem de istedi. Yalvarma gibi bi durumum olsaydı keşke."
Yorgun, donuk gözlerime ışık gibi parlayan gözleriyle baktı.
Bir sorun olduğunu anlamış olmalıydı .Taeyong: "Konuşmak, dertleşmek, anlatmak ister misin?"
Uzun süredir kimsenin sormadığı bir soru sormuştu bana.
Beni bana değerli hissettirmişti.Taeyong karşımızda olan parkı göstermişti ve oraya yürümüştük.
Banka oturup benim de oturmam için yanını işaret etti, oturdum.
Beyaz sweatshirt'ü tenine yapışıyordu hafifçe esen rüzgarla birlikte, tüm zayıflığı ortaya çıkarken her zamanki gibi çekiciydi.Oturduk bir süre.
Onun da anlatacakları varmış gibi uzunca yere baktı,düşündü. Yeterince dolmuş gibiydi.
Ben nasıl anlatmaya başlarım bilemedim.
Güçsüzdüm zaten,
hemen ağlardım.Taeyong: "Ben başlamalıyım sanırım.
Yaklaşık 1 buçuk 2 yıl önce babamı kaybettim, annem yüzünden.
Annem katlanılmaz biri.
Son zamanlarda babam hastaydı, neden hasta olduğunu bizde bilmiyorduk veya hastalığının ne olduğunu.
Annem babamın iyi niyetini her zaman kullanırdı.
Birkaç defa babam annemi, onu aldatırken yakalamış. Fakat babam ben ve kardeşim için sabretmiş her zaman.
Biliyordu babam; annemden boşansaydı, annemin bir şekilde kardeşimle beni yanına alıp, iyi bir şekilde yetiştiremeyeceğini.
Babam hep stresliymiş annem yüzünden.
Akrabalarımız öldüğünde onun kanser olduğunu söylediler.
Keşke önceden söyleselerdi, şimdiye göre daha küçüktüm ama belki elimden birşeyler gelirdi. Ölmeden önce onu mutlu ederdim."Cesurca başlayıp, cümlelerinin sonuna doğru titreyen sesini dinlemek benim gözlerimin dolup taşmasına neden olmuştu bile.
Sıranın bende olduğunu anladığımda dolu gözlerimi, yorgun olan gözlerinden çekip yeri bulmasını sağladım.Ten: "Çok mutluyduk Taeyong, çok mutluyduk. Kız kardeşimle hiç ayrılmayacak gibi hep beraber büyümüştük. 3 yıl önce beni ve ailemizi terk edip gitti bu dünyadan.
Ben bunu asla aşamadım, her zaman yalnız kaldım, odama kapandım. Annem babam bana nasıl olduğumu sormaya korktular hep.
Belliydi çünkü, berbattım.
Ailem de ben de artık hayattan vazgeçmişlik içindeydik.
Liseyi bitirdikten sonra üniversite için başka ülke seçmek istediğimi söyledim onlara. Çünkü o odada, o anıları tekrar tekrar yaşadım ben. Evin her yanında, her köşesinde biriken anılarımız canlanıyordu her seferinde gözümün önünde.
Annem ve babam anlayışla karşıladı beni, hatta gitmemi de istediler. O evde kötü hissettiğimi biliyordu onlar da. Sonuç olarak buraya geldim, bu eve. Bu eve elinden geldiğince güzel şeyler yapmaya çalıştılar benim için."Ben anlatırken onun gibi sadece gözlerim dolmamıştı, tane tane akmıştı her bir gözyaşı gözlerimden.
İşte ilk o zaman anlamıştım Taeyong'un benden güçlü olduğunu.Taeyong: "Şşşt, anlatmak iyi gelir diye düşünmüştüm."
Diyerek omuzlarımdan tutup kendine çevirdi beni. Eliyle çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı.
Benim aksime gözünden sadece bir damla akan yaşı elimle silip gülümsedim.Ten: "Arkadaşım olduğun için teşekkür ederim, beni dinlediğin için bana anlattığın için teşekkür ederim."
Taeyong omuzlarımı bırakıp tebessüm etti.
Tebessüm ederken kısıldı büyük gözleri, düz kızıl saçları alnındayken çok güzeldi.Bir süre orada oturduk, güzel şeyler konuşmaya çalıştık. Sonra kalkıp parka yakın olan evlerimize doğru yürüyerek konuşmalarımıza devam ettik.
Taeyong birşeyler anlatarak ortamı yumuşatmaya çalışıyordu, ben de hemen gülerek karşılık veriyordum.
Kısa yol uzun sürmüştü yavaş yürüyüşlerimiz yüzünden.
Evlerimizin önüne geldiğimizde birbirimize el salladık, onunlayken iyi hissediyordum. Eve girmek bile istememiştim doğrusu.Taeyong'a yakın olmanın verdiği mutlulukla bitmişti o gün benim için.
<3🏙️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taeten | White on Black
Roman d'amour"Saçların gibi kırmızı olan kanımın her akışında seni hissettim." - Because you became white to my black 'for CALL D' #taeten #dojae #dowoo #johnil #johnjae #markhyuck #yuwin #chenji #nomin #luwoo #bds #nct #nct2023 #nct2018