Sınıfa girdiğimde kağıtlara gömülmüş olan Lee Know'u görmüştüm. Etrafına bakmıyordu bile, sadece önündekine odaklanmıştı. Ders arasına çıkacaktık. Changbin ve Felix yine önden gitmişti. Jeongin ise sırasında kulaklıklarını takmış kafasını masaya koymuş halde sessizce oturuyordu. Yine Seungmin ve ben beraber çıkmıştık sınıftan.
"Changbin ve Felix arasında bir şey mi var?"
"Öyle gibi görünüyor bize bir şey anlatmıyorlar ama var bence."
"Sevgili değillerse ben neyim."
"Yani ikimizde eminiz." Kendi aramızda gülüyorken yine Hyunjin önümüzü kesmişti. Ne istiyordu yine? Okuldan sonra buluşacağımızı söylemiştim zaten. Seungmin'in kolunu tutmuş ve arkamı dönmüştüm. Omzumu tutan eli ittirip hızlıca koşmaya başlamıştım.
"Bu mal peşimizi bırakmaz benden söylemesi." Bahçeye kadar koştuğumuzda soluklanmak için durmuştuk ama önümüzdeki çocuğun bacakları bizden uzun olduğu için önümüze kadar gelmişti.
"Senden de kaçılmıyor! Akşam için planlamıştık hem."
"Of iki dakika durmuyorsun ki beni dinleyesin."
"Tamam söyle."
"Bana dünü anla-" Elimle ağzını kapatmış ve iyice sıkmıştım. Kaşlarımı çatıp yüzüne doğru yaklaştım.
"Sana dedim ki bunu bu akşam konuşacağız! Anlama sorunun mu var?" Ağzının tükürükleri elime bulaşırken elimi geri çekip üstüne silmiş ve Seungmin'i de arkamdan sürükleyerek oradan uzaklaşmıştım.
-
Okuldan sonra Hyunjin'in attığı konuma sonunda ulaşmıştım. Kapının önünde dikilmiş olan Hyunjin'i fark ettiğimde yanına doğru hızlı adımlarla gidip arkasında duran binaya bakındım. Çok büyüktü. Hyunjin ise okul dışında çok şık bir görüntüye sahipti. Şaşırtıcı gelmemişti, elimi kaldırıp selam verdiğimde konuşmuştu.
"Hoşgeldin Jisung. Vakit kaybetmeden içeriye geçelim."
"İçeriye? Arkadaki otele? Aklından ne geçiyor?"
"Babamın oteli, merak etme sadece en alt katında bulunan odasında çay içeceğiz. Seni yiyeceğimden değil."
"Anladım neyse geçelim." Niye bu kadar büyük bir yerde buluşmak istedi ki. Anlıyorum kendisi otelin varisi falan ama benim gözüme mi sokmaya çalıştı. Amaç ne?
Arkasından onu takip etmiş ve girdiği odaya kadar gitmiştim. Küçük bir oda ve ortada sadece bir masa iki sandalye bulunuyordu. Etrafta başka bir şey yoktu tek dikkat çeken şey kırmızı duvar kağıtlarıydı. Eliyle sandalyeyi işaret ettiğinde geçip oturmuş ve geriye doğru yaslanmıştım. O ise ayaktayken çayları kendisi doldurmuş ve bana doğru bir tanesini uzatmıştı. Bu kadarına gerek var mıydı?
"Vakit kaybetmeden konuşalım. Benimle ne konuşmak istiyordun?"
"Pekala hızlıca konuya geçeceğim. Başkanla aranda o oda da ne oldu?" Defalarca sormadı mı bunu her seferinde cevaptan kaçtım.. Yine cevaptan kaçma vakti.
"Şimdi düşününce.. Lee Know'a sorman daha doğru olmaz mı?"
"Lee Know!?" Ayağa kalkınca geriye doğru yaslanıp nefesimi tutmuştum. "Onunla arandaki ilişki ne!?" Ellerini masaya vurunca gözlerinin içine doğru bakmıştım. Ne onu bu kadar sinir etti? Bana doğru yaklaşınca nefesimi bırakıp geriye doğru gitmeye çalışmıştım.
"İlişkimiz.. Sınıf arkadaşları?"
"O kadarını bende biliyorum! Sınıfım sınıfınızın yanında!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss | minsung
Fanfiction//minsung, semesung, ukemin Endişeyle boğazımı temizleyip bana bakan nefessiz kalmış suratlara bakmıştım. Başkanı bu şekilde okuldaki öğretmenle öpüşürken görmek çok garip gelmişti. Okul başkanı sonuçta? "Ben hiç bir şey görmedim tamam mı? Gidiyor...