"Yeterrr! Kesin artık sesinizi!"
Babamın sesi beklemediğim kadar yüksek çıkarken oturduğum koltuğa biraz daha sindim. Korkudan sımsıkı kapattığım gözlerimi yavaşça araladığımda görüş açıma giren ilk şey birbirini parçalamak için hazırda bekleyen ablam ve abim oldu. Onları görmeye daha fazla tahammül edemiyormuş gibi hızla bakışlarımı çevirdiğimde bu kez burnundan soluyan babamla göz göze geldim. Kararan ve nefret saçan bakışlarından anladığım kadarıyla sinirinin sınırlarında dolaşıyordu. Elini hızla kravatına götürüp gevşettiğinde ve gömleğinin üstten iki düğmesini koparırcasına açtığında sertçe yutkundum. Bu hareketin ne anlama geldiğini biliyordum. Önce ağzına geleni sayacak, sonrasında yatırım aracı olarak gördüğü kızını ve biricik oğlunu kovacak ve tüm öfkesini benden çıkaracaktı.
"Bıktım sizden anlıyor musunuz bıktım. Bitmek bilmeyen şımarıklıklarınızdan, hiçbir boka yaramamanızdan, sürekli kavga etmenizden bıktım."
Babam buz gibi bir sesle konuştuğunda, gözlerimi sinirle birbirlerine bakmaya devam eden ablam ve abimden çekip yere odakladım.
"Sen... Karıyla kızla takılıp kafa çekmekten başka ne işe yararsın ha? Bir kuruş katkın yokken paramı çarçur etmekten başka ne işe yarıyorsun? Konuşsana lan zibidi! Adam mısın lan sen? Erkeğim mi diyorsun kendine? Ne kadar çok kadın becerirsen o kadar erkek mi olmuş oluyorsun? Ah ulan.. Dua et o geberip giden annen tek oğlan doğurdu yoksa seni ellerimle parçalardım. Duyuyor musun beni? Ellerimle parçalardım seni. Şuan hayattaysan, seni bugüne kadar öldürmediysem tek nedeni oğlum olman. Eğer geride soyadımı devam ettirecek başka bir oğlum daha olsa emin ol seni çoktan gebertip leşini bir yere gömmüştüm."
Bildiğim gerçekleri her seferinde daha sert sözlerle babamın ağzından duymak artık beni şaşırtmıyordu. Emindim. Eğer başka bir erkek kardeşim daha olsaydı babamın dediklerini gözünü dahi kırpmadan yapacağına adım kadar emindim.
"Ya sen... Sen ne zaman adam olacaksın? Ne zaman büyüyeceksin kızım sen? Bu zibididen ne farkın var senin? Ucuz bar köşelerinde sabahlamaktan, ne idiği belirsiz tiplerin koynuna girmekten ne zaman vazgeçeceksin? Yediğin haltlar ortaya çıkarsa ne işime yaracaksın ki sen düşündün mü hiç? Açlıktan nefesi kokan üç kuruşluk heriflerle düşüp kalktığını duysa bizim camia, daha kim ister ulan seni? Tüm bokluklarına göz yumuyorsam bil ki bana para kazandırdığın için. Olur da yediğin haltlar duyulur, kimse senin yüzüne bakmazsa bil ki seni gebertirim. Duydun mu beni, seni gebertirim. Sen bu sefil kadar şanslı da değilsin. Geberip gitsen bile işime yarayacak bir başka kızım daha var. Ayağını denk al. Eğer yola gelmemekte diretirsen sana öyle şeyler yaparım ki, seni öldürmem için yalvarırsın bana."
İşime yarayacak bir başka kızım daha var cümlesini duymamla korktuğumun başıma geldiğini anlamıştım. Yediğim onca hakaret ve dayağa rağmen hala umudum vardı az öncesine kadar. Ablam babamın kendisine verdiği vazifeyi o kadar güzel bir şekilde yerine getiriyordu ki bana gerek kalmıyordu. Ezilen tek çocuk ben değildim belki ama masum olan tek çocuk bendim. Babamın sinirini atmak için kum torbası niyetine kullandığı, dayak yemeden bir günü bitirebilirse kendini şanslı sayan zavallının tekiydim.
"İkiniz de defolup gidin hemen sinirlerimi daha fazla zıplatmadan."
Ablam ve abimin kovulmasıyla evet dedim içimden, işte şimdi başlıyor senin mesai. Babamın bana yaklaştığını belli eden adım seslerine rağmen bakışlarımı yerden kaldıramıyordum. Kafamı kaldırmadığım için bana kızacağını bilsem de tepeme dikilmesine rağmen bomboş bakmaya devam ettim odaklandığım halıya.
"Bana bak!"
Babamın sert ama çok da yüksek olmayan sesiyle olabildiğince uyuşuk bir şekilde gözlerine sabitledim ürkek bakışlarımı.
"Korkuyor musun?"
Biliyordu, ondan ölesiye korktuğumu biliyordu ama hala beni sindirerek egosunu tatmin etmeye çalışıyordu. Daha fazla sinirlenmemesi için sakince aşağı yukarı salladım başımı. Zaten korkudan içime kaçan sesimle aksi mümkün değildi.
"Güzel." diye mırıldandı. "Korkmalısın da."
Bakışlarını sakince üzerimde dolaştırdı. Saçlarımdan başlayarak tüm vücudumu inceledi. Yıllardır korktuğum şeyin gerçekleşeceğini hissediyordum. Vücudumun rüzgarda savrulan bir yaprak misali titremesine ramak kalmıştı.
"Bir haftadır yurt dışında olmam işe yaramış, morlukların gitmiş. Orospu ablanın her şeyi eline yüzüne bulaştırmasına az kaldı hissediyorum. Seni ortaya sürmek gibi bir planım yoktu yakın gelecekte ama işimi şansa bırakamam. Eğer ki kemiklerini kırıp eline vermemi istemiyorsan uslu bir kız olup ben ne dersem yapmaya devam edeceksin. Şimdi siktir git odana, daha fazla gözüme görünme yoksa kendimi tutamayacağım. Yarınki daveti sorunsuz atlatırsan şanslısın. Aksi halde vay haline!"
Titreyen ellerimle koltuğun kenarından destek alıp ayağa kalkarken her şeyin geri dönülmez bir şekilde mahvolacağının farkındaydım. Üzerime sinmiş kabullenişimle babamı daha fazla sinirlendirmemek için sarsak adımlarla odama doğru ilerlerken dibe vuracağını iliklerime kadar hissettiğim geleceğim için çaresiz gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız'ım
RomanceKulaklarım uğulduyor, ellerim titriyordu. Nasıl? Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Hayatımın gerçeği dediğim insan, sevdiğim adam, aslında koca bir yalandan mı ibaretti? "La..vin..." Tadına vurgun olduğum dudaklarından acı bir inlemeyle dökülen ismim...