barbara pravi - voilà
Başım ağrıyordu.
Aslında dünden beri devam eden bir ağrıydı bu. Birkaç gündür derslerim fazla yoğundu ve yorgunluğum vücuduma vuruyordu.
Fakültenin önündeki banklarda buluşma saatini beklerken soğuk havaya inat içeri girmemiştim. Fakat zaten ağrıyan başıma vuran rüzgar, bana hata ettiğimi hatırlatmaya çalışıyor gibiydi.
Karşımdaki, büyük yolun ayırdığı güzel binaya baktım. Güzel Sanatlar Fakültesi ve Edebiyat Fakültesinin karşı karşıya olması saçma geliyordu çünkü görmek istemediğiniz insanları bile sürekli görmek zorunda kalıyordunuz.
Kimden bahsettiğim barizdi. Birazdan resim için buluşmak zorunda olduğum ama görmek istemediğim insan. Hwang Hyunjin...
Aslında hala karmaşıktım. Buluşmaya gitmeme fikri günlerdir aklımı kurcalıyordu fakat bunun mantıklı bir hareket olmadığının da farkındaydım.
Hadi ama... Tanımadığım bir insanın bana söylediği kırıcı sözler yüzünden mi bu kadar üzülecektim? Kesinlikle hayır. Gitmemek pes etmek olurdu, pes mi edecektim? Yine koca bir hayır. Bunu yapamazdım, ona istediğini veremezdim.
"Oturabilir miyim?"
Düşüncelerim tanıdık bir ses ile bölündüğünde şaşkınlıkla kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Görmeyi en son beklediğim şey elinde iki kahve bardağı ve Hwang Hyunjin'di.
Rüzgarda uçuşan siyah saçlarını kafasıyla geriye atarken gözleri üzerimde geziniyordu. Üzerinde açık kahve bir kaban, beyaz sweatshirt ve acı kahve bir kumaş pantolon vardı. Yanakları ve burnunun ucu kızarmıştı ki bu da büyük ihtimal soğuktandı.
"Hala cevap vermedin." Sakin bir ses tonuyla konuştuğunda şaşkınlığımı atıp kenara kaydım. "Otur." Onun aksine ben sakin hissetmiyordum, aksine bir gerginlik vardı üzerimde. Ne istiyordu?
"Sağ ol." Kısa bir cevap vererek yanıma oturduğunda elindeki kahvelerden birini bana uzattı. Önce kahveye sonra yüzüne baktım. "Bu ne için?"
Boğazını temizleyip ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi doğrulduğunda ben de ona ayak uydurdum. Ben merakla beklerken o gözlerini kaçırdı.
"Je suis désolé." (Özür dilerim).
"Efendim?"
Şaşkınlık hissi yerini ani bir keyfe bıraktığında gülümsedim. Ne dediğini anlamıştım ama bir daha duysam fena olmazdı. Sonuçta her zaman böyle olmuyordu. Ve özrün de beklemediğim bir şey olduğunu hesaba katarsak bu halim normaldi.
Yüzümdeki tebessümü saklamaya çalışmak çok zor olmasına karşın kendimi tutarak beklentiyle ona baktım.
Sıkıntıyla iç çekerken sesini daha da kısarak tekrarladı. "Je suis désolé pour mes mots." (Sözlerim için özür dilerim).
"Â haute voix." (Daha yüksek).
İç çekip haykırdığında kahkaha atacaktım. "ÇOK ÖZÜR DİLERİM LOUISA CHOI EUNBYUL! Lütfen beni affet."
Kendimi tutamayıp kahkahamı serbest bıraktım. Onun tepki vermesi bile nadir görülen bir şeydi benim için. Bir de bağırması ve bu halleri fazlasıyla alışılmadık ve komikti.
"Affetsem mi acaba, ne dersin?"
"Kahvenin hatırına?" Elindeki kahve bardağını bana yaklaştırdığında gözlerimiz buluştu.
Ben de kendi kahvemi uzatıp tokuşturdum. "Kahvenin hatırına."
Ardından aklıma geldikçe düşen yüz ifademle devam ettim. "Ama bana bir daha öyle davranırsan bu kadar sakin tepki vermem. Sınırlarımızı çizmek istemeni anlıyorum ama bunu daha güzel bir üslupla da yapabilirsin."
Başını öne eğip kahvesine bakarken cevap verdi. "Evet haklısın, sinirimi senden çıkarttım."
Sözleriyle kaşlarım çatılırken konunun ne olduğunu sormak istedim. "Neden sinirlendin, kime sinirlendin?"
Ama bunu yaparsam alacağım cevabın "Sana ne." olacağını bildiğimden sorularımı yuttum. Yeni bir kavga istemiyordum, sadece daha huzurlu bir iletişim istiyordum.
Gerçi bu Hwang Hyunjin gibi biriyle ne kadar mümkündü orasını bilmiyordum.
"Sormadın."
Düşüncelerimi bölen sese baktım. Neyi kastettiğini anlamıştım. "Sorsam da anlatmazdın."
Güldü. Küçük bir gülümsemeydi bu. "Doğru anlatmazdım... Yine de teşekkür ederim."
Bu sefer ben de gülümsedim. "Ne için?"
"Her şey için. Bana yardım edip özrümü kabul ettiğin için, ve sormadığın için."
O soğuk bakışları anlamlandıramadığım bir samimiyete bürünürken iç çektim. Hwang Hyunjin beni bugün fazlasıyla şaşırtıyordu.
Bana bir adım atmış ve özrünü de dilemişti. Benim için küçük, onun için büyük bir adımdı bu.
Onunla biraz da olsa ilerleme kaydettiğimizi düşünüyordum ve bu beni mutlu etmişti.
"Önemli değil." dedim gülerek. Ardından şakacı bir tavırla devam ettim. "Eee öyle ya da böyle bu işte beraberiz, bir şekilde anlaşacağız bois non taillé."
(yontulmamış odun).Sırıttı, bugün ilk kez bu kadar çok güldüğünü görmüştüm. Gülüşü güzeldi. Hem de çok.
"Sanırım haklısın princesse ennuyeuse." (can sıkıcı prenses.)
❁❁❁
selam asklarim!! nasilsiniz, nasil gidiyor hayat? umarim iyisinizdir 🥹💕
oncelikle kapaga bakar misiniz, zarifligi... harika gercekten *ciglik* 🤌🏻😩
ayrica fransizcam hic yok. fransizca kisimlari cambridge dictionary'den ceviriyorum.
eger hatam varsa affola, beni duzeltebilirsiniz.neyse, umarim begenirsiniz prenseslerim, sonraki bolumde gorusuruz. cokca opuyorum 😽💕🤍🎀💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cardigan
Fanfiction❝ Sen yaralarımın etrafına yıldızlar çizdin.❞ girl x hwang hyunjin univercity au¡ texting + story start: 09.09.2023 finish: - • book cover by @plutointhestars © laviniabel | 2023 all rights reserved