Paris akşamları göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahipti. Işıl ışıldı. Akşamüzeri olmasına rağmen sokaklar insan kaynıyordu. Lüks mağazaların bulunduğu sokak o kadar kalabalıktı ki Jungkook'un tedirginliğini Taehyung gülerek izliyordu. Jungkook her insanlar üzerine üzerine yürüdüğünde ters bakışlar atıp Taehyung'un ince beline kollarını sarıyor, zaman zaman önünden yürümesi yönünde talimat veriyordu.Taehyung ise yalnızca neşeli neşeli gülüyor, ceylan gibi sekiyor, arada sırada heyecanlanıp koşuşturmak istiyor fakat olgun sevgilisinin yanında çocuksu hareketler yapmaktan çekiniyordu. Yarın evleneceklerdi ve Taehyung'un isteyeceği son şey evlenmesine bir gün kala terk edilmekti. Tabii ki terk edilmeyeceğini biliyordu. Yine de terk edilmeyecekse bile evleniyordu. Bu Taehyung için çok önemliydi. Yirmi bir yaşındayım ve evleniyorum... diye düşündüğü her an, çocuksu hareketlerinden vazgeçmeliymiş gibi hissediyordu.
Taehyung, Jungkook'un ellerini sıkıca kavradı ve başını omzuna yasladı. "Kıskandığın için mi böyle yapıyorsun? Yoksa ilk defa mı kalabalığın arasına karıştın?"
Jungkook "Her ikisi de." dedi. "Farkında değilsin ama herkes sana bakıyor."
"Bence sen öyle hissediyorsun."
"Hayır." derken Jungkook'un sesi biraz ters çıkıyordu fakat bu Taehyung'a göre sevimliydi. Jungkook'un kendisini kıskanması hoşuna gidiyordu. "Sana dikkat çekici şeyler giymemeni söylemiştim..."
Taehyung sızlandı. İsyan edercesine konuşarak "Üzerimde her zaman giydiğim siyah şişme montum var." dedi, "Bunun neresi etkileyici?"
Jungkook "Bu kadar sevimli oluşun insanların daha çok dikkatini çekiyor." diyerek bir kez daha söylenmeyi sürdürdüğünde Taehyung pes etti.
Altında dizleri yırtık dar kotu, üzerinde boğazlı siyah kazağı ve siyah şişme montu vardı. Siyah botları bile oldukça sade duruyordu. Yalnızca kıvırcık hale getirdiği sarı saçları biraz dikkat çekiyordu. Fakat bulundukları ülkede, Fransa'da, tüm kadınlar çok hoş ve şıktı. Taehyung, çevresindeki kadınlara baktığında sıradan görüntüsü yüzünden kötü hissediyordu.
Taehyung hızlı adımlarını yavaşlattı. Güzel bir mağaza dikkatini çekmişti. "Buraya da girebilir miyim?" diye sorduğunda Jungkook hemen başını salladı.
"Tabii ki girebilirsin." dedi. Jungkook içeri girmek için hareketlenmedi. Taehyung bunu kadın mağazası olmasına bağladı. Omuz silkti ve mağazadan içeri girdi. Oysa Jungkook'un cebinde telefonu titriyor ve bu sebepten telefonla konuşmak için, Taehyung'un yanından ayrılıyordu. Hafif bir tedirginlikle Taehyung'un arkasından baktı ve misafirleriyle konuşmak için telefonunu açtı.
Taehyung tüm mağazayı gözden geçirdi. Vitrinde gördüğü geceliği arıyordu. En sonunda aradığı şeyi, geniş mağazanın iç taraflarında buldu. Geceliği askıdan çıkardığında kısaca inceledi. Koyu krem rengindeydi. Askılı ince ipi ve neredeyse kalça hizasına kadar inen derin sırt dekoltesi hoş gözüküyordu. Aynı zamanda gecelik oldukça kısaydı. Taehyung bu geceliğin kalçalarını kapatacağından bile şüphe ediyordu. Yine de gözüne çok hoş gelmişti.
Taehyung hemen geceliği eline aldı ve kasaya doğru hareketlendi fakat bu sırada, başka bir ürün daha dikkatini çekti. Üst kısmı dantelli, beyaz jartiyer çorabı tam karşısında, mankenin üzerinde duruyordu. Taehyung daha önce hiç denemediği ve almaktan çekindiği ürünü uzun süre gözlerini kırpmadan dikkatle inceledi. Bu konuda neden utandığını bilmiyordu fakat o genellikle genç yaşına uygun kıyafetler giyiyordu. Bu şekilde nadiren açık, fazlasıyla çekici ve göz alıcı şeyler aldığı olurdu.
Taehyung beğendiği jartiyer çorabını da eline aldı fakat mağaza o kadar hoştu ki bir türlü çıkmak istemedi. Seneler sonra ilk defa yalnız alışveriş yapıyordu. Philadelphia'da Taehyung'un yalnız kalması çok büyük bir sorundu. Genellikle alışveriş esnasında Jihoon her daim yanındaydı ve Jihoon'la alışveriş yaparken bu denli çekici şeyler almaktan utanırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stuck With U | Taekook
FanfictionKim Taehyung, yaz tatili boyunca vakit geçirdiği Jeon Jungkook'un aslında kim olduğunu bilmiyordu. texting+düzyazı