Chptr Three

136 19 0
                                    

Heeseung'u dıştan gören herkes onun için ne kadar acımasız, soğuk ve cimri biri olduğundan bahseder ve bu yorumlara devam ederdi. Bunlara alışmıştı, en azından kendisi böyle düşünüyordu.

Liseden bu yana ilk önce ailesinden sonra da arkadaşlarından duyuyordu bu yorumları en çok. Sakinliği onu soğuk yapmıştı, bu soğukluğu da beraberinde diğer özelliklerini getirmişti.

Ama kendisi öyle biri değildi aslında. Liseden bu yana arkadaş olduğu kişiler onun bu özelliğini çok iyi bilirdi.

Toplantı bittikten sonra uzun zamandır görmek şsteyip göremediği arkadaşına doğru adımlamaya başladı Heeseung yüzündeki minik tebessümle. Tabii onun yanına ilerledikçe tedirgin bir şekilde telefonla konuşan sekreteri de görmüştü.

"Tamam, çok teşekkür ederim Bay Yang. Bir yarım saat içinde geleceğim, lütfen Riki'ye daha fazla ağlamamasını ve hemen geleceğimi söyleyin."

Duydukları ile beraber biraz olsun endişelendiğini hissetmişti Heeseung. O adamın durumunu anlamıştı, kendi ailesi de o küçükken böyleydi.

Ama onu almaya gelen hep büyük kardeşi olnuştu, ailesi değil. O yüzden o küçük çocuğun böyle bir babaya sahip olmasıyla şanslı olduğunu düşünmüştü.

"Heeseung hyung."

Yakın arkadaşının sesini duymasıyla birlikte yüzündeki minik tebessüm büyümüş bir şekilde bakmıştı ona. Ardından kendisinden bir yaş küçük olan adamın sarılışına karşılık vermişti içten bir şekilde.

"Selam Sunghoon. Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

"Beni burada bırakıp Jay ile Amerika'ya gidersen tabii ki uzun zaman olur hyung. Kırıldım doğrusu."

İkisi de kendi aralarında şakalaşıp gülmeye devam ederken sekreterler ise ilk önce birbirlerini selamlamış, ardından verilmesi gereken önemli evrakları vererek kendi aralarında ufak çaplı bir sohbete başlamışlardı.

Tabii dörtlünün sohbeti tekrar çalan bir telefon ve aceleyle açılıp aynı şekilde devam eden bir konuşma ile sonlanmıştı.

"Bay Park." demişti Jake aceleci ve endişeli bir şekilde. "İzin verirseniz çıkmam gerekiyor, oğlumu okuldan almam lazım."

Adamın yaşadığı endişeyi Heeseung da kendi içinde yaşarken nasıl döneceğini merak etmişti anlık olarak. İkisinin bakışları bir an kesilmiş, ardından ikisi de başka bir yere bakmışlardı.

"Çıkabilirsin, Jaeyun. Dediğim yolu kullanırsan oğlunun okuluna daha çabuk varmış olursun."

Jaeyun.

Heeseung karşısındaki kendisinden kısa olan adamı izlerken ismini içinden tekrarlamıştı sessizce. İkisinin bakışları tekrar kesiştiği zaman başını çevirmiş ve en yakın arkadaşına bakmıştı gülümseyerek.

Diğer sekreterin gittiğine emin olduktan sonra kendi sekreterini de göndermiş ve tekrar arkadaşına dönmüştü. Onun masaya oturmasıyla birlikte karşısına geçmişti.

"O sekreter..." diye başlamıştı Heeseung cümlesine. "Yeni mi? Eşinin seninle çalıştığını düşünüyordum."

Sunghoon arkadaşının dedikleriyle gülmüş ve başını sallamıştı. Uzun bir aradan sonra en yakınının birine ilgi duyduğunu hissetmişti. Bilemezdi, belki de o yanlış biliyordu.

"Onunla siz gittikten sonra kampüsteyken tanıştık. Fazla yakın olmamıştık ama konuşmayı da kesmedik. Sunoo evlat edindikten sonra öğretmenliğe başladı, o yüzden yanımda çalışmayı bıraktı. Jaeyun'un da zamanlaması iyiydi ve tanıdığım biriydi, ona güvendiğim için yanıma aldım."

Anladığına dair başını sallayıp gülümsemişti sadece Heeseung. Açıkçası, o adam hakkında merak ettiği başka şeyler vardı.

Özellikle neden bir babanın kendi çocuğuna bu kadar düşkün olduğunu merak ediyordu.

•••••

Heeseung bunu merak ediyor çünkü babasından bu şekil bir sevgi veya umursanma görmedi, o yüzden tüm babaları kendisininki gibi düşünüyor.

My Father •HeejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin