Jaeyun bugün işe uykulu ve yorgun bir şekilde gelmişti. Dün akşam oğlunu okuldan geç aldığı için onu sakinleştirmesi ve sabah okula göndermesi biraz zor olmuştu, o yüzden bugün yorgun bir haldeydi.
Derin bir şekilde nefes alıp vermiş ve masasının üzerinde olan önemli belgeleri ayırmaya başlamıştı. Ardından günlük yapılacak olan şeyleri not almış, haftalık planı oluşturmuş ve notlarını almıştı.
Bugün büyük ihtimalle öğle yemeğine çıkamayacaktı, o yüzden yemek yememeyi seçmiş ve kahve ile geçiştirmeyi düşünmüştü.
Kapıya tıklanılması ile bakışlarını bilgisayarından çekip kapıya bakmıştı. Karşısında gördüğü adam dünkü karşılaştığı adamdı ve bu Jaeyun'un kalbini istemsiz hızlandırmıştı.
Ama o an kendisine engel oldu, bunu yapamazdı.
"Merhaba." dediğini duymuştu adamın. O ise saygısızlık olmasın diye gülümsemiş ve başıyla selam verip konuşmaya başlamıştı. "Bay Park bir işi olduğunu söyleyip bir saat önce çıkmıştı Bay Lee. İsterseniz arayabilirim."
Heeseung başını iki yana sallamış ve içeriye geçmişti. Sekreterin karşısına oturduktan sonra gülümsemişti ve kendisini açıklamaya başlamıştı aynı ifadeyle.
"Sorun yok. Haberim var, gelmeden öncw onunla konuştum. Seninle bekleyebileceğimi söylemişti, sorun olur mu?"
Sekeeterden aldığı olumlu cevap ile birlikte rahatlamıştı Heeseung. Ardından onun telefona uzanışını ve kahve isteyişini izlemişti bir süre.
Onu izlemeye devam ederken gözü istemsiz parmaklarına gitmişti. Bir yüzük görmediğinde ise merakı giderek artmıştı.
"Size... Nasıl yardımcı olabilirim?"
Adamı izlemeye o kadar dalmıştı ki kendisinden utanmıştı Heeseung. Utanmış bir şekilde gülmüş ve konuşmaya başlamıştı.
Jaeyun bu hallerini sevimli bulmuştu, bir yandan ona oğlunu hatırlatmıştı. Aklı hala minik bebeğindeydi, okulda nasıl bir durumda olup olmadığını merak ediyordu.
"Kusura bakmayın, Bay Lee." demişri ilk olarak mahçup bir şekilde. "Aklım... Oğlumda kaldı diyebilirim, o yüzden dikkatimi tam olarak size veremiyorum."
Karşısındaki adamın duyduklarıyla sinirleneceğini düşünse bile tahmin ettiği bir tepki almamıştı Jaeyun. Aksine o adam gülümsemiş ve rahatlatıcı bir şekilde konuşmuştu kendisine karşı.
"Eğer senin için uygun olursa, neden olduğunu sorabilir miyim?"
Bir süre durmuştu Jaeyun. Daha dün tanıştığı bir adama her şeyi amlatacak bir tip değildi, o yüzden yüzeysel olarak nasıl anlatabileceğini düşünmüştü.
"Sadece, buraya yeni geldik. Adapte olmakta zorlanıyor."
Eh, sonuç olarak da yalan söylemiş sayılmazdı.
Heeseung ise adamın tavırlarını anlamış ve daha fazla üstelememişti. İkisi de bir süre daha başka şeylerden konuşurken koridordan geçen patronu görmüş, o yüzden tekrar birbirlerini selamlayarak ayrılmışlardı.
Jaeyun şimdi daha da tuhaf hissetmeye başlamıştı ve bunun yorgunluğu sonucu olduşunu düşünüyordu. Telefonunu açıp öğretmenden bir haber olup olmadığına bakmıştı.
Dün okulunun ilk gününde oğlu öğretmenini o kadar zorlamıştı ki zavallı adam artık Jaeyun ile mesajlaşmak zorunda kalmıştı.
Bir mesaj gelmediğini görünce ise ne tepki vereceğini bilememişti. Oğlunun yavaş yavaş uyum sağladığı düşüncesi onu mutlu ederken bir şey olup olmadığını bilememek onu daha da germişti.
Yine de aramamıştı Jaeyun. Onun yerine telefonu tekrar kapatıp masasının üzerine koymuş ve boynundaki asılı olan ve kolye gibi duran yüzüğü almıştı.
"Özür dilerim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Father •Heejake
Fiksi PenggemarRiki, babasına karşı biraz fazla korumacı bir çocuktu. ×Lee Heeseung & Sim Jaeyun