↳ the apocalypse between us | pedro pascal

606 24 12
                                    

Bölüm uyarısı: Yaş farkı içerir.

Keyifli okumalar!

İnsanlığın sonu geldi diyenlerdi, her gün biraz daha insanlığı öldürmekte görev alanlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsanlığın sonu geldi diyenlerdi, her gün biraz daha insanlığı öldürmekte görev alanlar. Kıyamet bahane olup koz vermişti belki de ellerine. Pedro buna genel olarak içleri çürük derdi. Yozlaşmış bir tür, yürüyen ölülerden daha beterdi ona göre. Fakat savaşın içi çürük tarafında olmak zorundaydı. Çünkü karşılarında dışı çürük olanlar vardı.

Bu savaştan galip çıkan ise sadece bir taraf olacaktı.

O taraf, insanlar olmak zorundaydı.

Modern insan hayatı; sabah uyanmak, işe veya okula gitmek, ay sonunda dağ gibi biriken faturaları ödemek, maaşı yetmediği için sızlanmak, haberlerde boy gösteren siyasetçilere inanıp her farklı olana düşman kesilmek, aşk ya da sevgiyi ararken kalbini kırmak ve en önemlisi başkalarının ne yaşadığı hakkında zerre empati duymamakla ilgiliydi. Yozlaşma başlayalı çok olmuş ancak temiz kıyafetler sayesinde dibe doğru batıldığı anlaşılmamıştı.

Aynaya ihtiyaçları vardı.

O ayna, insanların dibi görmesi için gerekliydi. Yeniden karınca yuvasını bulmalarına olacak sağlayacaktı. Bir hastalıkla geldi sonunda. Parazit veya virüs. Adına her ne diyorlarsa, Pedro ve Zelda gibilerin zaten kötü olan boş hayatlarını hepten derin bir karanlık içinde bırakmıştı. Bu hastalığı kapmış ilk kurbanlar, ölüm kusan yaratıklar ordusu kuruyor gibi çoğalmışlardı ve dünyayı ikiye bölmüş kıyametten beş yıl sonra ise sağlıklı kalmayı başaran insanlardan fazla bir sayıya ulaşmayı başarmışlardı. Şehirler tükenmiş, tüm devletler düşmüş, ulus denilen olguyu ölü dişler parçalamış ve dünya devasa bir çöplüğe dönüşmüştü. Yalnızlıktan yana şikayetçi modern insan, dünyayı yalnız bırakmıştı. Beş yıl içinde düzen denilen ne varsa altüst edildi. Sağlık kuruluşları hastalığa çözüm bulamadı ve devletler son gücüyle bu hastalığın yok olması için başkentleri bombaladı ya da kurdukları kamplarda insanları ölüme terk etti. Sonunda bilinen tüm değerler çöktü. İnsanlık kendi başının çaresine bakmayı seçti ve karıncaları taklit ettiler. Koloniler kuruldu.

Sistemin yeni adı karantina idi.

Medeniyetten yoksun bir yaşam.

Devre dışı kalan kanunların karşılığı, tetiği çekenler ve namlunun ucundaki yaşayan ölüler şeklinde ikiye ayrılmış bir hale gelmişti. Artık devasa harabe yığınları olmuş şehirlerden kurtulan şanslı insanlar bir araya gelerek ekip dedikleri ufak ufak koloniler kurmuş ve kendilerine korunaklı binalar seçip güvenli alanlar oluşturmuşlardı. Eski bir belediye binası, bir hastane, okul veyahut eskiden alt gelirlilerin hayal dahi edemeyecekleri lüks binalardan oluşan çeşitli ekip merkezleri vardı ve başlarına belirli aralıklarla seçtikleri, kaptan dedikleri kişinin önderliğinde, diğer bölgelerdeki koloniler ile irtibat hâlinde yaşıyorlardı.

born to be wild • one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin