duodecim (12)

276 23 198
                                    


bolumun kucuk bi kisminda espri(?) geregi ingilizce konusuluyor fakat seviyesi dusuk merak etmeyin 💗💗 yinede saglama almak isteyenler icin isaretledigim yerin turkcesini bolumun sonuna biraktim oraya bakabilirsiniz 💌

★★★

gece açık bıraktığı pencereden yüzüne gelen hafif rüzgar ve alarmın sesiyle uyandığı yatakta doğruldu. ilk önce telefonundan saati kontrol edip iç çekerek yataktan kalktı. sabahları saat 10 da uyanmayı hiç sevmiyordu. zaten geceleri zor uyuduğu için yarım yamalak uykusunu alıyordu, bir de bu denli erken kalkmak hiç hoşuna gitmiyordu.

banyoya doğru ilerlerken bir yandan da gruptaki 'günaydın' mesajlarına kısa kısa cevaplar veriyordu. sanki haberi yokmuşcasına arkadaşları da ortak dersin olduğunu söyleyince erken kalktığı için olmayan morali iyice yerle bir oldu.

evet burayı seviyordu. belki de ülkenin en iyi üniversitesinde yıllardır istediği bölümü okuyordu riki. kampüs oldukça geniş, her detay düşünülerek tasarlanmıştı. bir öğrencinin ihtiyacı olabilecek her şey bulunuyordu burada. yurtlara gelecek olursak, burası hakkında en çok sevdiği şey olabilirdi. tek kişiden başlayıp dört kişiye kadar çıkan bu yurt odaları gayet hoş bir dizayna, yeterli büyüklüğe ve imkana sahipti. profesörler zaten tartışılamayacak bir konuydu. dersler ilk başladığından beri lisedeki o alışkın oldukları samimi ve eğlenceli ortamı aratmıyorlardı. üniversiteyle ilgili tek sorunu ders sistemiydi sanırım.

evet herkesin kendi bölümünün dersleri oluyordu, geldikleri günler, saatler değişim gösteriyordu lakin bunların dışında bir de sınıflar bulunuyordu. 1-1, 1-2, 1-3, 2-1, 2-2 ve bunun gibi bir çok farklı bölümden öğrencilerin fransızca, ingilizce, almanca, tarih gibi derslere girdiği ortak sınıflar. ilk başta sınıflar bu şekildeydi ama oluşan karışıklıklar yüzünden şubelerde harfli sisteme geçti yönetim. eh, oldukça garip dursa da zamanla alışmıştı buna. yinede son yaşanan şeylerden beri o derslere girmek sanki bir kabusmuş gibi geliyordu ona.

banyodaki işini bitirince vakit kaybetmeden dolaba ilerleyip bol mavi kazağıyla siyah kargo pantolonunu giydi. çantasına gerekli eşyaları koyduktan sonra kulaklığını da alıp kapıya doğru yöneldi. yurt binasından ayrıldığı zaman ancak fark edebilmişti yağmur yağdığını. bir süre gökyüzünden düşen yağmur damlalarını izleyerek düşüncelere daldı. eskiden olsa şu an ona ihtiyacı olan huzuru verebilecek yağmur, hiç birşey hissettirmiyordu. sanırım sunoo o ilaçların ona zarar verdiğini söylerken doğru bir noktaya değiniyordu. geniş bahçede "genel bölüm" yazılı binaya doğru ilerledi. ortak sınıflar orada bulunuyordu. lobideki görevliye 'günaydın' dedikten sonra kafeteryaya ilerledi. bir kurabiye ve süt alarak oradan da ayrıldı. aslında sabahları pek iştahı olmuyordu. fakat ilaçları içmesi gerektiğinden dolayı yemesi gerekiyordu. zorunluluk, ne hoş ki nefret ettiği bir kavramdı.

sütünü yudumlarken merdivenlerden çıkıyor, ve ikinci katta bulunan '2-A' yazılı sınıfı arıyordu. nerdeyse 1 senedir geldiği için bulması uzun sürmedi tabii ki. her ne kadar burası oldukça büyük bir yapıya sahip olsa da, insanın alıştıktan sonra zorlanacağı hiç birşeyin olmadığına inanıyordu. kapıdan içeri girdiğinde her zaman ki manzarayı gördüğünde gülümsedi. beomgyu ve yeonjun yine kendi aralarında tartışıyordu, heeseung ve seungkwan'da bu durumdan bıktıklarını belli eden bir ifadeyle yaklaşan sınavlar hakkında konuşuyorlardı. içeriye kısa bir göz attığında göremediği simayla kaşları çatıldı. cam kenarı 5. basamakta oturan jay'in yanına ilerledi. ve jake'in nerede olduğunu sordu.

"bilmem ki, daha gelmedi yine uyanmakta zorlanmıştır herhalde"

haklıydı aslında. jake'te uyanmakta zorluk çeken biriydi, özellikle sabah 9 ve 1 arasında. ona göre standart uyanma saati 1 di. riki ile bu konuda benziyorlardı. tek farkları, birisi gece kolayca uykuya dalabiliyordu.

class fight | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin