Ilık bir kış sabahı, rüzgarın, gökyüzünün efendisi daha yeni yeni doğarken havaya hakim olduğu anlarda, eskiden eksik olmayan kuş cıvıltıları kendisini özletiyordu.Islanmış kirpikleri usulca kırpışırken, gözleri aralandı. Sanırsa uykusunda ağlamıştı, hoş. Alışkındı. Kafasını kollarıyla desteklediği yataktan yavaşca kaldırdı be etrafına bakındı. Tahminince saat dokuz civarıydı, güneş yeni yeni doğuyordu. Gerinerek esnedi ve komidinin üstünde duran, içindeki suyun yarısı içilmiş bardağı dudaklarına götürdü.
Bardağı tekrar yerine bıraktıktan sonra irisleri hala uyuyan bedende gezindi. Dudakları yavaşça kıvrıldı, "Hiç değişmemiş gerçekten" Diye geçirdi içinden. Riki neredeyse doğduğundan beri geç uyanan biriydi. İkisi ayrılmadan önce de böyleydi bu, Sunoo 10'da kalkıyorsa, Riki 11 veya 12'de uyanıyordu. Bu kadar uykucu oluşu vazen belaya yol açsada, bir yandan tatlı buluyordu bu özelliğini. Geç yatıp geç kalktığı zamanlar, erken yatıp geç kalktığı zamanlara hafif basıyordu.
Derin bir iç çekti eski günlerden kalan anılara karşın. Riki'nin üstündeki yorganı düzeltirken bir kaç saniye için duraksadı elleri. Anılarında ne yazık ki sadece güzel anlar yoktu, yaşanmamış olmasını dilediği dakikalar geldi aklına. İçinde yeterince hapsettiği bu karanlık balonu artık gökyüzüne salma vaktinin geldiğini düşündü, yanılmıyordu belki de.
"Hatırlıyorum da, sana ilk ayrılmamız gerektiğini söyledikten sonra kendimi Jungwon'un odasında bulmuştum" Devam etmeden önce bir kaç saniye düşündü, bakışları haka uyuyan bedende oyalandı. Kurumaya yüz tutan dudaklarını yaladı; "Seni öyle gördüğümde ne kadar canımın yandığını, içimde gerçekten dindirilemez bir fırtınanın başladığını anlattım ona. O ise beni teselli etmek yerine neden böyle bir şey yaptığımı sorgulayıp büyük bir hata yaptığımdan bahsetti. Hayır hayır, hakkını yemek istemiyorum bir saniye. Elbetteki beni teselli de etti, fakat içimi döker dökmez ilk duyacağım cümlenin 'Sunoo kafayı mı yedin neden böyle bir şey yaptın?'
Olmasını istemezdim doğrusu."Yaşaran gözlerini elinin tersiyle sildi. Yaşadığı için her gün evrene lanet okuduğu anları tekrar hatırlamak zaten yakıyordu canını, bir de bunu aylardır kaçtığı kişiye anlatmak farklı bir acı yayıyordu vücuduna. "O günden sonra ne zaman bu olayın konusu açılsa suçlandım. Jungwon kötü bir arkadaş, beni devamlı suçladı demiyorum. Teselli ettiği, yanımda durduğu zamanlarda oldu ama yinede bundan ibaret değildi duyduğum şeyler. Evet, hatalıyım. Bunu çok iyi biliyorum Riki, inan bana. Ama gercekten bu kadar büyük müydü hatam? onu anlayamıyorum."
Karşısındaki bedenin uyduğu gerçeğiyle rahattı. İçini istediği gibi dökebiliyordu, ya da o uyuduğunu sanıyordu.
"Biliyor musun? Suçlu olduğumu hep kabul ettim, fakat gerçekten suçlu muyum diye de çok düşündüm. Beni yanlış anlama! Asla yanlış bir şey yapmadım demiyorum. Hatalıyım, evet ama hatalı olmakla suçlu olmak farklı şeyler değil mi? Bir hatam yüzünden hikayedeki kötü karakter mi oluyorum yani şimdi? Saçma. Hayatın fazla acımasız olduğunu fark ettim; gerek başımıza gelen olaylar olsun, gerek çevremizdeki insanlar olsun. Yaptığımız seçimler ve düşüncelerimiz bile acımasızca farkında mısın? Konu ne olursa olsun, her zaman bir şey için başka bir şeyi feda etmek zorunda kalıyorsun."
"Kendi vicdanımı kurtarmak için seni feda ettim, eğer seni kurtaracak olsaydım da kendi vicdanımı feda edecektim. Peki, kendi vicdanım senden önemli miydi? Bilmiyorum."
Yanağından yavaşça süzülen gözyaşı içindeki fırtınadan kopan dalgalardan sadece bir tanesiydi. Bu zamana kadar bunları içinde tutması bile bir mucizeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
class fight | sunki
Fanfic✩ Gururuna yediremiyordu hisettiklerini Riki. Her ne kadar ömür boyu unutamayacağı yaralar açan ve dibine kadar acı çekmesini sağlayan geçmişinden nefret etmeye çalışsa da olmuyordu. Sunoo'nun bu gece gelmesini istiyordu, her şeyini ona vermesini. •...