2

1.5K 132 100
                                    

Sessiz sakin geçen dakikalar ardından Minho artık sıkıntısına engel olamıyor mızmızlanıyordu kendi kendine. Elindeki kumandayı sallıyor, tavana bakıyordu. Minho, bu sıkıntıyı kırmaya karar verdi ve cep telefonunu çıkardı. Arkadaşlarına bir mesaj attı, "Kafede buluşalım mı? Oyun falan oynarız çok sıkıldım ben." Yazdı ve gülümseyerek gönderdi. Ayağıyla dürttü Chan'ı, konuştu mırıldanarak.

"Chan, Bin, buluşma ayarladım bizimkilere. Kafeye gidelim az bir şeyler yapalım diye düşündüm."

"Fena olmaz, sıkılıyordum zaten." Chan cevapladı onu gerinerek.

Chan, Minho'yu kucakladı doğrulup, yatak odasına ilerledi. Minho hafifçe gülerek itiraz etmemişti buna. Böyle samimiyetler güzel geliyordu herkese, onları dışardan gören herkese ama kim bilebilidi aralarından birinin, diğer ikisine aşık olduğunu...

Changbin, onların peşinden geldi yavaş adımlarla ve üçü birden yatak odasında gardroplarını karıştırmaya başladılar. Hızlıca giyinmeye karar verdiler, çünkü arkadaşları onları pek beklemezdi, biliyorlardı. Changbin ne giyeceğini bilerek rahat rahat hareket ediyordu. Üzerine beyaz bir tişört giydi, altına koyu gri, geniş bir kot pantolon, üzerine ise deri ceketini geçirip hazır hale geldi. Chan'ın pek kıyafet derdi yoktu, genelde gömlekleri severdi, ve kumaş pantolonları. Kendisi için siyah bir gömlek aldı, altına ise siyah bir kumaş pantolon seçti. Onları giydi, üzerinde hissettiği bir çift, Changbin'e ait olduğunu bildiği gözlere, bakışlara rağmen; çekinmeyi bırak, sırıtıyordu bile yarım ağız. Göz ucuyla oğlana baktı ve göz kırptı, Changbin gülüp önüne döndü.

Asıl sıkıntı Minho içindi, ne giyse asla karar veremiyordu. On onbeş dakika sonra Changbin'in söylenmesiyle zorla karar vermişti. Altına bir şort giydi, üzerine ise geniş bir tişört geçirdi ve hazırdı. İki oğlanı kolundan sürükleyerek dış kapıya ilerledi sanki en son o hazırlanmamış gibi.

"Hadi hadi geç kaldık, dövecekler bu defa bizi."

"Sen hazırlanamadın ki bir türlü." Dedi Changbin.

Chan, anahtarları vestiyerden alarak arabaya doğru yöneldi ve Minho ile Changbin ayakkabılarını giydikten hemen sonra onun ardından geldi. Chan, arabayı sürmeye başladı ve kafe yolunda ilerlemeye başladılar. Araba ilerlerken arka koltuktaki ikili rahattı birlikte, Minho bacaklarını Changbin'in dizlerine uzatmış, Changbin de telefonla uğraşıyordu. Minho konuştu.

"Ya Channie, senden bir şey isteyebilir miyim?"

"İste tabi."

"Benim resim ödevim var da şimdi, bir ara eve dönünce bana yardım etsen?"

"Benim çıkarım?"

"Çıkarcı it."

"Duyamadım ne?"

"Yok bir şey istemiyorum git."

"İyi sen bilirsin."

Chan sırıttı, biliyordu ki Minho dayanamazdı. Çok geçmeden mızmızlandı Minho tekrar.

"Ya tamam, ne istersen yaparım sen yardım et bana yeter ki."

"Hay hay, memnuniyetle."

İkili kendi aralarında konuşurken Changbin sessizdi fakat bunu pek fark etmemişti diğer ikisi, genelde hep kendi dünyasına çekilirdi Changbin, kendi halinde takılırdı fakat durum biraz farklı gibiydi. Changbin ekrandaki ss alınmış, ona atılmış mesaja bir daha bakıp sinirle iç çekti ve günü mahvetmemek için şimdilik görmezden geldi bunu, telefonunun ekranını söndürdü.

"Almışlar tabi oğlum Minho gibi oruspuyu aralarına, sırayla kullanıyorlardır bunlar. Bize de verseler bari bir tur."

Araba durduğunda Changbin indi ilk baş, hava aldı ve hiç bir şey olmamış gibi devam etti. Kapıyı Minho için tuttu ve Chan'ın kapısını da açtı. Chan gülerek konuştu arabadan inerken.

Çilekli sakız, Chanminbin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin