Tamamen karanlık olan odayı aydınlatan bir tek loş ışık yanarken, üç oğlan yorgunlukla uyuyorken gecenin bir yarısı telefonun çalmasıyla kaşlarını çattı Changbin, dirket meşgule atıp uykusuna devam ederken bu defa Minho'nun telefonu çaldığında sinirle gözlerini açtı. Olanların üzerinden birkaç gün geçmişti, Chan da, Minho da daha iyiydi. Changbin arayan kişiye bakıp seslice konuşurken diğer ikisi de uyanmıştı onun sesiyle.
"Ne var ne Hyun, bi' uyutmadınız be!"
Changbin kaldı öylece, duyduklarıyla baktı önce Minho'ya, sonra Chan'a. Sesi daha alçak bir tonda çıkmıştı bu defa.
"Sen sakin ol, beş dakikaya ordayız bekle bizi. Tamam"
"N'olmuş?" Diye sordu Minho.
"Acilen hazırlanın."
Hızlıca ayağa kalkan Changbin üzerine eşofman ve sweatshirt arıyordu, oğlanların yanında alışmıştı rahat uyumaya tabi, hepsi anadan doğma yatıyorlardı. Tabi Changbin pek rahat duramıyordu, o yüzden iç çamaşırı kesinlikle lazım diye kararlaştırmışlardı.
Bunlar bir yana, Changbin üzerini giyinirken diğerleri de bir şeyler olduğunu anlayarak kalkıp giyinse de, Changbin hâlâ söylememişti bir şey. Ta ki bir anda konuşana dek.
"Eve birileri zorla girmiş, Hyunjin'de Jis'te kalıyormuş. İkisine de Jis'i kaçırmışlar."
"Ne"
İki oğlan da aynı anda aynı tepkiyi vermişlerdi, eve böylece girip aldıklarına göre manyağın teki olmalılardı diye düşünüyordu Minho. Changbin arabanın anahtarını alıp hızlı hızlı kapıya ilerlerken Chan ve Minho peşinden geldi. Evden çıktıkları gibi arabaya binmişlerdi. Bin arabayı öyle hızla kullanıyordu ki, lastikler ateş alacaktı neredeyse. Jisung'un evine vardıkları gibi araba anında durdu, ön koltukta oturan Chan inecekken Hyunjin'e bakmak için, arabanın arka kapısı açıldığı gibi kendini içeri atmıştı Hyunjin. Hızlıca titreyen sesiyle ve kanayan yarasına bastırdığı bezle konuştu.
"Zorla girdiler, saldırdılar bize bıçakla. Ben yaralandım kaçtım ama Jisung yapamadı. N'olursunuz bulun onu, lütfen."
Minho panikle oğlana bakarken, Chan torpidodan sağlık çantasını çıkarmış, uzatmıştı Minho'ya. Changbin konuştu.
"Jisungun düşmanı falan var mı hiç? Ne bileyim sevmediği dövüştüğü atıştığı biri falan."
Araba bir anda sessizliğe bürünmüştü. Hyunjin bir şey söylemek ister gibiydi, ama istemiyor gibiydi aynı zamanda. Ona engel olan bir şey vardı. Bu sırada Minho yarayı sarıyordu.
"Jisung söylememem için bana söz verdirtti ama tehlikede şu an. Hani size, Minho'ya laf atan bir çocuk vardı ya"
Changbin oğlanın sözünü yarıda bırakırken hırsla çıkan sesiyle konuştu, arabayı hızla sürerken.
"Jihoon, sikecegim oğlum senin belanı."
Sinirli olduğu binlerce metre öteden yine anlaşılırdı, Minho ve Hyunjin endişe içindeyken, Chang Changbin'e bir şey olmasından korkuyordu. Changbin sanki nerede olduklarını çok iyi biliyor gibi hızla sürüyordu arabayı, kendinden emin bir hâlde. Bu olanlar boşuna değildi, Jihoon onu yanına çekmek için yapmıştı bunu, emindi. Sadece onlara değil, tüm cevresine zarar verecekti belli ki. Ama karşısındaki adamın kim olduğunu unutuyordu, ölmezse hayatının geri kalanını şükür etmekle geçirmeliydi.
Araba hızlı bir manevra yaparsk döndü sağa, bir anda da durmuştu. Changbin hiç düşünmeden indi ve tam karşısında duran depoya ilerledi. İçeriye girdiği gibi onu tutmaya çalışan, tanıdık simaların yakasından tuttuğu gibi yumruğu geçirmiş, yerle bir etmişti ortalığı. Oğlanın peşinden koşa koşa geliyordu diğerleri de, Chan bir şey söylemeye korkuyordu çünkü ağzını açarsa Changbin sinirden deli olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilekli sakız, Chanminbin ✔️
Fanfiction"ya ben sakız alacağıma prezervatif almışım da..." "Bir de XL, çilek aromalı almış amına koyayım." "Boşa gitmesin bari kullanalım, gel Chang." "Lan siktir git! Namusuma göz dikmiş pezevenk!" ***** Threesome ilişki içeren fic olduğunu bilerek okuyun...