sous les étoiles

sept(7)💌

sous les étoiles= yıldızların altında

(⁠づ⁠｡⁠◕⁠‿⁠‿⁠◕⁠｡⁠)⁠づ

22 Haziran 1980 Pazartesi

Kararsızlık ne kadar da zor. İyiyle, kötüyü ayırt edemeyecek düzeyde.

İnsanın, içini öyle bir karartıyor ki. Uykusuz geceler getiriyor beraberinde. Düşüncelerinde hiç kurtulamayacak gibi boğuluyor insan.

Şimdiyse masumca, göl kenarında oturup, Çilekle konuşan Hyunjin'e söyleyip söylemek arasında gidiyor Minho.

Aldatıldığını. Doğru kişi olarak gördüğü kişinin aslında hiçte o kişi olmadığını.

Derin nefes alıp, uzaktan izlemekten vazgeçti Minho. Terlemiş ellerini pantolonuna silip yanlarına adımladı.

Çilek onu gördüğü gibi sevinçle bağırdı. "Minho, geldi!"

Hyunjin de ona bakıp gülümsedi. "Geleceğini biliyordum."

Minho da yanlarına oturup konuştu. "Konu Çilek'le senin yalnız kalman. Gelmez olur muyum hiç."

"Benden nefret ettiğini bu kadar belli etme Minho." Dedi Hyunjin alayla.

Minho bu dediğiyle derin nefes aldı tekrar. Bugün solukları yetmiyordu ona.

"Senden nefret etmiyorum Hyunjin. Senden nefret edemem ben."

Hyunjin'in kaşları çatıldı; Minho'nun bu ruh haline.

"Şaka yapıyorum Minho!"

Çilek Minho'da ki değişikliği anlayıp ayağa kalktı.

"Benim Tom'a sözüm vardı. Bilye oynayacaktık gideyim ben."
Hızla, koşar adımlarla uzaklaştı.
Hyunjin bununla birlikte doğruldu.

"Hyunjin sana bir şey söylemeliyim.."
Minho konuşunca yerine geri oturdu.

"Oh, sonunda. Bir şeyler olduğu belliydi."

Devam etmesi için Minho'nun yüzüne baktı. Ama o bir türlü konuya giremiyordu. Kelimelerin hepsini birden unutmuştu sanki. Bir araya getiremiyordu.

Ağızını açıp, konuşmaya hazırlandı. Hyunjin'le göz göze gelince gözlerini kapattı. "Lanet olsun, yapamayacağım."

Hyunjin elini onun omuzuna koyup konuştu. "Hey Minho, bana aşık olduğunu itiraf edeceksen hiç çekinme." dedi alayla.

Minho gözlerini açıp hızlıca konuştu. "Hyunjin, Jolie seni aldatıyor. Hemde Charles'yla!"

Hyunjin duyduklarını sindiremedi ilk başta. Ağızından sadece 'ne' çıkabildi.

Minho onun yüzünü okumaya çalışıyordu.

Nasıl hissetiğini anlamaya çalışıyordu. İmkansızdı tabii. Ya da değildi. Sonuçta oda Charles'ya aşıktı.