çocukluk

27 6 9
                                    

Bütün kasaba tarafından tanınan üstelik herkesle iyiliği, yardımcı oluşu, pozitifliği ile bilinen alev oldukça iyi bir kızdı.
Akademik başarısı ve aile ilişkileri de oldukça iyiydi.
Kompozisyon konusunda bir çok madalyaya ve okulunda üstün başarıya sahip bir öğrenciydi alev.
Bir çizgi film karakteriymişcesine ağaçlarla kuşlarla konuşup yaşlı insanlarla vakit geçirirdi.
büyük babasıyla birlikte eski bir evde yaşıyan alev bu peri hallerini işte o gün kaybetmişti... 9 mart kış sabahı.

Alev uyandığında sıcak odasındaki eski yatağında değil, tanımadığı bir evin salonundaki yepyeni koltuklardaydı.
Şaşkın ve endişeli gözlerle etrafına bakındı; hemen uyandığı koltuğun karşısındaki aralı kapının ardında büyük bir kalabalık ve uğultu dolu konuşma sesleri vardı.
Alev merakla koltuktan inip kapıya doğru ilerledi, tam o sırada kapı açıldı ve içeri orta yaşlı bir teyze girdi. Bu teyze alevin elinden tutup odadan çıkardı, daha sonra hızlı ve umursamaz adımlarla kalabalığın içinden evin mutfağına doğru ilerledi.
Mutfağa girdiklerinde tezgahın başında bulaşık yıkayan bir kadın, teyzeye dönüp:
-sabiha abla misafirleri uğurladın mı?
-uğurladım ayşe uğurladım, herkes yiyip içti; sözde basri amcanın ölümünü konuşup, torununa dertleneceklerdi.
-sahi ya kız uyandı mı?
Ayşe'nin bu sorusu üstüne Alev'in varlığı hissedildi gözler alev'e odaklanmıştı,
Alev ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu hala...
Sabiha teyze lafa girdi:
"uyanmaz mı hiç ablası? Alevciğim otur sen şu sandalyeye bekle biraz canım."
Alev nihayet konuşabildi:
"Dedem nerde? Siz kimsiniz?"
Sabiha alev'e baktı ve ardından mutfaktan çıktı.
Alev de sabiha'nın ardından çıkmak için ayağı kalktı ama ayşe Alev'in kolundan tutup:
-nereye kara kız otur bakalım.
-beni kaçırdınız mı? niye dedem yok?
-ahaha ne kaçırması sen bizim kısa süreli misafirimizsin, deden öldü senin.
-ne ölmesi ben evime gitmek istiyorum rahat bırakın beni.
-ne evi sus da otur uslu uslu...
tek başına ne evi? kim bakıcak sana? deden yok kimsen yok.
Alev ortaokula geçmişti ölümün anlamını biliyordu ama bunu öğrenmek yetersizdi, hissetmesi gerekiyordu. dedesini bir daha göremeyeceği, duyamıyıcağı gerçeğini anlaması gerekiyordu.
Bir yandan alev'e laf yetiştirip bir yandan bulaşık yıkıyan ayşe abla elini havlu ile kuruttu ve alev'e döndü:
"Ben şimdi gidiyorum sakın haylazlık etme biri gelene kadar kıpırdama" dedi ve mutfaktan çıktı.
Alev'in yapabiliceği hiçbir şey yoktu henüz kafasındaki soruların neredeyse hiç biri cevaplanamamıştı.
Hala ev doluydu basri amcanın ölümünden sonra kalan ev ne olucaktı? torununa ne olucaktı? Cenaze işleri, helva, mezar taşı, tüm bunlar için köy halkı ve yetkililer gibi bir çok kişi bu evde toplanıyordu.
Bir kaç dakika sonra mutfağa giren çıkan artmaya başladı. alev gelen gidene sorular soruyor, insanların ağzından alabildiği tek cümle ise: "kadersiz kız alev" oluyordu.
Yaklaşık yarım saat sonra sabiha teyzenin yaşlarında bir başka kadın mutfağa girdi daha sonra alev'e bakıp şunu söyledi:
"alev sen misin? Basrinin torunu olan yetim kız?"
Alev yabancı hisler ve çekingen bakışlarla:
-Evet ben alev'im.
-tamam gel hadi yanıma, sakın ortadan kaybolma!
-siz kimsiniz? Benle konuşanlar kimdi? Nereye gidiyoruz?
-aman aman şişirme başımı öyle,
eve gidiyoruz eve, yeni evine.
-ben yeni ev istemiyorum.
Kadın alevi daha fazla dinlemedi bir yandan montunu giydi bir yandan ev sahibi sabiha ile konuşmaya başladı:
-kız sabiha sizin de işiniz çoktur şimdi
-olsun olsun bizim ayşe var hallederiz bir şekil ebrarcığım
-tabi tabi çekip çevirir o maşallah annesine benzemiş sana, e tabi tüm gün ev işleriyle uğraşınca insan bakımsız da olur normal Ayşe'nin evlenememesi.
-hiç olur mu öyle şey ebrar ayıp ediyorsun vallahi daha 19'unda ayşe buluruz bir kısmet evelallah.
-alınma sabiha alınma ben ayşeyi severim bilirsin herşeyi tam bir tek güzellik yok bakım yok o kadar da olsun hamarat sonuçta ahahha neyse görüşürüz canım benim.
-görüşürüz ebrar hadi hadi.
Alev ile beraber evden çıktılar ve ebrar teyzenin evine doğru yol aldılar
Yolda da bir güzel konuştular:
-bak alev ben öyle yaramazlık istemem evimde uslu kız olucaksın tamam mı canım.
-ben sizin evinize gelmek istemiyorum.
-a a saçmalama yurda mı gitmek istiyorsun? deden yok artık bir daha göremezsin onu gitti bu dünyadan kararlaştırıldı mecbur biz bakıcaz sana bi kaç sene, sonra Allah Kerîmdir.
-hayır ben dedemi görmek istiyorum geri gelsin!
Alev ağlamaya başladı, günler geçtikçe dedesini göremedikçe onun yokluğunun ölüm olduğunu anladı.
böylece bir şeyleri kavramıştı ama hala alışamamıştı, bütün o enerjisi iyiliği ortadan kalkmıştı adeta.
gittiği yer de önemsenmemek, ilgi alanlarının küçümsenmesi, dedesi için ağlamasına bile tahammül edemeyip azarlanılması basit gibi görünen bu aile içi ilişkiler alev'in pozitifliğini almak için yeterliydi.
İşte günler böyle böyle geçti ve alev artık 15 yaşında savaşçı bir kıza dönüşmüştü.
Bu yaşa kadar da çalışıp az da olsa bir birikimi olmuştu. Hayatı çok değişmişti o ise güçlü bir şekilde adapte olup başa çıkabiliyordu.
Tüm ders notları berbattı, doğru düzgün okula bile gitmiyor sürekli arkadaşlarıyla kaçıp farklı şeylerle ilgileniyordu.
Bu yaşa kadar evlerinde kaldığı ebrar teyze de artık onu daha fazla ağırlayamadı.
Orada burada derken en sonunda bir şekilde alev birleşip ev tuttu arkadaşlarıyla, hem çalışıp hem okudu.
Kazandığı şeyler işe yaramayınca illegal yollarla tehlikeli de olsa daha iyi bir maddi konuma geldi.
Hayatına birbirinden farklı şekillerle devam etti ve buradan sonrasında daha farklı şeyler yaşadı.
                          
                                 

𝗱𝗶𝗿𝗶𝗹𝗶𝘀̧ 𝗦𝗮𝘃𝗮𝘀̧𝗹𝗮𝗿ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin