mula adaları

16 3 12
                                    

Mula adaları'na ışınlanmak için son 5 dakika kalmıştı, kaya ve Tomris balkondaki masaya oturmuş sohbet ediyorlardı.
Daha sonra ruhlarını bir duygusallık sardı.
Tomris:
-kaya, eğer ikimizden birisi ölürse...
-saçmalama Tomris, daha ilk görevde ne ölmesi? Diriliş deneyini başarıyla sonlandırmadan ölmek yok.
-biliyorum canım, ben de en az senin kadar kararlıyım ama olur da ölürsek...
-ben bu konuşmanın nereye gideceğini çok iyi biliyorum...
Kaya, Tomris'in elini tuttu ve:
-ve gideceği yeri de hiç sevmiyorum.
Tomris gülümsedi.
Kaya:
-bir daha böyle şeyler konuşmayacağız çünkü biz diriliş görevini tamamlamak için doğduk.
Tomris kayanın boynuna atlı, sıkı sıkı sarıldılar. Sanki ikisi de birbirinin bir parçasıymış gibi...
Onlar konuşurken alev ise ölüler odasına gitmişdi.
Oda'da başlı başına yüzlerce fanusda ölü insanlar vardı, hepsinin yanından geçip odanın sonundaki diğer fanuslardan farklı bir şekilde dizilmiş o 3 fanusa yaklaştı.
İlk ikisinde orta yaşlarda kadın vardı,
Diğerinde ise yaşlı bir adam... Alev'in dedesi.
Alev dedesinin olduğu fanusa yaklaştı, bu fanuslar boyuna dikilmişti ve içlerinde yer çekimi yoktu.
Alev fanusun camına ellerini koydu ve dizlerinin üstüne oturdu:
-dedeciğim gidiyorum, ilk adımı atmaya gidiyorum. önümde uzun bir yol var. kavuşacağız...
Alev bu sözleri söyler söylemez omuzuna bir el dokundu.
Arkasına döndü ve başkanın ona baktığını gördü.
Alev ayağa kalktı ve gözyaşlarını eliyle sildi, hiç birşey demeden beraber odadan çıktılar.
***
Alev, Tomris ve kaya; büyük bir dairenin içine girmişlerdi.
Başkan dışarıdan daireyi kontrol ediyordu ve elindeki kumandayı kullanır kullanmaz üç arkadaş gözden kayboldu.
***
Alev gözünü açtığında bir ağacın üzerindeydi. Herhangi bir şaşkınlık ifadesi yoktu soğukkanlı bir şekilde yerden kalktı ve Tomris ile kaya'ya yaklaştı onlar da yerde gözleri kapalı bir şekilde duruyorlardı.
Etrafına bakındı ve üzerinde bulunduğu ağaçtan başını aşağı sarkıtarak ağacın dallarını incelemeye başladı.
O sırada Tomris de Kaya da gözlerini açmıştı, alev doğruldu.
Tomris: burası mıymış? İşimiz kolay olucak sanki ne dersiniz?
Kaya: dur bakalım, dereyi görmeden paçayı sıvama.
Tomris: hiç sıvar mıyım paçalarımı kaya bey? Sadece giriş beklediğimden kolay diye dedim.
Alev onlara doğru bir adım attı:
Boş boş konuşmayın da harekete geçin, haritayı hepimiz ezberledik değil mi?
Kaya: yok artık, bir de ezberlemeseydik istersen? burada hep beraber ölürdük!
Tomris: o değil de, nasıl ineceğiz biz burdan?
Alev: bu tarafdaki dallar inmemiz için işe yarar.
Tomris kaya ve alev sırasıyla indiler ve ezberledikleri yönde ilerlediler.
Önlerinde ölü toprak ve canlı ağaçlardan başka hiç bir şey yoktu, ağaçlar dışında tek bir canlı bile...
Alev: akşam olmadan bitirmeliyiz bu işi. bu kadar kolay olması imkansız, eminim ki akşam olur olmaz bizi felaket şeyler bekliyor olucak.
Tomris: akşam olmadan bitirmemiz çok zor, haritayı ezberlemedin mi? Onca yol...
Kaya: ne zoru be? imkansız imkansız.
Alev: imkansız diye bir şey yoktur kaya.
Alev birden koşmaya başladı, kaya ve Tomris de ona ayak uydurdu.
Önlerine kırmızı bir suyun aktığı oldukça dar bir dere çıktı, durakladılar.
Kaya: bu da ne? böyle su mu olur?
Tomris: su olduğunu nereden çıkardın? Tomris korkutucu bir ses tonuyla "belki de kandırrr" dedi.
Aralarında gülüştüler.
Alev ise suyu inceliyordu o sırada: Tomris haklı olabilirsin!. Dedi korku ve endişe dolu bir ses tonuyla, bir an sessizlik oluştu.
Kaya suya eğildi: kan bu, kokuyor!. Diye bağırdı kaya.
Tomris: neyin kanı olabilir ki? Buraya insanlar gelemez.
Alev: neyin kanı olduğunu bilmiyorum ama eğer dikkatli olmazsak buradan akan kana bizim kanımız da karışabilir.
Hızlı bir şekilde derenin üzerinden atladılar ve alev önde, kaya ile Tomris arkada olmak üzere ilerlediler.
Tomris bir anda durdu ve korkuyla: sanki toprak ayağımın altından kaydı gibi oldu.
Kaya: sakin ol, biz hissetmedik, korkudan sana öyle gelmiştir.
Tomris: hiç de bile! ne korkması ya?
Kaya: tabi tabi.
Tomris, kayanın omuzuna sertçe vurdu, kaya ise güldü.
Alev: sallanmasanıza, acelemiz var.
Der demez alevin ayağının altından yer kaydı ve alev oluşan çukura düştü.
Kaya ve Tomris öylece kala kaldı. ikisi de çukura doğru koştu, eğilip aleve seslendiler.
Alev ise çukurun içinde baygın bir şekilde bekliyor, ses vermiyordu.
Aniden yer tekrar kaymaya başladı ve çukur kapandı.
Alev ise çukurun içinde kalmıştı.
Tomris: olamaz!
Kaya: gitmeliyiz
Tomris: hayır
Kaya: gitmeliyiz Tomris, acele etmeliyiz.
Tomris: ona yardım edebiliriz.
Kaya: riske atamayız Tomris!! Diye bağırdı kaya daha sonra sesini alçatarak hızlı bir şekilde: Eğer gitmezsek başımıza her türlü şey gelicek, fazla zamanımız kalmadı. Benim burada öylece durup acemice hareket etmeye niyetim yok! Bu deney başarıyla tamamlanana kadar da asla ölmeyeceğim.
Tomris ayağa kalktı ve Kaya'nın elini tuttu: benim yüzümden senin de ölmene izin veremem...sen benim teyzemi diriltmek için girdiğim deneye dahil oldun. benim teyzem için, benim için her şeyini tehlikeye attın.
Kaya, Tomris'e sarılmak istedi ama zamanlarının kalmadığını farketti ve tomrisi de sürükleyerek koşmaya başladı.
***
Uzun bir süre bir şey olmadan koştukdan sonra önlerine bir mağara çıktı, durakladılar.
Kaya: mağara mı? Olamaz, Giremeyiz.
Tomris: haritada burdan gitmemiz gerektiği yazıyordu, başka çaremiz yok.
Kaya: bir yolu olmalı...etrafından dolanıcağız.
Tomris: saçmalama, görmüyor musun? görünür de dağdan başka bir şey yok. Görünmeyen kısma kadar gidip de dolanamayız, akşam olur herşeyi batırırız.
Kaya: hayır Tomris görmüyor musun? Buraya girersek sağ çıkabilir miyiz? zifiri karanlık...
Tomris: bu ne korku be, nereye gidersek gidelim zaten tehlikedeyiz. Sen dememiş miydin? Riske atamayız diye, dolanıcak yer bulamazsak bir ton zaman gidecek ve eninde sonunda mağaraya gireceğiz.
Kaya: asıl mağaraya girersek riske atmış oluruz, yeterince zaman kaybettik... Sen sol tarafa bak dağın arkasına geçebileceğimiz bir yer var mı? Ben sağ tarafa bakıcağım, ayrılmamız en azından biraz daha zaman kazandırır.
Kaya'nın dediğini yaptılar.
***
Akşam olmuştu Tomris mağaranın önünde titreyerek bekliyordu yaklaşık 3 saat olmuştu ama kaya hala gelmemişti.
İçini binlerce düşünce kaplamıştı bile "bir şey oldu, kesin bir şey oldu... Ya öldüyse. Yoksa dolanıcak yer buldu da beni unutup gitti mi oradan? Hayır hayır gelicek, sağ salim gelicek buraya."
Tam o sırada uzaktan ona doğru birinin geldiğini gördü, o kayaydı.
Üstü başı yırtık bir şekilde topallayarak tomris'e doğru geliyordu.
Tomris ona yaklaşan kişinin kaya olduğunu anlar anlamaz yerinden fırladı kekeleyerek: kaya, kaya ne oldu sana? Kaya...
Kaya: bilmiyorum.
Tomris: ne? Nasıl?
Kaya: bir anda gözlerim karardı, en son göremediğim bir şey ile boğuştuğumu hatırlıyorum. zihnimi daha fazla zorlasam da bir şey bulamadım, en son gözlerimi açtığımda bu haldeydim.
Tomris: inanamıyorum...
Kaya: sen bir şey bulabildin mi? Dolanıcak yer bulabildin mi?
Tomris: hala dolanıcak yer diyorsun, şu haline bak. Bulamadım kaya, bulamadım!
Kaya: peki, iyiyim zaten şu an. Mağaraya girelim.
Mağaraya girdiler, sadece duvara dokunarak ilerliyorlardı. hiç bir şey görünmüyordu. bir ışık göründü mağaranın ucunda, ışığa doğru ilerlediler.
Bir ses geliyordu, sanki insan dışı canlıların aralarında konuşma sesi gibiydi.
Kaya ve Tomris saklandılar.
Tomris, saklandıkları kaya'nın arkasından sesin geldiği yöne baktı.
Başlı başına simsiyah, insanların iki katı uzunlukta ve şişman 3 adet yaratık gördü.
Tomris fısıldayarak: kaya şuraya bak.
Kaya da baktı ama o farklı bir şey görmüş gibiydi, gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Tomris kaya'ya dikkatle baktı:
kaya iyi misin? Merak etme bizi görmezler.
Kaya: ortalarına bak Tomris.
Tomris yaratıkların ortasına baktı. yüksek ve büyük bir taş vardı, taşın ortasında da turuncu saçlı, koyu tenli, zayıf bir kız baygın bir şekilde uzanıyordu.
Tomris: k-kaya bu bir insan ve aleve çok benziyor, o olabilir mi?
Kaya: alev gözümüzün önünde yerin altına gömüldü Tomris.
Tomris: kaya yüzüne bak bu alev!!
Kaya: burdan iyi göremiyorum Tomris.
Yaratıklar o sırada taştan uzaklaştı. Tomris ve kaya korkuyla kayanın arkasına saklandılar tekrar, ve nefeslerini tuttular.
Yaratıklar mağaranın derinliklerine doğru uzaklaşınca Tomris ve kaya hızlı bir şekilde taşa doğru koştular.
Kaya: e-evet bu alev.
Tomris: hadi kaldıralım onu, umarım zarar vermemişlerdir.
Kaya: yaşıyor mu?
Tomris: ne fark eder? Bedenine ulaşmamız çok önemliydi, ne de olsa ölüsü de olsa deney bitince diriltebiliriz.
Kaya: evet haklısın.
Kaya alevi kucağına aldı ve üçü birlikte mağaranın derinliklerine doğru ilerlediler.
O sırada Tomris mağaranın duvarında kazınmış çizimler farketti.
Tomris: kaya dur.
Kaya tomrisin baktığı yere yöneldi, o sırada kollarındaki alev gözlerini açtı.
Bunu farkedince hemen yere indirdi kaya ve Tomris de heyecanla konuşmaya başladı: alev alev iyi misin?
Alev önce şaşkınlık içerisinde etrafına bakındı, sonra Tomris ve kaya'ya...
Hızla ayağı kalktı.
Alev: ne oluyor? hemen söyleyin!
Kaya: sakin ol, biz de bilmiyoruz.
Tomris: en son çukura düştün ve çukur kapandı seni burada bulduk.
Alev: ne?
Tomris'in yüzü kızardı, utançla yere bakarak: biz de çukur kapanınca gitmek zorunda kaldık.
Kaya: mecburduk. yer bizi de içine çekebilirdi, herşey olabilirdi. akşam olmadan gitmek zorundaydık, riske atamazdık.
Alev: bir işe yarasaymış bari, maşallah gele gele anca buraya kadar gelebilmişsiniz.
Tomris: öyle deme! mağaraya girmemek için saatlerce dolandık, kaya ölümden döndü. Tüm bunlar 3 saatimizi aldı.
Alev: bu aptallıkla yine 3 saat az bir zaman en az 5 saat boyunca varamazdınız siz.
Kaya: kes sesini!
Alev kaya'ya doğru bir adım attı: senin kafanı kırmaya değil ortak amacımıza ulaşmaya geldim kaya, o yüzden kaşınma.
Tomris: ne oluyor size böyle?
Kaya: alev'in kafasına ne düştüyse artık; 10 yıldır canım cicim iken, ilk görev verilir verilmez kin kusuyor hanımefendi.
Alev: sizinle yola çıkılmayacağını ilk görevden anlamış olmayayım?
Tomris: ayıp ediyorsun alev! Kimse sana meraklı değil, tek başına da arayabilirsin tozları.
Kaya: daha ilk görev bile tamamlanmamışken bu kadar iddialı olmak fazla alev, 7 alemden ille birinde sen de takılırsın ama ben senin bize yüklendiğin kadar yüklenir miyim? bilemiyorum.
Alev: abartıyorsunuz. kafanıza silah dayamadım, alt tarafı bir iki söz bu kadar zorunuza gittiyse cidden yaptığınız işe bir dönün bakın derim.
Tomris: yeter artık ilk görevde çakılmak istemiyorsak susup yolumuza devam etsek iyi olur.
Bu söz üzerine alev ve kaya birbirine sert bir bakış atıp tomris'in peşine takıldılar.
Sonunda mağaradan çıktılar ve yürümeye devam ettiler.
***
Hava çok karanlıktı, hayal meyal görünen yolun tek aydınlatıcısı ay ışığıydı.
Tomris: böyle olmaz, kafayı yemiş gibi davranıyoruz. biz normal insanlar değiliz, böyle giderse hepimiz ölücez.
Kaya: evet, görevden önceki 10 yıllık hazırlanma sürecinde bize empoze edilen zihin güçlerini harakete geçirmemiz gerekiyor.
A

𝗱𝗶𝗿𝗶𝗹𝗶𝘀̧ 𝗦𝗮𝘃𝗮𝘀̧𝗹𝗮𝗿ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin