Selam, yine ben.
Açıkçası, ilk bölümü atarken, beğenmezsiniz sanmıştım, açık yüreklilikle söylüyorum bunu. Beğeneceğinize ihtimal bile vermemiştim, çünkü normal yazım tarzımdan çok daha farklı bir tarzda yazdım kurguyu.
Diğer kurgularımda bolca goygoy ve eğlence varken, bu daha çok duygu yüklü bir kurgu.
Aslına bakarsanız benim için oldukça değerli ve önemli bu kurgu.
Çok uzatmadan, kurguya geçelim.
İyi okumalar, bol yorumlar.
Beğenmeniz dileğiyle ❤️***
Ah evet, nerde kalmıştık?
Bir an dalıp gitmişim, hikayenin geri kalanını düşünüyordum da sevgili dostum, bir anlığına senin gözlerine, hayır, boşluğa bakarak dalıp gitmişim işte. Tamam, tamam şimdi hatırıma dolmaya başladı hikayenin geri kalanı.
Asma suratını, edicem devam. Seni ne zaman hikayesiz bıraktım, sen söyle? Bunu tüm hayatım boyunca, karşında otururken yapabilirim, biliyorsun değil mi? Yeterki sen böylece dur ve pür dikkat beni dinle.
Hayır, alay etmiyorum.
Ciddiyim.
Sadece birkaç şey söylemem gerek sanırım.
Hikayenin başında, sana anlatmaya başladığımda biraz tedirgindim aslında, beğenmezsin diye, bilirsin bunu sık sık yaparız seninle ve ben beğenmeni gözlerim her seferinde.Bunu bazen karşımda böyle beni pür dikkat dinlerken, bazense zil zurna sarhoş olduğunda sızmaya yüz tutmuşken yaparız ve ben bunu yaparken en çok, ilgini çektiğindeki yüz ifadeni izlemeyi sevdiğim için yaparım. İlginini çektiğini fark ettiğin an, gözlerin irileşiyor, oturuşun dikleşiyor, o biçimli, yani ellerini çenene yaslıyorsun, sanki daha nasıl dikkatli dinleyeceğini çözemezcesine.
Ben buna bayılıyorum.
Evet, evet dinlerken çok heyecanlı gözüküyorsun.
Bu beni ve hikayelerimi mutlu ediyor, işte bu yüzden. Tıpkı şimdi de olduğu gibi esmer dostum. Tamam tamam kızma, sızlanma, hikayeyi anlatmaya devam edeceğim ve evet, sana hikaye üretmeye de devam edeceğim, evet bunu sevdiğini, bunu her şeyden daha çok sevdiğini biliyorum.
Şimdi izin ver de, genç adamın o geceden sonra neler yaşadığını anlatmaya devam edeyim.
Evet, nerede kalmıştım.
Hah hatırladım.
Ertesi sabah kalenin dışındaki atlar toynaklarını toprağa geçirdikten sonra uyanan Dusan ara ara kendi isminin geçtiği konuşmalar, kahkahalar duyuyor. Bu onu derin uykusundan hemencecik uyandırıyor.
Hızla yataktan fırlıyor kahvaltıyı kaçırmış, ama en son düşüneceği şey bile bu değil, son sürat giyiniyor ve merdivenlerden aşağıya koşuyor, hatta merdiven başında Edin'e tosluyor yanlışlıkla, ellerini hafifçe iki yanına açarak ona bakıp, yerinden gram kıpırdamayan Edin, hafifçe gülerek "Hey yavaş ol ufaklık, ne bu acele. Kahvaltı içinse eğer, çoktan kaçırdın." dediğinde Dusan hızlıca başını sallıyor, "Üzgünüm Edin, hızımı alamamışım." diyerek onu geçiştirip, gülüşünü bile umursamadan ahalinin ona neşeyle günaydın dediği yere varıyor.
"Şu uykucuya bakın!" diye kahkaha atıyor İrfan kendisi gibi berrak gözleri de kahkahalar atıyor. Genç adamın ilk tahmini çuvallıyor, hayır o adam, İrfan olamaz, kahkahaları fazlasıyla kaygısız. Dün gece yaşadığı hadiseyi kesinlikle kendisine yaşatan kişi o olamaz.
Çünkü böyle bir durumu kendisi yaşamış olsa, bir sonraki gün karşısındaki kişinin belki de gözlerine bile bakamaz, bunu çok iyi biliyor ve kendisi gibi olacağını düşünerekten tahminlerini kovalamaya devam ediyor.