Sen çok güçlü bir çocuksun Jisung.-4

137 21 14
                                    

Çıkış zili çalmıştı. Jisung mutlu mutlu Minho ile beraber çıktı okuldan. Herkesle vedalaşmışlardı ve Bayan Lee'nin yanına ilerliyorlardı. Tam o sırada okulun bahçesine siyah bir araba girdi. Jisung arabadan inen bedene baktı ve anında olduğu yerde durdu. Bayan Lee bunu fark edip hemen ayağa kalktı ve endişeyle Jisung'un yanına ilerledi.

Ama artık çok geçti... Babası Jisung'u çoktan kucağına almıştı ve arabaya ilerliyordu. Bayan Lee babasının belindeki silahı fark etmişti, bu da Jisung'u ondan almasına engel oluyordu. Minik Jisung artık kabullenmişti, bugünü babası kötü bir gün yapacaktı. Oysa ne güzel başlamıştı güne..

-

Arabayı park edip hızla indi Bay han. Kucağındaki çocuk sadece sessizce duruyordu. Eve girdiler. Girdikleri an kapıyı kapatıp Jisung'u yere resmen fırlatır gibi bırakmıştı adam. Jisung hemen duvara yaklaşıp dizlerini kendine çekti ve ellerini yumruk yapıp sıkmaya başladı.

Adam üzerine eğildi karşısındaki küçük bedenin. Gözü dönmüştü resmen. Simsiyah gözlerle bakıyordu minik ela gözlere. Hiç acımadan vurdu ona. Koluna, yanağına, başına, bacağına... Eli nereye denk gelirse vuruyordu. Delirmiş gibiydi. Acıyla çığlıklar atıyordu Jisung. Yere düşmüş, ağlayarak bitmesini bekliyordu.

Adam durdu, yüzü kandan düzgün gözükmeyen çocuğa baktı ve alayla nefes verdi.

"Dersini aldığını düşünüyorum?" Dedi ona. Jisung zor duymuştu bunu.

Jisung konuşmaya çalıştı, fakat gücü yoktu. Korkuyla ve zorla yumruğunu sıkarak titrek, yorgun sesiyle konuştu.

J- Aldım, baba.

Baba diyordu o adama. "Baba." Neydi bu kelime? Jisung için ne ifade ediyordu?

Ona göre "baba" yalnızca ona tanrı tarafından verilen bir cezaydı. Çocuklar babaları nasıl isterse öyle olmalıydı. Babalarının istediklerini yapmazlarsa yaralar oluşurdu vücutlarında. Peki neden diğer hiçbir çocuğun vücudunda yaralar yoktu?

Jisung yerde kanlar içinde yatarken düşündü bunu. Sadece o mu babasını memnun edemiyordu? Diğer çocuklar gibi değil miydi? Sorun o muydu?

İşin berbat yanı da onun daha çok küçük olmasıydı. Yalnızca 9 yaşındaydı ve baba kelimesi onun için sadece acıyı ifade ediyordu. Göz yaşları, çığlıklar, hakaretler... Sorun ona göre kendisiydi. Babasına layık değildi. Yani en azından o böyle düşünüyordu.

Zorla, titreyerek yerden kalktı küçük bedeni. Burada yatarsa babası çok daha fazla kızardı. Odasına ilerledi ve tuvalete girdi. Yüzünü ağlayarak yıkadı. Fakat sessizdi ağlaması, çünkü ses çıkartırsa daha fazlası olurdu...

-

Ne kadar zor olmuş olsa da üzerini değiştirip yatağına yatmıştı Jisung. Kapatmıştı ela gözlerini. Uykuya bırakmıştı kendini.

Minho ve Bayan Lee o gün yalnızca Jisung'u düşünmüştü. Bayan Lee Minho'ya belli etmemeye, onun dikkatini dağıtmaya çalışsa da olmamıştı. Minho ile beraber uyumuşlardı.

-

Ağrılar ile uyandı küçük olan. Kaldırdı başını, etrafa bakındı. Öyle çok isterdi ki dün uyandığı gibi uyanmayı...

Yataktan zorla kalktı. Nasıl bu kadar güçlüydü? O da bilmiyordu. O güçlü olmak ne demek yalnızca annesinin söylediklerinden biliyordu.

~

J- Annecimm! Ben geldim!

Çantasını yere atıp annesinin kucağına koştu Jisung. Annesi hemen onu kucağına alıp sıkı sıkı sarıldı ona.

Sana Min diyebilir miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin