Gözlerimi açtığımda zifiri karanlık bir mahzendeydim. Ellerim zincirlenmişti. Ellerim eğer bağlı olmasaydı güçlerimi kullanarak bir şekilde buradan kaçabilirdim. Kolum çok fena yanıyordu. Gömleğimin kolunu sıyırıp koluma baktım. İz derinleşmişti ve kan donmuştu. Yer kan olmuştu ama kanamam durmuştu.
10 dakika sonra mahzenin kapısı açıldı ve içeriye elinde bir gaz lambasıyla Klaus girdi. Mahzen biraz aydınlanmıştı. Klaus'a baktığınız zaman bir kadının gözüne çok yakışıklı görünebilirdi. Sarı, kumral dalgalı saçları ve ela gözleri vardı. Ama bu durumda ne kadar yakışıklı olduğu önemli değildi. Çünkü ben buraya annemin intikamını almaya gelmiştim. Klaus ben 13 yaşındayken annemi öldürmüştü. Ave-Lee adasının siren kraliçesini yani. Ama ben 6 yıl boyunca Klaus Peterson'ın tüm adalarını fethettim ve hazinelerine el koydum. Tek varisi olan kızı Shannon'u mürettebatlarımdan birine fırçacı olarak aldım.
"Beni öldürmeye geldin ha Freya?" dedi alaycı bir sesle.
"Bir sakıncası mı var Klaus?" dedim onun gibi alaycı bir sesle.
"Soruma soruyla karşılık verme Freya." dedi sinirli bir sesle.
"Karşında kimin olduğunu unutuyorsun muhtemelen Klaus." dedim sinirle. "Ben Kral Lord Elijah Michealson'ın kızı Freya Michealson'ım. Bir sirenim ve seni tek bir şarkı sözümle öldürebilirim. Aynı zamanda bir cadıyım. Babaannem Elizabeth Mary Michealson'ın bana öğrettiği büyülerden birini senin üzerinde kullansam ne olur hiç düşündün mü?"
Hafif bir tebessüm yayıldı yüzüne. İşte bu onu öldürmem için başka bir neden daha yaratıyordu.
"Ah Freya, öyle bir intikam ateşiyle büyütülmüşsün ki, ne yazık. Baban Elijah sana kendisinin yapamadığı işleri veriyor ve sende bunları görev olarak alıp yapıyorsun galiba."
"Babamın bana görev vermesi mi gerekiyor Klaus?!" diye bağırdım sinirle. "Ben istersem -ki istedim- senin şatona girip seni öldürebilirim. Biliyorsun ki tüm adalarını ve hazinelerinin yarısını aldım. Bugün seni öldürsem dünyadan bir şerefsiz daha göçmüş olur."
"Freya Freya, sakin ol daha katil olmak için çok gençsin."
"Genç ya da yaşlı olmam seni ilgilendirmez pis herif."
"Freya çok korktum gerçekten. Böyle davranma bana."
Beni sinirlendirmeye çalışıyordu bunu yapmasına izin vermeyecektim. Kendimi frenlemem gerekiyordu.
"Klaus," dedim dişlerimin arasından. "Eğer ellerim bağlı olmasaydı şu an yaşamıyordun."
"Freya, daha bu görevler için çok genç değil misin. Baban sana neden böyle görevler veriyor. Yoksa babanın öldürdüklerini de sen mi gömüyorsun?"
"Klaus. Seni öldüreceğim!" diye bağırdım. Sesim mahzende yankılanmıştı.
"Ahaha çok korktum Freya. Korkudan altıma yapacağım şimdi."
Klaus arkasını dönüp giderken ben de bayıltma büyüsünün sözlerini mırıldandım. Hiç bir şey olmadı. Ellerim bağlı bir şekilde büyü yapmayı defalarca denemiştim büyükannemle. Şimdi neden olmuyordu. Klaus omzunun üzerinden bana baktı ve gülerek, "Ah Freya, bunu tahmin edecek kadar akıllı bir kız olduğunu düşünmüştüm ama yanıldığımı görüyorum." dedi. "Cullen cadılarımdan biri sana büyü yapmanı engellemek için bir büyü yaptı. Bilirsin ki Cullen cadılarının büyülerinin çözülmesi için 4 saat geçmesi gerekir. Eğer 4 saat sonra beni bulursan büyünü yaparsın. Ahahaha."
Güldü, Klaus bana güldü ve çekip gitti. Onu öldürmem için bir neden daha.
Ellerimi açmaya çalıştım, hiç bir şey olmadı. Biraz sonra gözlerimi açık tutamamaya başladım. Sanki biri bir şeyler mırıldanıyordu ve ben uykuya dalıyordum. Kolumdaki sancı biraz daha artmıştı. Yavaş yavaş gözlerim kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ FREYA MİCHEALSON
FantasySiren ve cadılık güçleri olan 19 yaşındaki Freya, babası Kral Elijah Michaelson tarafından görevlere gönderilir. Bir intikam görevi için Salvatore kardeşlerin yanına gönderilir. Freya'nın babası hakkında bilmediği gerçekler, babasının düşmanın oğull...