KyungSoo, okuldan eve döndüğünde gözlerinden uyku akıyordu hâlâ. Yoona anne dediği kadının güler yüzlü karşılamasına aynı karşılığı vermekte zorlandı. Yine onun zoru ile yemeğini yiyip nihayet yatağına uzanabildiğinde geceye değin deliksiz uyudu. Karanlık bir ormanın üzerinden kara alevler içindeki şehre binlerce baykuşla uçtuğunu gördüğü kâbustan irkilerek uyandı. Kan ter içinde soluklanırken bir yudum su için son zamanlarda yanı başında bulundurduğu bardağa uzandı. Sesleri derin bir kuyudan yükseliyor gibi yankılanarak gelen ishak kuşlarını dinledi. Belki onların ötüşlerinden belki Jongin'le konuşmaları yüzünden böyle bir rüya görmüştü.
Saatine baktığında gecenin on biriydi ve eylül için bu saat, akşam bile sayılabilirdi. Yatağına geri döndü. Gözünü kapalı tutsa da uyku onu çoktan terketmişti. Söylenerek kalktı yatağından. Masasına kurulup biriktirdiği ödevlerini yaptı. Teslim edilmesi gerekenleri listeledi. İngilizce kelime ve Japon kanjisi ezberledi. İyi bir üniversitede okuduğunu ve sonrasında fiyakalı bir işte çalıştığını hayal etti. Emeklileri ile başka ülkeleri gezmeye gidebilirlerdi. Gün, bu hayallerle sökün etti.
Sabah kahvaltısını hazırlayan baba dediği Yuta'ya yardıma indi. Ayazlı Korusu'na bakan mutfağı, ferah orman kokusu sarmıştı ve ona karışan sıcacık ekmek, yumurta kokusu. Yuta ile yine uykusuz geçirdiği gece hakkında konuşurken bakışları ormanda bir karaltıya takıldı. Bir ağacın dalında ne olduğunu seçemediği fakat gözlerini dikmiş ona bakan bir şey olduğunu hissediyordu. Bakışlarını oradan çekse bile varlığını, izlendiğini çok yoğun bir şekilde hissediyordu. Sonra belli belirsiz sözler duydu.
"KyungSoo!" omzuna konan elle neredeyse çığlık atarak irkildi.
"İyi misin? Titriyordun? Son zamanlarda neyin var böyle oğlum? Sana neler oluyor? Okulda zorbalık mı görüyorsun? Bak bizden saklıyorsan-"
"Baba gerçekten iyiyim okulda. Derslerde uyukladığım için hocalardan azar yemem dışında bir sorunum yoktur."
Yaşlı adamın kırışık teni endişeleri ile iyice kırıştı alnında.
"Başka hastanelere de gidelim. Belki başka sonuçlar çıkar. Vakit geç olmadan bir tedavi olursun belki. Sana mesai arkadaşım Namjin'in durumunu anlatmış mıydım?"
"Hep başım ağrıyor diye sızlanan, hastalığına kimsenin inanmadığı meğerse kanser olan ve tedaviye geç kalınan arkadaşın mı?"
"Anlatmış mıydım? İyi hatırlıyorsun bak, gençlik işte."
"Baba otuz yedi kere dinlediğim bir şeyi unutmam mümkün değil."
"Sen de öyle olma evladım" endişesi ağır nefesinden taşan adama "peki, başka doktorlara da gidelim" diyerek en azından onun rahat yemek yemesini umdu.
Sınıftan adım atar atmaz gözleri onun sırasına kaydı. Pencereden gökyüzüne dalmış oğlanı izleyerek sırasını buldu oturdu. Ona ne kadar baksa da bakışları bir kez bile buluşmadı. Dünkü konuşmaları hiç yaşanmamış gibi yalıtılmış duruyordu. Sınıftakilerin de onunla pek konuştuğunu görmedi.
"Hey Hyuka! Jongin'i tanıyor musun?"
Ön sırasındaki oğlan sorduğu kişiden yana bakınca Jongin'in kendi uydurduğu bir hayal olmadığından emin oldu.
"Pek muhabbetim yoktur. Bir şey mi oldu?"
"Yok, ne olacak! Dün benimle gelmişti ya! Aynı sınıftayız ama pek bilmediğimi fark ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If These Wings Could Fly
FanfictionKyungsoo, Kâbus Baykuşlarının saklanan veliahtıdır, Jongin ise kuzgun türündendir. Karan adı verilen ve insanların kâbusları ile beslenen yaratıklarla mücadele etmeleri gerektiğinde hislerini ve farklılıklarını bir kenara koyarak birlikte mücadele e...