5 🦉

25 7 0
                                    

Vakit geceye durduğunda KyungSoo kan ter içinde uyandı. Soluk soluğa yanı başındaki su bardağını aradı, yoktu. O zaman nerede olduğunun idrakine vardı. Yanında uzanmış, elini tutan oğlan gözlerini ovuşturarak uyandı.

"İyi misin?"

"Bilmiyorum. Bu şey her ne ise bitsin artık."

Ellerini yüzüne kapadı KyungSoo. Jongin doğrularak omuzlarından sarıldı. Yine sırtını, özellikle kürek kemiklerini okşadı.

"Artık daha belirginler."

KyungSoo, parmaklarının arasından ona baktı.

"Bana kanatlarını gösterecek misin gerçekten?"

Jongin, omzunun üzerinden ona gülerek "tabi ki!" dedi.

"Şimdi göstersene!"

Jongin etrafına bakındı. Doğruldu yatağından. Üzerindeki tişörtü başından çıkarıp attı. Loş odada esmer teni ışıldıyordu. KyungSoo ondan gözlerini alamazken yanaklarının yandığını, göğüslerinin sızladığını hissediyordu. Bacaklarını birbirine bastırdı.

"Hazır mısın?"

"Göster artık!" dedi KyungSoo sabırsızlıkla.

Jongin gülerek ona sırtını döndü. Kürek kemiklerinde tenine oldukça koyu mavi bir mürekkep dökülmüş gibi bir renge boyandığını ve damar damar sırtına yayıldığını görünce korku ve dehşetle yerinden sıçradı. Damarları derisinden fırlayacak gibi kabarmıştı.

"Sadece izle" dedi Jongin.

KyungSoo olduğu yerde kaldı. Teninin, toprağın çatlayıp filiz vermesi gibi, çatladığı yerden önce kemikleri fışkırdı ve KyungSoo gözünü açıp kapayıncaya kadar geniş kanatları odayı sardı.

"Bu-" hayretle doğruldu yerinden.

"Bu nasıl oldu?"

Titreyen elleri kanadına uzandı. Dokunduğunda sırtını okşayan o tüyden dokunuşları buldu. Bir baştan diğer başa Jongin'in kapkara tüylerinde gece mavisi parıltılar saçan kanatlarını okşadı. Tüyleri saçlarıyla neredeyse aynı renkteydi. Sırtından önüne döndü. Tüyleri zarif olduğu kadar gür görünüyordu. Jongin onun hayran bakışlarından hoşnut, gülümsüyordu. Elleri omuzlarında durdu. Jongin'in kanatları onu çepeçevre sarıp çıplak göğsüne hapsetti. Ellerini belinde hissediyordu. Gözleri, gözlerinden hiç gitmiyordu.

"Nasıl bu kadar güzel olabilirsin?" KyungSoo bir mucizeye hayretle titreyen sesinden güçlükle dökülen kelimelerin hayranlıktan ziyade aşka benzediğini fark edince kızardı.

"Seni uçurmamı ister misin?"

"Daha ne kadar yükseğe?"

Jongin kıkırtılarla gülerek yanaklarını birbirine yasladı.

"Seni asla bırakmayacağım. O gün geldiğinde, dünyalar birbirine kırıldığında yanında olacağım."

"Bu sözler şimdiye hiç uymuyor, savaştan bahsetme ne olur. Daha kendimde olanları bile anlayamıyorum."

Jongin, KyungSoo'ya sıkıca sarıldı. Kanatlarını yeniden serbest bıraktığında bir çırpıda açık pencereden dışarıya süzüldüler. KyungSoo'nun hayret ve dehşetten nefesi kesilmişti. Evlerinin arka avlusundan, kış bahçesinin üzerinden göğe yükseldiler. Şehir bir anda ışıklar saçarak aşağılarında kalmıştı.

If These Wings Could FlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin