V.

70 6 0
                                    


'Kuzey gittikçe çok yakışıklı olmaya başlıyor' dedi ablam eve doğru yürürken. Kuzey'i uzun zamandır tanıdığımız için ablam ilk başlarda onu yakışıklı bulmuyordu. Ama şimdi yol boyunca Kuzey'i ağzından düşürmedi bile. Beni aşağılıyor onu övüyordu resmen. Hem tam unutmaya çalışırken bu yaptığı beni sinirlendiriyordu.
'Kuzey konusunu kapatsak artık' diye çıkıştım ablama.
'Neden? Zaten hergün görüyorsun onu, ben bir tek bugün görmüşüm konuşma hakkım yok mu?' Diye dargın dargın baktı bana. Herşeye rağmen anlayışlı olması gerekiyordu. Bu unutma evresinde, beni Kuzey'e karşı soğutması gerekirken aksini yapması da sinirlerimi bozuyordu.
'Ayrıca saçlarını boyatmış ve çok da hoş duruyordu.'dedi beni dürterek. Bir yorum yapmamı bekliyordu.
'Evet, çok.' Dedim isteksizce. Aslında onun o saçlarına, yüzüne, sakallarına ne kadar hayran olduğumu kesinlikle ablama söylemeyecektim. Böyle şeylerimi bir tek Çağan abim anlardı.
Evet, ablamın zayıf noktasına da benim dokunma zamanım geldi sanırım.
'Çağan abim de çok şık giyiniyor bu aralar. Saçlarını falan yapmaya başladı bir haftadır.. Ne dersin abla?' Dedim muzipce gülerek.
'Tamam Berrak, Kuzey konusu da kapansın, Çağan konusu da.' Dedi tepkisiz bir şekilde. Tabiiki de kapanacaktı bu konu. Toprak ablam ve Çağan abim bir konu içinde geçiyorsa o konu hemen kapatılırdı zaten. Toprak ablam hiçbir şekilde müsade etmezdi. Abla o sonuçta. Mesela benim Kuzey konusunu kapatma gibi bir yetkim hayatta olamazdı zaten.
Eve geldiğimizde ablamla pek muhattap olmadan odama geçtim ve bilgisayarımın açılmasını bekledim. Neredeyse bir haftadır sosyal paylaşım hesaplarıma bakmıyordum. Gerçi kendi profilimden çok Kuzey'in profilinde geziyordum. Her zaman yaptığım tipik şeydi bu. Bilgisayar açılır açılmaz Kuzey'in sayfasına girdim hemen. Bıraktığım gibi duruyordu. Daha doğrusu onun beni bıraktığı gibiydi herşey. En son ki paylaşım tarihleri falan beraber olduğumuz tarihlerdi. Ben hayatından çıkınca sosyalleşmeyi bırakmıştı anlaşılan. İyi ya da kötü nasıl yorumlandıracağımı bile bilemedim. Artık Kuzey konusunda yorulmuştum. Hislerimin hiçbir zaman tükenmeyeceğini biliyordum fakat umutsuzca beklemek beni çok yoruyordu. Umudum vardı ama şu yanında gezdirdiği yer kefaşesini her gördüğümde sinirlerim bozuluyordu. O kızı tuvalette sıkıştırmam beni rahatlatsada Kuzey tarafından olumsuz tepkiler alacağımdan eminim.
Umutsuzca bilgisayarımı geri kapattım. Hayatım da kimse olmayınca vakit de geçmiyordu bir türlü. Sıkıntılarım da çoğalmıştı. Dertlerimi paylaşacak bir dert ortağım da yoktu. Kendime bakacak gücüm de kalmamıştı. Kuzey gidince herşeyi boşlamıştım zaten. Sahte gülüşlere falan ihtiyacım da yoktu, tek istediğim beni ben olarak sevmesiydi. Bu sevgi de artık Kuzey'de yoktu.
'Berrak, evde hiç çay kalmamış.' Dedi ablam odama girerken. Uzun düşüncelerimin arasından çıkartmıştı beni.
'Ee?' Dedim ilgisizce.
'Marketten bir koşu gidip alırmısın Berrak? Lütfen.' Dedi.
'Bu saatte çayı ne yapacaksın abla?'
'Çağan gelcek birazdan, çay da isteyemem şimdi ayıp olur. Hadi al da gel.' Dedi. Şaşkınlıktan yüzüm düştü.
'Oha Toprak abla, bu saatte Çağan abiyle ne yapacaksınız böyle?' Hala şoktaydım. Çağan abim bile kaç senelik ızdırabından sonra Toprak ablamla akşam çayına bile geliyordu. Demekki tek aşk acısı çeken bendim.
'Saçma sapan düşüncelere kapılma hemen, bir konu var görüşmemiz gerek sadece, Doruğun bile haberi var.' Dedi çok sakin bir tavırla. Yani Ablamın nişanlısı Doruk bile böyle bir şeye izin vermişti de bir tek ben şaşırıyordum. Bende Kuzey'le akşam çayına gitmeyi isterdim yani uzun zaman sonra beraber vakit geçirmeyi isterdim. Kim istemezdi ki? Sinirlenmemeye çalışarak ev halimle çıktım dışarı. Evin birkaç sokak ilerisinde işlek bir cadde vardı. Açık olan ilk markete girdim. Markette kasiyer çocuktan başka hiç kimse yoktu. Çocuğun bana kayan bakışlarını hiç sağlıklı bulmadım. Çayı alıp kasaya götürdüğümde
'Bugün işe girdim. Sen her akşam buraya geliyormusum yoksa fıstık?' Dedi tek gözünü kırparak. Ona küfür etmemek için zor tuttum kendimi. Yani muhattap olmaya bile değmezdi açıkcası. Parayı verip çıktım dışarıya. Soğuyan havayı derin bir şekilde içime çektim. Yavaş adımlarla eve yürümeye devam ettim. Kasiyer çocuğun mide bulandırıcı sarı saçları aklımın bir köşesinden uçmadı bir türlü. Beyaz çikolata gibiydi gecenin bir saatinde saçma cümleleriyle eriyordu resmen. Yol boyunca neden o markete girip o kasiyer çocuğun bana sulanmasına fırsat vermemi kendime sorup binlerce kızdım. Bu kadar fazla düşünmeye bile gerek yoktu açıkcası. Tek düşünmem gereken konu Çağan abim olmalıydı. Hala neden bize çay içmeye geldiği konusunda içim içimi yiyordu ve hiç olmadığı kadar merak ediyordum aralarını. Hızlı adımlarla eve geldiğim de heyecanla kapıyı açtım. Ablam ve Çağan abim salonda karşılıklı koltuklarda oturup ciddi bir konu üzerinde akıl yürütüyorlardı. Konunun ne olduğunu anlamaya çalışarak biraz dinledim onları. Ama benim geldiğimi farketmiş olmaları lazım ki hemen konuyu kapatıp susmaya başladılar.
'Hoşgeldin Çağan abi'
'Sende hoşgeldin Berrak'
Çayı da önlerine bırakıp odama geçtim. Onları iyice dinleyebilmek için kapımın arkasına geçip pusu kurdum. Aralarında fısıl fısıl konuştukları ciddi konuyu beni ilgilendirsede ilgilendirmesede merak ediyordum. Sonuçta ben ve Kuzey gibi aralarındaki herşeyi bitirmiş iki eski sevgililerdi.
Bir kaç saat sonunda konuyla alakalı hiçbir bilgiyi öğrenemeden kapının Arkasındaki pusumda uyuklamaya başlamıştım sanırım. Çağan abim beni kucağına alıp yatağıma yatırana kadar hiçbirşey hatırlamıyordum. Ben küçükken bir yerde uyuya kaldığım zaman babam da beni alıp böyle yatağıma yatırırdı hep. Uzun zaman olmuştı bu hissi tadmayalı, korucu ve güvenli kolların arasında olmayalı. Babam gibi değilde gerçek bir abi gibiydi Çağan abim. Beni yatağa bıraktığında uyukalamaya başlamıştım. Bir yandan da kapıya kurduğum pusuyla beni yakalamıştı düşüncesi beynimi meşgul ediyordu.
Hiç vakit kaybetmeden uyumaya başladım.

Geç kalma sıkıntısı çekmeden ağır ağır üstümü giyinip evden çıktım.
İçimde sebebini bilmediğim kıpırdanmalar eşliğinde kelebekler uçuşuyordu. Mesai saatimin başlamasına 1 saate yakın zaman vardı ve Aslı'ya yaptığım şeyden sonra kendimi kötü hissetsem de gururlu bir şekilde oraya geri dönüyordum.
'Selam fıstık, sen dün gece ki sarışın değilmisin?' Dedi aniden karşıma çıkan beyaz çikolatalı çocuk. Dalgalı sarı saçları yine midemi bulandırıyordu.
'Sanane bundan?' Dedim yol vermeyeceğini farkettiğim anda.
'Pizzacıya kadar beraber yürüyebiliriz, orada çalıştığını biliyorum' dün kü göz kırpmasını yaparak yanımda yürümeye devam etti. Onun saçmasapan cümlelerle susmayan çenesine karşılık ben hiç konuşmamıştım. Normalde benim çenem de susmaz dı ama bu tanımadığım tuhaf çocuğun karşısında hiçbir şey söylemek istemedim. Pizzacıda çalıştığımı falan biliyordu ama bunun neden nasıl bildiği hakkında merak etmedim ve soru bile sormadım. Bu civardaki çoğu insan Çağan abimin pizzacı dükkanını bilirdi zaten. Bana eşlik etmesinde büyük bir sakınca görmeden birlikte pizzacıya kadar yürüdük. Mesai saatimin başlamasına çok az birşey kalmıştı. Kapıda her zaman ki gıcıklığıyla yer kefaşemiz bekliyordu. Kuzey'i bekliyor olmalıydı dünkü olayı şikayet etmek için, ya da korktuğu için.
'Bu arada adım Emir.' Dedi yanımdaki sarışın çocuk elini uzatarak. Bu tanışma faslı nereden gelmişti böyle? Sonuçta az önce beraber yürümüştük. 'Berrak.' Elimi eline uzatarak tokalaşmasına izin verdim.
'Çıkışta işin yoksa gelebilirim.' Dedi. Hoop yavaş ol Emir. Daha dün kasada bana asılıyordun. Ayrıca markette çalışmıyormuydu bu? Ne çıkışı ne gelmesidir ya, Kuzey beni başka bi oğlanla görmemeli. Yoksa yeniden birleşme gibi bi şansım hiçbir zaman olamayacak.
'İşine bak, ben tek yürüyebilirim.' Dedim ve hiç bozmadan içeri girip pizzacı kostümümü giydim. Her zaman ki gibi işime devam ettim. Kuzey geldi, Aslı'ya yaptığım şey konusu şimdilik kimse tarafından açılmadı. Zaten Çağan abim böyle bir şeyi yaptığımı bilmiyordu. Bilseydi büyük ihtimal beni uyarırdı. Ama işler iyi gidiyordu. Bugün dükkan yoğun ve benim herkesle aram sıcaktı. Kuzey bile sanki o kadar soğuk bakmıyordu artık bana. İyi bir günün ardından o sarışın çocuğun gelmemesi için dua ettim. Bir gün daha bitmişti. Kostümü çıkarıp aynada kendime baktım. Berbat görünmüyordum. Aslı gibi güzel de görünmüyordum gerçi. Kendi güzelliğim bana yeter diye söylenip gururlu bir şekilde çıktım dışarıya. Kuzey henüz çıkmamıştı. Lavabodaki Aslı'yı bekliyordu anlaşılan. Her ne kadar kıskansam da yoluma devam ettim. Açık hava da daha çok yürümek için eve giden yolu uzalttım ve ara sokağa girdim. Arkamda ayak seslerini duyduğum biri hariç kimse yoktu ortalıkta. Ayak sesleri ben yürüdükçe bana daha çok yaklaşıyordu sanki. Bir el beni tutup iki bina arasındaki karanlık boşluğu doğru sürükledi. Tanıdık bir losyon kokusu, el ağzımı kapatıyordu. Çığlık atmak istemedim. Hiç ses çıkarmadım. Bu kokunun sahibi tek kişi olabilirdi.
'Kuzey?' Ağzımda eli varken sesim anlaşılmaz derecede boğuk çıkmıştı. Ellerini çekti ve beni duvara dayadı. Gözlerindeki öfke alevleri bana hücum ediyordu sanki.
'Bundan sonra Aslı'ya karşı kötü düşüncelerinden arınıcaksın. Onunla konuştuğunu bile görmeyeceğim. Bir yanlışlık yapma. Yoksa sana ne yaparım biliyorsun dimi?' Nefesi beni ürpertirken rahat bıraktığı ellini kaldırarak yüzüme sert bir yumruk attı. 'Seni gömerim Berrak.'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kara AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin