Herşey yeni başlıyor.

323 25 5
                                    

Arkadaslar çok ama çok özür diliyorum bir anlık dalginlik ile kızın ismini hem selin hem öykü yapmışım. Kızın tam ismi Selin Oykü Göçmen. Ileri ki zamanlar da bu iki ismin ne önem taşıdığını anlayacaksınız sevgili okuyucularım :) uzun zamandır yazmadigim hikayeme devam ediyorum. Iyi okumalar:)

Aras'ın içeri girmesiyle resmen korkudan bayılma durumuna gelmiştim. Herkes o çocuktan korkardi bu normal bir sey ama ben daha fazla korkuyorum hemde hiç tanımadığım halde.

Bilmiyorum sanki daha önce, yıllar önce tanışıyoruz gibi. Sürekli onunla ilgili saçma sapan hisler oluşuyordu içimde. Ama hayir, bu böyle olmamalı. Ben birine gönlümü kaptırmamalıyım çünkü eğer böyle birşey olursa ben kendi ayaklarımın üzerinde duramam.

Aşk yitirir insanı,bambaşka birisi yapar. Bana göre aşk insanın yaratılışında yok. Sonradan bir kaç gerizekalının saçma sapan düşünceleri ile ortaya çıkan birsey aşk. Mantık ile yürümeli, mantıkla hareket etmeli insan, eğer başarılı olmak istiyorsa...

Aras'ın "Öykü! " diye bağırmasıyla yerimden sıçradım desem dogrudur. Bana doğru hızlı adiml adımlar ile yaklaşmaya başladı ve aynı şekilde kalbimin atış hızı da. Cesur görünmeliydim, her ne kadar korkudan titresem de...

Umursamaz bir tavırla başımı çevirdim ve "Efendim?" dedim gözlerimi devirerek.

Tabi ki bu onu daha da kızdırırmış gibi ellerini yumruk yapmasına neden oldu. Daha sonra dibime kadar girip bi çekişte beni ayağa kaldırdı ve sürüklemeye başladı.

"Ne yapıyorsun? "Dedim bağırır bir şekilde.

O ise yüzüme bile bakmadan "Yürü. " dedi sadece.

Önümüzde 3 tane siyah ve bir o kadar da göz kamaştırıcı araba vardı. Öndeki ve arkadaki siyah takım elbiseli adamlarla doluydu. Ortadaki ise boştu. Bir fırtıda Arasın itişiyle kendimi arabanın arka koltuğunda buldum. O kim ki? Bana bunları yapma hakkını ona kim veriyordu? Kim olursa olsun bunun hesabını verecekti. Her ne kadar korksamda...

Hem ne demişler? Korkunun ecele faydası yok.

Uzun bir araba yolculuğundan sonra bir dağ evine geldik. Tabi bu esnada arabada demedigimi bırakmadım. Ama pislik herif arkasını dönmeye tenezzül bile etmedi. Halbuki hayatımda etmem dediğim kelimeleri etmiştim. Bu adam neyin nesiydi böyle? Eve geldiğimiz de resmen yere itti beni. Itmesiyle düşmem de bir oldu.
"Ya sen kendini ne sanıyorsun? "

"Sanane."

Yüzüme bakmıyordu. Saçma ve konumuzla ilgili olmasa bile kendimi çirkin hissettim. Neden yüzüme bakmıyordu? Ben ona ne yaptım? Neden bana böyle davranıyordu? Benim suçum ne?
Kafamda ardı ardına dizilen bir sürü soru oluştu.

Aras gelir gelmez koltuğa yayıldı. Bu ne rahatlik böyle? Ona eğer durmazsa polisi arayacağımı söylemiştim. Aras neden bu kadar korkusuzdu? Evde suan da göz önünde olan 3 tane telefon vardı. Hemen birine koştum ve 155'i tuşladım. Bana yan bir bakış attı ve gülmeye başladı.
Tek söylediği söz ise;

"Aptal."

Bir kelime canımı en fazla bu kadar acıtabilirdi. Kendimi o kadar çaresiz ve ezik hissettim ki... Düşüncelerim ile gözyaşlarım birbirine karışırken telefonun çalmadığını farkettim. Oracıkta dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. Kimdi bu çocuk ve neden üzerimde etkisi bu kadar büyüktü?

Ellerimi yüzüme kapatıp gözyaşlarımı gizlemeye çalışırken Aras'ın sözleriyle duraksadım.

" Seni böyle bilmezdim küçük. Şuan seni hiç gormedigim kadar zavallı ve acınası bir halin var. "
Bir süre yüzüme baktı ve konuşmasına devam etti.
"Lavabo yukarda. Git şu elini yüzünü yıka gel yoksa sabaha kadar dayağımı yersin. "

Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra ayağa kalkıp lavaboya yöneldim. Biraz yürüdükten sonra merdivenlere çıktım. Lavaboyu bulmakta zorlandım çünkü ev gerçekten çok büyüktü. Hayatım da hiç gormedigim kadar büyük.
Aras sanki kayboldugumu anlamış gibi merdivenin sağında 3.kapı , salak."
Diye bağırdı.

Sanırım biraz fazla ses çıkardım. Lavaboyu buldum ve girmemle ağzımın açık kalması bir oldu. Bu nasıl bir lavabo böyle? Beni bıraksalar aylarca hatta yıllarca bu lavaboda yasayabilirdim. Lavabo değil ev sanki.
Soylene söylene yüzüme baktım. Aras dediklerinde haklıydı. Gerçekten acınası bir halim vardı. Makyajim akmıştı.

Yorgunluk ve bitkinlik de üzerine eklenince gerçekten çirkin bir hal almıştım. Uzun süre yüzümü yıkadım bol sabunlu su ile. Son kez sabunla yüzümün tamamını yıkarken bir ses duydum.

O anlık refleks ve korkuyla gözümü acmamla çığlık atmam bir oldu. Gözümün içine sabun girmişti ve suan alev gibi yanıyordu. Elime aldığım bol su ile yüzümü yıkarken Aras'ın kapıdan beni seyrettigini biliyordum. Çığlık atma nedenimin biri de oydu. Çıkardığı seslerle korkutmustu beni.

Yüzümü kurularken havluyu cektigimde hafif bir tebessümle kafasını duvara yaslamış bir şekilde beni izlerken gördüm. Benim bakışlarımla o tebessümün kaybolması bir oldu. Daha sonra ciddi bir hal alıp konuşmaya başladı.

"Senin o yüzünü yıkadığın suyla ben 10 kez duş alırdım. Biraz tutumlu ol."

Bende durur muyum? Yapıştırdım cevabı.

"Ya fazla tutumlusun ya da o kadar az suyla yıkanacak kadar pis."

Sinirli bir bakış attıktan sonra,

"Şansını zorlama güzelim. Canını yakarım. Akıllı ol."

Bakışları sabitti. Açıkçası bu beni biraz korkutmustu. Pardon biraz mi dedim? Odüm kopuyor suan.

Sessizce nefes alıp verdikten sonra sakin bir şekilde "Odam nerde? " diye sordum. Beni kaçırmasını biliyor odayı hazırlamayı da akıl etmiştir herhalde.

Dudagı yana doğru kıvrılırken, "kendine ait bir olan olduğunu düşünmüyorsun herhalde.". Dedi.

O anki sinir ve şaşkınlıkla, " Ya sen bana şaka mısın? " diye bağırdım.

Yerinden ığranarak kolumu sıktı ve, " Sen az önce dediklerimi duymadın herhalde. Son kez uyarıyorum güzelim. Son kez. Canını yakarım dedim. Ve bir o kadar da ciddiydim. Akıllı ol."

Sanırım kalbim durdu. Ya da durmak üzere. Bilmiyorum. O anki korkuyla kolumun acısını bile hissetmiyordum. Gözlerime bakmayı kestiginde kolumu da bıraktı. Onun bırakmasıyla benim tutmam bir oldu. Biraz sonra moraracağına adım gibi eminim. Nasıl bu kadar acımasız olabilirdi? Onu tanımadığım halde ondan öyle korkuyorum ki.

Kolumu bıraktıktan sonra " Beni takip et," dedi.

Biraz yürüdükten sonra beyaz bir kapıya yöneldi.

"Işte o çok merak ettiğin odan aptal." Dedi.

Ne olurdu sanki bu kadar kaba olmasa? Yüzüne bile bakmaya tenezzül etmeden odaya geçtim. Kapıyı da sert bir şekilde kapattım. Kapının arkasından "yarabbi sabır. " dediğini duyabiliyordum. Çok da sevimli söyledi aslında, tatlı çocuk Allah için.

Saçma sapan dusuncelerime dalarken kendi kendime gülümsediğimi farkettim. Bir an saklanıp kendime geldikten sonra söylenmeye başladım. Kendine gel Öykü. Düşmanın o senin. Seni kaçıran biri. Ve sana zerre değer vermiyor. Onun gözünde ezik ve zavallı birisin.

Az önce çocuğu överken şimdide ondan nefret edercesine kelimeler savuruyordum. Psikolojim alt üst olmuştu. Ne düşüneceğimi bile şaşırmıştım.

Arkası döndüğümde bana ait parfümlerin, şampuanların, saç kremlerinin ve bir sürü makyaj malzemeleri ile dolu olan bir oda gördüm. Ve bir de yatak tabi. Bir saniye, bana ait mi dedim ben? Yok artık.

Tabiki benden önce getirdiği milyonlarca kızların birine aittir. Başka ne olacak? Saçma sapan hayallere kapılma Öykü! Sen onun hiçbirşeyisin.

Bunları düşünürken yatağa doğru ilerledim. Çok yorgundum. Bu yatakta daha önce kaç bin kız yatmış olsa bile umursamadan uykuya daldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SadistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin