Dinleyin;
Nirvana-Where Did You Sleep Last Night?
Yada; The Beatles-Yesterday
Yada; Frank Sinatra-Killing Me Softly"Future"
Alice Wilkin son nefesini verdiğinde, dünyadan bir yıldız kaymıştı. Porselen tenlerimiz onun kanıyla renk bulmuş, bir saniyecik bile olsa onun ruhuyla aydınlanmıştık. Küçük kız öldüğünde, yanında sadece büyük anne Vera vardı. Yaşlı kadın, solgun ve yorgun bedeniyle yere eğilmiş, göz yaşlarıyla Wilkin'in kanını temizlemeye çalışıyordu. Gökteki tüm yıldızlar Alice'in ruhuna kavuştukları o anı izlerken, Tanrı kızın tüm dileklerini yakmış; kalbini İsa gibi göğe yükseltmemişti. Alice, vücudunda ki tüm kanları ve minik kalbini geceye armağan ederek ölmüştü.
Yetmişlerin soğuk kışı, kızın ruhunu ele geçirmiş, kızın kalbini dondurmuştu.
Alice'in yaşamak için bir sebebi yoktu, o sadece bir sigara daha yakıp ölümü bekleyenlerdendi. Ve şimdi, yetmislerin hüzünlü soğuğu onu içine çekmiş, kalbinin en derinlerine gömmüştü. Küçük kız, bedeninin yetmişlerin kalbine gömülmesini izlerken, eline bir sigara almış, ağlayanları gülerek izliyordu. Fakat minik kızın tek dileği, yakılmaktı. Küllerini rüzgar gidebildiği yere kadar uçurmalı, bedeni özgür olmalıydı. "Tanrım," dedi Alice, elinde ki sigara tamamen ciğerlerine gömüldüğünde. "Ben bu hayata neden geldim?" dedi, cenaze töreninde kimse kalmayınca. "Ben bu lanet dünyaya neden geldim?" mezarına oturup, elinden gelen tek şeyi yaptı; bağırdı. Etrafta kimse yoktu, yağmur damlacıklarının yerle buluşmasından çıkan ses hariç, etraf sessizdi. Hayattan bir beklentisi olmayan Alice bile, yaşamak için asla var olduğunu düşünmediği Tanrısına yalvaracak hale gelmiş, Tanrı'dan başka bir hayat dilenecek kadar sefilleşmişti. "Bu hayatı yaşamak istememiştim." dedi ve mezarına son kez baktı. İsmini hatırlayan büyük anne Vera'da ölünce, hiç yaşamamış olacaktı fakat şuan yaşıyordu, ciğerlerinde ki dumanları nefes alarak temizliyor, Peter Pan'a hediye ettiği kalbini yağmurların temizlemesine izin veriyordu. Yapabileceği en iyi şey buydu, temizlenmek. Ruhunu vücudundan arındırıp, gerçek Alice'e selam verip, vücudunun her bir sokağına yağmur yağdırıp, kirli nefesleri temizlemek, şu hayatta yapabileceği en iyi şeyden biriydi. Bir saniyeliğine bile olsa rüya görmek, toprak kokusuyla bütünleşmek onu kendine getirmişti. "Geleceğimi görmek isterdim." dedi, artık mezardan tamamen uzaklaşarak. Öldüğünü kabul etmek zor olmamıştı çünkü o zaten yaşamıyordu. Tek bir sigaralık ömrü vardı. Fakat, sigara dalı kırıldığında nasıl yanmıyorsa, onun hayatıda öyleydi. Kırıklarla dolu ömrünü bir türlü yakıp, yaşayamıyor; gençlik ateşiyle tutuşamıyordu. Yorgun bedeni kırıklarla doluydu, öyle ki sadece uyumak istiyordu. "The Beatles'in ömrü bile benden uzundu," dedi, vücudunu ele geçiren hey jude şarkısına karşı. Bu onun basit bir şakasıydı, The Beatles sadece bir sene bir araya gelen ve ölülerle dolu, sigara yaktıran şarkılar yapan bir gruptu. "İsa bile sana bakıp gülüyordur," gök yüzüne baktı, nereden geldiği bilinmeyen The Beatles eşliğinde fısıldadı. "Bana geleceğimi ver," The Beatles mezarlığı terk etmeden önce konuştu. Geleceğini istiyordu, bu lanet yerde neler yapabildiğini görmek için. "Bana geleceğimi ver!" diye bağırdı, olmayan her şeye karşı. Ruhunu ve kalbini istiyordu, naftalin kokan bu mezardan çıkmak en büyük dileğiydi. "Daha fazla Queen ve The Beatles dinlemek için bana şans ver, orada ki." dedi, kulaklarına dolan kahkahalar eşliğinde. Biri onun ensesinde duruyor, soğuk nefesiyle ensesinde ki tüyleri uyandırıyordu. "Yaşamak için yalvaran bu küçük kız da kim böyle?" dedi cızırtılı ses. Ses, Alice'in içinden, en özel sokaklarından geliyordu. "Yaşamak için mi?" Alice kahkaha attı, içinde ki ses ise volkan gibi patladı ve Alice'in ruhunu yaktı. "Üzgünüm," dedi iç sesi, gülerek. "Ne istiyorsun?" Alice, ondan kaçamıyacağını bildiği için sakince konuştu. İç ses, Alice'in çıkmaz sokağıydı, vücudunun en gizli köşesiydi, kalbi. "Asıl sen ne istiyorsun?" dedi iç sesi. "Geleceğimi görmek." kesin bir dille konuşan Alice'yi iç sesi onayladı ve o çıkmak sokaktan çıktı, Alice ile birlikte. Alice, sonsuzluk kadar bir süre içinde mezarıyla bakıştı, ardından iç sesine geri döndü. "Buna hazır değilim." dedi, mezara bakarak. "Hazırsın." dedi iç sesi, bu sefer o kesin bir dille konuşuyordu. "Ne yaptığım kimin umrunda? Öldüm ve ruhumu yıldızlara sattım, bundan sonrasını duymak istemiyorum." dedi ve birden mezarından sonsuza dek kalktı, yağmurlar eşliğinde mezarlıktan çıktı. "Hayır..." iç sesi konuştu, kızın içinde ki merak sarmaşığı kalbini sardı. "Peter..." dedi iç ses, kızın kalbini sarmaşıklarla ele geçirirken. "Onu merak etmiyor musun?" Alice, iç sesine küfredip, ona aldırmadan yürüdü. "Pekala, Sinatra eşliğinde öpüşmelerinizi göremeyecek olman beni üzdü." iç sesi, alice'in dudaklarını elleriyle saklamasıyla güldü. Merak sarmaşığı kızın vücudunu ele geçirdiğinde, kız hayallere dalmıştı. Üzerinde beyaz yırtmaçlı elbisesi, asla sahip olamayacağı takıları ile, Peter'e bakıyordu. Arkadan çalan Kill Me Softly tüm vücuduna hakim olurken, dudaklarını kaplayan gülümsemesi ile kollarını Peter'in boynuna hediye etti. Frank hüzün dolu sesiyle geceye hakim olurken, iki genç tamamen birbirine aitti. O gece yıldızlar, onların ruhu ile parlamıştı. Sahip olamayacağı tek şeyin takı olmadığını bilen Alice Wilkin, o Sinatra gecesinde Peter Pan'ın dudaklarına sahip olmuştu.
"Nasıldı?" dedi iç ses, Alice'si olduğu yere geri getirirken. Alice elini dudaklarından çekerken, en acıklı sesiyle konuştu. "Korkunç." sesinin titremesine engel olamayan genç kız, konuşmasına devam etti. "Onun güzelliğine benim çirkinliğim karıştı." derken, gözünde ki yaşlar yağmura karışmıştı. "Dudakları hala dudaklarımda." dedi, arka fondan keman müziği gelirken. "Ben.." dedi, bir süre etrafına baktıktan sonra. "Üzgünüm." dedi en sonunda, cümlesini bitirirken. "Onu öptün," dedi iç ses, kızın bu haline sinirlenip, içinde ki tüm sarmaşıkları öldürürken. "Aman Tanrım, sen ne salak şeysin öyle." iç sesi, bu sefer kızın ağlamasına kızmıştı. "Ona karıştım," dedi bu sefer Alice, gözleri parlarken. "Sevişmediniz bile." dedi iç sesi, Alice'den bir küfür yemesine sebep olacak cümleleriyle. "Hayır, hayır...Frank ruhuma karışırken, o kalbimin çıkmaz sokaklarını keşfetti." alice, öpücüğün büyüsünün etkisinden çıkamıyordu. "Ne öpücükmüş..." dedi iç sesi fakat cümlesi bitmeden Alice onu susturdu. "Siktir git." dedi ve yürümeye devam etti. "Peki, özür dilerim." dedi ve iç seside Alice'e katıldı. Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, yağmurların ölü bedenini ıslatmasına izin veriyordu. "Hiç kimse beni hatırlamayamadan, o hiç kimseleri de bu hayat içine çekecek." dedi, şarkılar fısıldayan iç sesine karşı. "Öleceğiz ve gün geldiğinde, aslında hiç yaşamamış olacağız." bu sefer yağmurun bitiminin ardından konuştu. "Ben, bedenimde ki çürükler ve keşfedilmemişliklerle öldüm. Bu da beni hiç yaşamamış yapıyor." Alice, bu hisse akşam üstü ağlamaları adını versede, yetmişlerde insanlar bu hisse korku diyordu. Kaygı. Alice, olmayan ömrü için bile kaygılanıyor, ölü kalbine çığlıklar attırıyordu. "Görebilirsin," dedi iç sesi. Derin duygular uykusundan kalkarken, Alice zaman kaybetmeden konuştu. "Hazır değilim!" Alice en sessiz hali ile haykırdı, öyle ki kimse onu duymuyordu. "Alice, hayat hazır olup olmadığınla değil, yaşayıp yaşamadığında ilgileniyor." dediğinde, bu Alice'in zihnine kazınmıştı. "Ah," dedi. Diyecek başka bir şeyi yoktu çünkü. "Pekala. Nasıl?" dedikten sonra, iç sesi Alice'in kalbinde ki çıkmaz sokaktan onu bu sefer gerçekten çıkarttı.
Alice, ölü bedeni ile sonsuz boşluktan düşüyordu. Boşluğu renklendiren, hayatından kısa kestiler olan bu yerden, hızlıca düşerken anılar arasında kayboldu. Tüm kırgınlıklar ve tüm bu mutluluklar kalbine ağır gelmişken, gözlerini açtı.
Yatağındaydı. Yanında ki canlı Alice ile birlikte, uyuyorlardı.
//Sorumsuzluğum için özür dilerim fakat kendime gelmem gerekiyordu. Bu bölümü birkaç gün önce doğum günü olan Frida'ya ve bugün doğan Ringo Starr'a armağan ediyor, The Beatles'in İsa'dan daha popüler olduğunu hatırlatıp, +1100 kelime ile sizi baş başa bırakıyorum.\\
+bana yazabilirsiniz; ask.fm/veraraysblog+
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter Pan
Fanfictionben her gece onu beklerdim ve o da her gece pencerenin altından bana gülümserdi. 06.05.15 // harry styles fanfiction