İsimsiz -Part2-

828 58 21
                                    

"Geçebilir miyim?"

Draco irkilerek arkasına döndü ve kendisine hafifçe gülümseyen Potter'ı görüp "pardon" dedi. "Geç tabi." Kendisi kenara çekildiğinde, Potter cebinde ki anahtarı çıkarıp önünden geçerek dolabını açmıştı. Dolabından çıkardığı okul formalarını almış ve sandalyeye bırakmıştı. Eğilip ayakkabılarını çıkarırken, Draco da ona bakmadan soymuştu kazağını.

Gryffindor'lar antrenmanı bitirdiklerinde, slytherin'liler geçiyordu. Artık eskisi gibi kavga da çıkmıyordu. Herkes kendi işini hallediyor, sonra da aynı salonda giyiniyorlardı. Bir taraf sahaya, bir taraf dersliğe çıkıyordu, o kadar.

Soğuk havadan içi titredi. Artık pek hevesi bile yoktu bu maçlara, yine de aktivite olsun diye katılıyordu. Yeşil kazağını giyinip pantolonunu çıkardı ve bacaklarından eşorfmanını geçirdi. Dizliğini de bağladığında, ayakkabılarını giyinmiş ceketini üstüne atıp düğmelerini iliklemişti.
"İyi günler" dedi Draco.

"İyi günler"

Aynı karşılığı aldığında süpürgesiyle birlikte sahaya çıktı Draco. Ayaklarıyla yerden destek alarak buz gibi keskin havada yukarıya doğru açıldı. Kollarını doladı birbirine, bu aralar ayrılmayı düşünüyordu zaten bu takımdan. Çektiği soğuğa değmeyecekti de, öylesine oynuyordu.

Top kalktı ve anında gözden kayboldu. Blaise etrafta dolaşmaya başlamıştı ama Draco şimdi o uçan, minik topun ortaya çıkmayacağını biliyordu, yinede süpürgesini kırdı sola doğru ve havada sakince dönmeye başladı.

"Boşuna antrenman yapmayın!" Diye bağırdı aşağıdan bir ses.

Diğerleri onları görmezden gelirken, blaise ve Draco bakmıştı kimin konuştuğuna. Yine weasley'di. Bu aralar çok konuşuyor bu diye düşündü Draco içinden.

"Sonuçta yine biz ezeceğiz sizi! Değil mi Harry?"

Draco, potter'ın kendisine baktığını, Weasley'in onu konuşturmasından sonra fark etmişti. İkisi de göz göze geldiğinde, potter başını başka tarafa çevirdi ve "gidelim" dedi.

Gözlerini onlardan aldı Draco. Top meydana çıkmıştı ve blaise çoktan topun peşine düşmüştü, hızla kırdı süpürgesini ve uğuldayan kulakları, üşüyen burnu, yanan gözleriyle aptal topun peşinden gitti.

Maçı kazandıran Draco olmuştu. Süpürgeleri aşağıya indirdiklerinde, binalarına dönüp üstünü hızlıca değişti, sonrada büyük salona gidip birşeyler atıştırmıştı. Blaise ile sonra ki derslerin sınavları hakkında kısa sohbetler etmiş, sıkıldığında odasına inerek biraz uyumuştu. Her zaman sabah ve akşam gelirdi bu mektuplar. Ve beklediği gibi, blaise kendisine yeniden verdi bir mektup.

Bu sefer okumadan attı cebine. "Kim verdi?"

"Üçüncü sınıf hufflepuff" dedi blaise yatağına yorgunca uzanarak.

Doğrulup ayaklandı Draco.
"Neye benziyor?"

"Siyahi, kısa..." Ağzına bir şeker attı ve sağ elini başının arkasına alıp sözüne devam etti. "Kahve gözlüydü ve saçları iki örgü şeklindeydi. Çirkin birşey."

"Kime göre, neye göre?" Diye mırıldandı Draco ayakkabısını giyinirken. "Neyse, teşekkür ederim."

"Aşığını bulmada sana başarılar."

Binadan çıktığında, saat ona gelmeden o kızı bulmak istiyordu. Yavaşça, fazla ses yapmadan, hufflepuff katına çıktı. Gerçi o kızı bulsa da ne olacağını bilmiyordu ama altı aydır bu aşığı da bulası vardı. Ne zamana kadar böyle sürecekti ki? Okul bitmeden bulmak istiyordu. Puff binasının önünde durdu. Şifreyi bilmiyordu tabi ki ve normal insanların yaptığını yaparak, kendisini izleyen tablonun tahtasına vurdu.

Oneshot DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin