Bölüm 4

44 10 26
                                    

Caswell'in koruluğunda yürürken dün geceki gök gürültüsünü hatırlayan Miranda havanın sakinliğine şaşırmadan edemedi. Sert rüzgarların ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun geride bıraktığı dağınıklıkların üzerinden geçti. Ağaçlar neredeyse tüm yapraklarını ve cılız dallarını bir halı gibi patikaya sermişti. Yürüdükçe kızıl, sarı ve kahverenginin envai çeşitli tonlarına sahip dişbudak ve ıhlamur ağaçlarının yaprakları ayakkabılarının altında eziliyordu. 

Kayan şalını omuzlarına çekip kollarını kendi bedenine doladı. Bu bahçeyi ve meşe ağacının gölgesindeki ahşap bankı kesinlikle özleyecekti. Tarner'ın Leydi Satya olmadan onun burada kalmasına izin vermeyeceğinden adı gibi emindi. Öyle bir talihi olsa hayatını bu evde geçirebilirdi. Belki Sheran gibi burada büyümemişti, ancak dört yılda çok sevmişti. Huysuz, yaşlı kadın olmadan aynı tadı verir miydi, emin değildi. Başka bir açıdan ülkenin herhangi bir köşesinde yalnız olarak yaşamak zorunda olduğunu düşündüğünde Caswell'de yalnız olmayı diğer yerlere tercih ederdi.

Ancak böyle bir şansının olmadığını çok iyi biliyordu. O, Leydi Satya'nın gerçek yeğeni değildi ve yaşlı kadının yeğeniyle gerçekten evli de değildi. Bugün açıklanacak vasiyetten sonra kendine kalacak yeni bir yer bulması elzemdi. Artık kocası olacak o adamın isminin altında yaşayamaz ve çok sevdiği Sheran'ın bağışlarına bel bağlayamazdı. 

Bunca yıl boyunca abisi Caden ile iletişime geçmeyi denemişti. Gidebileceği, kalabileceği yerlere yazmıştı. Lakin ya mektupları gerisin geri ona gelmiş ya da tanıdıklardan olumsuz dönüşler almıştı. Abisi de onu başkalarının eline bıraktığına göre hayatta kalmanın bir çaresini bulmadıydı. 

Elindeki kitabın arasındaki mektubu düşününce geleceği için ilk adımı atmış olmanın rahatlığıyla gülümsedi. Kuzen Cecill'e yazdığı mektupta bir mürebbiye olarak iş bulana kadar yanında kalıp kalamayacağını en kısa sürede kendisine bildirmesini rica ediyordu. Miranda Fransa'ya hiç gitmemişti, ancak annesinin uzaktan kuzeni ve mektup arkadaşı olan Bayan Cecill Legrand Fransız bir avukatla evlenip Paris'e yerleşmişti. Biraz kendi çabasıyla biraz da kuzen Cecill ile mektuplaşarak Fransızca'sını geliştirmişti. Pekala bir Fransız ailenin çocuklarına İngilizce öğretebilir, cebir ve coğrafyalarını destekleyebilirdi. Müziğe yatkınlığı yoktu, lakin tanrıya şükür ki çizdiği karakalem resimler de en azından bir insanın burnu ya da kulaklarını doğru yerlere iliştirebiliyordu

Kuru yaprakları ezen adımları duyduğunda birisinin onun oturduğu tarafa doğru geldiğini anladı. Sheran ya da Anicia'nın çay saatinde onlara katılmak yerine bahçeye koştuğunu fark ettiklerinde peşinden geleceklerini tahmin etmeliydi.

Omzunun üzerinden bakıp arkadaşlarını karşılamaya hazırlandığında Tarner'ın seri adımlarla oturduğu yere doğru geldiğini gördü. Fark edilmeden kaçmak için artık çok geçti. Onu görünce yönünü değiştireceğini sanmıştı lakin Tarner nereye gittiğinden emin adımlarla kendisine doğru geliyordu.

Tarner Miranda'nın kalkıp gitmeye yeltendiğini gördüğünde durdurdu.

"Seninle önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum."

Topukları üzerinde ona doğru dönen Miranda hiçbir şey söylemeden kibirli bir ifadeyle onun konuşmasını beklediğini görmek Tarner'ın hiç hoşuna gitmedi. Konuşmaya başlamadan önce onu orada dikilirken bırakarak az önce kadının kalktığı banka oturdu.

Hanımlar oturmadan önce bir beyfendinin, o kendisi oluyordu, oturmasının kabalığına şaşıran ve bırakıldığı durum karşısında bakışlarındaki memnuniyetsizliği saklamaktan çekinmeyen Miranda'ya bacak bacak üstüne atarak karşılık verdi.

"Dinliyorum," dedi genç kadın çenesini hafifçe kaldırıp tepeden bakmayı deneyerek. Kız kardeşi Sheran uzun boylu bir kadındı ve kadınlar hatta erkekler arasında bile bunu avantajına kullanmayı ustalıkla yapardı. Miranda'nın ortalama boyu vardı, kendisi bir bankta oturmasına rağmen sadece kendisinin bir baş üzerindeydi. Uzun görünme çabasına bıyık altından gülerken buldu kendisini. Eğlendiğinin anlaşılmaması için hafifçe öksürdü ve kendisini toparladı.

Tarner mavi bakışlarını kısarak kadının tepkisini süzerken "Bu mesele fazla uzadı," dedi. "Bu evliliği en kısa zamanda feshettireceğim."

Kadının şaşkınlığının heyecana döndüğünü kızaran yanaklarından anlamak mümkündü. Eh bu soğukta bir süredir dışarıda olmasına rağmen solgun kalabilmiş yüzüne hafif renk yakışmıştı.

"Eğer ismine gelecek herhangi bir lekeden korkuyorsan boşanmayı da kabul edebilirim. Boşanmanın hukuki bedeli diğerine göre daha fazla olsa da benim için fark etmez. Yeter ki aramızdaki bu saçma evlilik meselesi sona ersin." Tarner sadece kendisini dinlemekle kalan, ne düşündüğüne dair hiçbir ipucu vermeyen kadının konuşmaya niyeti olmadığını anladığında devam etti. Acaba onunda bu nikahtan kurtulmak isteyeceğini düşünerek yanılmış mıydı? "İstediğin kentte, istediğin evi, konağı ya da malikaneyi kiralayacağım. Hizmetçilerin, araban ve yıllık gelirin olacak."

Miranda Tarner'ın ondan kurtulmak için ne kadar ödeyebileceğini merak etti. Bir yandan adamın boşanmak istemesiyle rahatlasa da Fransa'ya gitme planını her türlü uygulamaya kararlı olduğu için cömert teklifi üzerinde durmadı bile. Sevgili kocası onu boşasın ya da boşamasın ilk fırsatta gidecekti. Tarner'dan ne kadar nefret etse de ondan kurtulmak isteyen başka bir adamın, abisinden sonra, varlığı oldukça rahatsız ediciydi.

Miranda "Avrupa'ya gitmek istiyorum," dedi sırf Tarner'ı zorlayabilmek için. "Roma'yı, Amsterdam'ı görmek istiyorum. Oradan Viyana, Paris ve İspanya." Bir an durdu ve heyecanla devam etti. "Ah! İstanbul... İstanbul'u görmek çok istiyorum."

Tarner'ın bakışları ince hesapla bir kez daha kısıldı.

"Elbette yazları dönebileceğim Deal'da sahil kenarında bir evim de olmalı." Miranda tek kaşını kaldırdı. "İstediğim şehirde ev tutabileceğimi söylemiştin, seni yanlış anlamadım değil mi?" Deal son zamanlarda oldukça revaçta olan bir tatil kasabasıydı.

"Elbette," dedi Tarner ne hissettiği anlaşılmayan bir sesle. "Devam et lütfen."

Miranda sevgili kocasının yanına teklif beklemeden oturdu, çünkü kendiliğinden geleceği yoktu. Bakışları gri gökyüzünü tararken kitabını bağrına bastırdı. "Kaşmir'in de benimle Deal'e gelmesini istiyorum." Kestane rengi kısrağın haradaki diğer atlardan öyle farklı bir fevkaladeliği yoktu, ancak onunla yaptığı gezintileri hep sevmişti. "Thomas onunla çok iyi ilgilenecektir. İstediğim seyisi alabiliyorum değil mi?" derken adama döndü. Atı Fransa'ya götürecek değildi elbette. Sadece sevgili kocasının yüreğine indirirken ufacık hayal kuruyordu.

Tarner bir el işaretiyle devam etmesini salık verdi.

"Kışları Avrupa'da olmadığım zamanlar olacaktır," dedi Miranda iki parmağıyla çenesini sıkıştırırken." Kent'te de bir evim olsa fena olmaz, öyle şatafatlı bir yer olmasına gerek yok, Sheran'a yakın olsun yeter." Genç kadının kaldığı malikaneye yakın bir evin sade olmasına imkan yoktu. "Bir de araba… Ayağımı yerden kessin yeter." Aklına sunacak başka bir hayal gelmeyince susmak zorunda kaldı. 

"Başka bir şey?" diye soran Tarner sakinliğini korudu. İsteklerini ardı ardına sıralayan kadının bakışlarındaki heyecan karşısında içten içe hepiniz aynısınız ve tahmin edilebilirsiniz nakaratı tekrar etse da onun sarsıldığı yer Miranda'nın İstanbul'u telaffuz ederkenki hülyalı bakışıy ve sesindeki heyecandı. Ülkede, İstanbul diye bir şehrin olduğunu bilecek bir kadın var mıydı? Miranda önünde tutkuyla gezmek istediği şehirleri sayarken ne kadarının gerçek ne kadarının abartı olduğunu anlayamadı.

"Şartlarım bunlar," diyen Miranda omzunu silki. "Yoksa boşanmam."

Tarner "Kabul ediyorum," diyerek ayağa kalktı ve bu kez tepeden bakan o oldu. "Yasal işlemleri en kısa zamanda başlatıyorum. Önce Avrupa'ya seyahat etmek mi istersin yoksa yeni evine taşınmak mı?"

Miranda Caswell'de kalmak istiyorum, diye düşündü bir an. "Akdeniz hala sıcak olmalı. Önce İspanya'ya gitmek istiyorum."

"Oldu bil," dedi Tarner bir baş selamıyla birlikte. Hızla eve doğru yürürken yanılmadığını bilmek onu rahatlattı. Para her kadının kapısını rahatlıkla açıyordu.

GÜZ SANCISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin