05.10.2015
Yazarın anlatımıyla.Akasya, o gece de diğer tüm geceler gibi korkunç ve dehşet verici bir kâbusla yerinden sıçrayarak uyandı. Gün gittikçe daha kötü bir hal alıyorlardı. Sağ eliyle şakaklarını ovuşturdu.
Eli yavaş hareketlerle peri desenli yorganının üzerinde gezindi. Perilere karşı tuhaf denilebilecek kadar yoğun bir ilgisi vardı. Annesi sırf bu yüzden her şeyini perili alıyordu. Gülümsemeye çalıştı. Fakat pek başarabildiği söylenemezdi, kabusun etkisi hala geçebilmiş değildi.
Yorganı üzerinden çekerek yerinden doğruldu. Uykusu çoktan kaçmıştı. Berbat bir huyu vardı; bir kere uyanınca bir daha uyuyamazdı. Yatağında oturur pozisyona gelince gözleri yatağının yanındaki pencereye kaydı. Geceyi izlemek de sevdiği kısıtlı şeylerin arasında yer alıyordu.
Dışarıyı izlerken yolda el ele tutuşmuş vaziyette yürüyen bir çift görünce tebessümüne hakim olamadı. Daha on yaşında olmasına rağmen romantizme de bayılıyordu. Hatta en sevdiği şeyler listesinde birinci sırayı bile alabilirdi. Fakat romantizmi kendine asla yakıştırmıyordu. Açıkçası kendisi değil annesi yakıştıramıyordu çünkü annesi asla aşka inanmazdı. Hatta bunun tamamen bir saçmalık olduğunu savunurdu. Annesinin söylediğine göre; babasıyla da bir mantık ilişkisi yaşamışlardı. Tüm bunlara zıt olarak Akasya aşık olmayı çok istiyordu. Asla annesi gibi aşık olmadığı bir adamla evlenmeyecekti. Aslında Akasya'nın önünde aşık olması için bir engeli de yoktu. Tabii öpüşme sırasında astım krizi geçirmezse.
Yeniden çifte döndü gözleri. Bir sokak lambasının altında durdular ve aniden Akasya'nın hiç beklemediği bir anda erkek olan, kızı kendine çekerek tutkuyla dudaklarına yapıştı. Kız da bunu beklemiyor olacak ki ilk önce karşılık veremedi fakat hemen sonra Akasya'nın yanaklarının kızarmasına neden oldu. Ama asla gözlerini kaçırmadı. Aksine daha dikkatli incelemeye başladı.
Birkaç dakika daha çifti izledikten sonra onların mahremiyeti ne karışmak istemeyerek perdesini kapattı. Eli başucunda ki beyaz abajurünün açma düğmesine gitti. Düğmeye bastı ve odayı beyaz, loş bir ışık kapladı. Gözleri ilk, baş ucunda duran kitaba kaydı, Direniş adlı bir kitaptı. Annesi bunu yeni koymuş olmalıydı. Annesi, Akasya'nın baş ucuna her pazar gecesi o uyurken bir kitap koyuyordu. Koyduğu kitap genellikle dünya klasiklerinden oluyordu. Bu döngü yıllardır devam ediyordu.
Akasya kitabın ilk sayfasını açarak okumaya başladı. Genelde yaşından dolayı klasikleri sıkıcı bulsa da bu kitap bambaşkaydı. Bu kitap; tam onun anlayacağı ve okumakta zorlanmayacağı türden yalınlaştırılnıştı.
Saatlerce yeni kitabı okudu. Arada sırada hoşuna giden cümleleri, kitapları için ayırdığı küçük not defterine not aldı. Akasya, kitaplarının üzerini çizmekten veya sayfalarını karalamaktan nefret ederdi. Bunları yapanları da çevresinden uzaklaştırırdı. Çünkü bunları yapan kişilerin kitaplara saygısı yok demekti ve kitaba saygısı olmayanın ona nasıl bir saygısı olacaktı ki?
Kitabın bitmesine son elli sayfa kala kapattı çünkü çok fazla uykusu gelmişti. Resmen göz kapaklarına adam oturmuş gibiydi. Kitabı yerine koydu ve ışığını kapattı.
15.01.2024
Akasya
(Geçen çogu olay karakterin hayal ürünüdür. Hayalle gerçeği ayırt etmek size kalmıştır. :))15.01.24
Bugün sevgilim tarafından aldatıldığımı öğrendim. Sanırım yarın ondan ayrılacağım.Günlüğümün kapağını kapattıktan sonra derin bir iç çektim. Günlük yazmayı çok seviyordum fakat aynı anda hem daydream hastası olup hemde şizofren olduğum için arada sırada benim bile hayalle gerçeği ayırt etmem zor olabiliyordu. Bu olay gerçek hayattada çok fazla başıma geliyordu. Hatta bazen bunun için kullanılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökteki Son Martı
Romance"Her kaptan gemisiyle batar derler. O günden sonra benim batıracak bir gemim bile kalmamıştı." Kendimi bildim bileli, kendimi hep bir bataklığın içindeymiş gibi hissederdim. Bilirsiniz, bataklıklarda yavaş yavaş batar insan. Fakat ben o gün, o batak...