4

234 28 58
                                    


Yamaç aynı numarayı geri arayıp durumu Cumali'ye anlatmasıyla Cumali'nin dellenmesi bir olmuştu. Yanındaki Vartolu'ya her şeyi anlatmasıyla Vartolu telefonu alıp Yamaç'a ''Kapat, hallediyorum. Bir yere kımıldamadan benden haber bekleyin.'' demiş ve cevap vermesine izin vermeden Yamaç'ın yüzüne kapatmıştı.

Telefonla bu sefer 'İki Gözümün Çiçeği'ni aramıştı. 

''Yardım et iki gözümün çiçeği.''

Yarım saat sonra Yamaçlar'ın bulunduğu konuma gelen helikoptere üçlü binmişti, onlardan bir yarım saat sonra da Vartolu'nun evine helikopter gelmişti. Cumali, Vartolu, Celasun ve Medet binmişti.

Vartolu ve diğerleri İstanbul'a vardıkları gibi Vartolu hemen tekrar aramıştı.

''Efsun, bulabildin mi?''

''Evet, sizden önce diğerleri geldi, onlara konumu attım Sadettin. Sana da atıyorum. Adamları da yolladım.''

''Tamam güzelim.''

''Kendine dikkat et.'' dedi endişeli bir sesle.

''Sen iyiysen ben de iyiyim, sıkıntı yok.'' dedi ve Efsun iyice gerildi. Vartolu ne zaman sıkıntı yok dese tam tersini söylediğini anlamak zor değildi.

''Haber bekleyeceğim, iş bitince ara beni.''

''Tamam iki gözümün çiçeği, seni benden mahrum bırakıyorum bir süre, sonra bu güzeller güzeli sesimi tekrar duyarsın.'' dedi ve kapattı. Ona endişe dolu gözlerle bakan Cumali ile telefona gelen konuma baktı.

''Gidiyoruz.'' 

İndikleri alanda Efsun'un onlar için ayarladığı araca binip yola koyuldular. Cumali ise yolda telefondan sürekli Yamaç'ı arasa da telefonu açan yoktu. Telefon çalıp durdukça Cumali'nin endişesi de siniri de artıyordu. Vartolu belli etmese de o da endişelenmişti. Bu işte bir bit yeniği vardı.

Konuma geldiklerinde eski, kapatılmış bir hastane olduğunu gördüler. Etrafta kimse yoktu ve sessizdi. Bu demekti ki Efsun'un adamları da henüz gelmemişti. Ama etrafın bu denli sessiz ve ıssız olması Vartolu'nun dikkatini çekmişti.

''Burnuma kötü kokular geliyor Medeeeet!'' dedi ve içeri dalmaya hazırlanan Cumali'yi durdurdu. ''Önce önlem almak lazım. Bekleyin.'' dedi ve onlar hastanenin girişinde beklerken Vartolu arabaya yaklaştı. Önce bagajda bir şeyler halletti, ek olarak büyük hoparlörü aracın tepesine koydu. Sonra sürücü koltuğuna geçip malum şarkıyı hoparlörden açtı ve diğerlerinin yanına geldi sırıtarak. O esnada şarkı başlamıştı ve tüm hastane ve çevresinde duyuluyordu.

''Geliyor, geliyor

Havalı geliyor

Güzelliği dillere destan

Bakın kim geliyor''

İçeride aynı odada esir tutulan üç Koçovalı kardeş duydukları sesle şaşırdılar ve Kahraman'la Selim'in gözü hemen Yamaç'a kaydı.

''Bir şey mi buldun lan?!'' diye sordu Kahraman.

''Abi bu benim işim değil. Bir kere şarkı tarzım değil ama fena da değilmiş, havalı.'' dedi gülerek.

''Kim lan bu o zaman, abim olamaz ya?'' dedi Selim Cumali'yi kast ederek.

''Yok, Cumali olsa kesin dalardı.'' diyerek kıs kıs gülmüştü Yamaç.

''Benim deneyimim var, abim öyle müzik açarak gireyim derdinde değil ama girecekse de arabesk açarak girer.'' dedi Kahraman.

''Abi bi git. Arabeskle baskın mı olur ya?'' dedi Yamaç.

''Sen anlamazsın bebe.'' dedi Kahraman.

''Şurada ne haldeyiz, gülerek sohbet ediyoruz.'' dedi Selim sitemle.

''Koçovalı olmanın yan etkileri be abicim, çok görme.''

O esnada bazı çatışma sesleri de duymaya başlamışlardı. Sesler azalmayı bırak, artarken, hatta dışarıdan da gelmeye devam ederken odaya birinin girmesiyle hepsi dikkat kesildi. Tanımadıkları genç, yakışıklı, japon balığı gibi gözleri olan bir delikanlıydı. Ardından kilolu biri daha girdi.

''Kadınları buldum.'' dedi genç oğlana heyecanla. İçeridekileri fark etmesiyle suratı asıldı. ''Sen de bunları bulmuşsun.''

''Eh be Medet, öh be Medet! Burada da mı rekabet? Önce kadınları kurtaralım, bunlarla sonra ilgileniriz.'' diyerek hızlıca ve aynı zamanda temkinli bir şekilde gitmişlerdi. Bu kadar hızlı geliştiği için bir tepki veremeyen Koçovalı kardeşler bunların kim olduğunu sorgulamayı sonraya erteledi. İlk önce olumlu şeyi düşündüler.

''Bizimkileri bulmuşlar.'' dedi Yamaç heyecanla. ''Onları kurtarmak için buradalar değil mi? Zarar vermek için değil?'' dedi endişeli bir şekilde.

''Görünüşe bakılırsa öyle.'' dedi Kahraman.

O esnada Vartolu ve Efsun'un adamları karşı taraftakileri indirirken Cumali Celasun ve Medet'in verdiği haberle kadınların olduğu odaya gitmişti. Onları kurtarmış; Celasun, Medet ve birkaç adamla beraber binadan çıkarıp araçlara kadar götürmüştü. Onların uzaklaştığından ve güvende olduğundan emin olduktan sonra tekrar içeri girdi. Vartolu ve diğerleri, karşı taraftaki bütün adamları öldürmüşlerdi. Cumali Vartolu'nun omzunu sıvazladı ve Celasun'un onlara söylediği odaya Vartolu ile girdi. Cumali kardeşlerini görmesiyle çok rahatladı ve ''Oh be, hele şükür.'' dedi.

Ama o esnada diğerlerinin bakışları çok yoğun, duygulu ve anlamlıydı. Vartolu'yu gördükleri an anlamışlardı kim olduğunu. Özellikle Selim... Diğerlerinden daha çok şey anlamış, kalbine sanki bir şey batıyor gibi hissetmişti. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Babasına olan kızgınlığı arşa çıktı, daha da artamaz sanıyorken artmış, karşısındaki adama hüzünlü, sevgi ve özlem dolu gözlerle bakıyordu. Adamın da bakışları ondan farksız değildi. Selim'i gördüğü an anlamış, tanımıştı. Ve nerede, kiminle, kimlerle olduğunu da anlamıştı. Kırmızı gözü hafiften kızarırken zor bela gözlerini Selim'in gözlerinden çekmesiyle kendine geldi ve bağırdı.

''Çık dışarı! Hemen!''

Ördü Kader AğlarınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin