"Zorlu aile de büyüdüm. Zayıflar hayatta kalmaz Lupin!"
James Sirius, görünmezlik pelerinin altında kaybolmadan önce Teddy'e gülerek bunları söylemişti. Ceza aldığını hiçbir zaman sessizce kabullenemeyen James Sirius'u kontrol etmek, Teddy'nin kendini bildi bileli yaptığı bir şey hâline gelmişti.
Muhtemelen ilk kardeşini koruma iç güdüsü gibi bir şeydi emin değildi.
Teddy oturduğu koltuktan fırlarken "James!" diye bağırdı. "Merlin, o pelerini nereden buldun sen?"
Söylene söylene elindeki kitabı bıraktı ve hızla dışarı çıktı. Etraf karlı kaplı olmasına rağmen tek bir ayak izi bile yoktu. Teddy ciddi abi olmaya çalışıp kendini sıksada sonradan gülmeden edemedi. "Gelişme gösteriyorsun."
7 yaşındaki James Sirius'u ayak izlerinden bulduğu günü, dün gibi hatırlıyordu. Onu yakaladığındaki yüz ifadesine saatlerce gülmüştü.
"Ama hâlâ senden büyüğüm ve seni çok iyi tanıyorum."
Asasını biraz ilerideki ağaca tutup pelerini çağırdığında orada öylece çırılçıplak kalmış çocuğa güldü. "Asla yanılmam."
James Sirius, üstündeki afallamış gibi görünen ifadeyi hızlıca attı ve yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi. "Öyle mi? O hâlde beni yakalamayı denesene."
Arkasını dönüp koşmaya başladığında Teddy öne atıldı ama görünmez engele çarparak sendelemesi bir saniyeden az sürmüştü. İşte bunu beklemiyordu. Kesinlikle beklemiyordu.
James Sirius uzaklaştığı mesafeden sesini duyurmak için bağırdı. "Bizimkiler eve dönmeden gelmiş olurum. Merak etme ve rahatça kitabını okumaya devam et."
Diğer insanların dediği şeyi şimdi çok daha iyi anlıyordu. Onda çapulcu kanı vardı.
Tıpkı kendisinde olduğu gibi.
Ve James Sirius, bunu devamlı unutan bir baş belasıydı.
Teddy içinde bulunduğu çemberdeki büyüyü birkaç dakika içinde kırdı. Hogwarts'ın en parlak öğrencilerinden biriydi bu kadar kısa sürmesi şaşırılacak bir şey değildi.
James Sirius'u bulması ise bir saate yakın sürmüştü. O kadar fazla takılmayı sevdiği yerler vardı ki o ortadan kaybolduğunda bacakları için üzülmeye başlıyordu.
Onu bulduğunda eve götürmek istedi. Harry'nin sözüne karşı gelecek bir şey yapmak istemiyordu ama James Sirius'un oynadığı o muggle aleti o kadar eğlenceli duruyordu ki kendini küçük kardeşine katılmaktan alıkoyamadı.
"Seni yoldan çıkarmaktan ne kadar zevk aldığımı tahmin bile edemezsin."
Teddy, dudağının kenarıyla güldü. "Beni yoldan çıkaran kişinin sen olduğunu mu sanıyorsun? Sen Hogwarts'a gelene kadar ortalığı karıştıranın kim olduğunu düşünüyordun merak ediyorum."
James Sirius, kafasını gömdüğü bilgisiyardan çekerek mavi saçlı çocuğa baktı. "İnsanların seni nasıl melek gibi görüyor anlayamıyorum."
Bu cümle iki çocuğu da güldürdü. Aileleri bu kadar baş belasıyken onların normal birer sıkıcı insan olmalarını nasıl bekleyebilirlerdi ki?
İki saate kadar dışarıda eğlendikten sonra Harry eve gelmeden, geri dönmeyi başardılar.
Harry biraz gecikti bu yüzden çocuklar onu beklerken uyuya kaldılar. Teddy koltukta uyuya kaldığında James Sirius yüzündeki sinsi sırıtışıyla onun yanına kıvrılmış ve uykuya dalmıştı.
Bu görüntüler karşısında Harry'nin zihninden bir sürü benzer ânı geçti. Biri diğerine göre daha çok kendini belli etmişti. Neden olduğunu biliyordu çünkü ilk defa bir çocuğu hastalandığında tek başınaydı ve o gün yaşadığı korkuyu dün gibi hatırlıyordu.
Harry, Teddynin ateşini kontrol ederken iç geçirdi. Ateşi düşmeye başlamıştı.
Harry saatler sonra ilk defa rahat bir nefes verdi. Kelimenin tam anlamıyla delirecekmiş gibi hissetmişti. Ginny çocuklarla ilgilenirken elbette yanında oluyordu ama tek başına kaldıklarında çocuklardan biririnin hastalanması her şeyden çok korkutmuştu onu. Tabi ilk çocuğuna karşı çok daha hassas olduğunu kabul ediyordu.
"Baba?" Kafasını kapıya çevirdiğinde James Sirius'u gördü. Ayaklanarak küçük oğlunun yanına gitti. "Neden yatakta değilsin? Her şey yolunda mı?"
"Teddy'i merak ettiğim için uyuyamadım."
Harry hafifçe gülümsedi. Bu ikilinin arasındaki bağın diğer çocuklarından farklı olduğunu her zaman hissediyordu. Harry kafasıyla içeri gösterdi. "Gel bakalım."
James Sirius bunu beklercesine hızla içeriye girerek Teddy'nin yanına kıvrıldı. Ona sıkıca sarılırken bakışlarını babasına çevirdi. "O iyi olacak mı?"
"Evet," derken başını salladı Harry. "Sabaha daha da iyi olacağına eminim."
James Sirius, sesli bir nefes verdi ardından babasının yorgun hâline baktı. "Biraz dinlenmelisin baba. Teddy'e ben bakabilirim."
Harry kıkırdadı. "Sana kim bakacak peki?"
James Sirius, babasının alaycı sesine karşı yüzünü buruşturdu. "Beni fazla hafife alıyorsun."
"Bu muhtemelen yaptığım en büyük hatalardan biri olacak."
James Sirius babasının sesindeki alayı bu sefer umursamayarak göğsünü gururla şişirdi. "Kesinlikle en büyük hatan olacak."
Harry bir kez daha oğluna güldüğünde Teddy, uykusunda mırıldanarak ikisinin de ciddileşmesine sebep oldu. James Sirius, elini babasını kovmak istediğini belirtircesine salladı.
"Hadi git uyu. Ben ona bakacağım, merak etme."
[Düşünseli]
James Sirius, Hogwarts'a geldiği ilk haftalar Teddy ondan gözünü neredeyse hiç ayırmadı.
James Sirius ve Teddy, okulun baş belalarıydı ve bu McGonagall için eski anılarını hatırlamasına sebep oldu.
Albus, Slytherin'e seçildiğinde James biraz afallamış biraz da üzgün hissetmişti ama bunu kardeşine yansıtmadı. Teddy'e giderek dertleşti. Çünkü onun her zaman kendisini anlayacağını biliyordu.
Potter'larda 'aile' meselesi olduğunda Teddy devamlı istemsizce çekingen davranırdı onu her zaman konuşmaya dahil eden kişi James Sirius oldu. Bazen rahatlaması için 'benim gibi mükemmel, her düşüncesinde haklı biriyle kardeş olduğundan dolayı çekingen olabilmeni anlıyorum' diyerek şakalar yapmayı ihmal etmezdi.
Teddy, ailesini özlediğinde James Sirius onun yanında olarak bir ailesi olduğunu her zaman hatırlattı.
Aralarındaki abi-kardeş ve çoğunlukla da yakın arkadaş ilişkisi hiçbir zaman bozulmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter [One Shots]
FanfictionHarry Potter evreniyle ilgili 'ya böyle olsaydı?' ya da 'acaba bu zaman diliminde böyle bir şeyler yaşanmış mıdır?' sorularını düşünerek yazdığım kısa hikayelerden oluşan bir seri olacak.