Sirius gözlerini açtığında ruhunu sömüren yıkık dökük tavanı görmedi. Aksine bembeyaz tavan içini aydınlatacak kadar parlıyordu. Yavaşça uzandığı yerden kalkarken anılar bir bir zihnini doldurdu. Harry! O iyi miydi?
Peki ya kendisi? Kemerden düşmüştü. Neredeydi?
Ayaklanırken odada gözlerini gezdirdi. Tüm kasları gerilmişti. Evinde değildi, burayı tanımıyordu ama kalbi neden bu kadar sakindi? Neden paniklemiş bir hâlde değildi?
Eli asasına gittiğinde orada bir boşlukla karşılaşmasıyla kaşları çatıldı. Buradan çıkması gerekiyordu. Bir adım atmıştı ki kapı aralandı, içeriye giren kişi olduğu yerde buz kesmesine sebep oldu. Ölmüştü. Siktir, cidden ölmüştü.
"Uyanmış mı?"
Duyduğu sesle bir yere tutunma ihtiyacı hissetti yoksa kesinlikle bayılacaktı. Kesinlikle ölmüştü. O kemer diğer taraf için bir biletti, şimdi anlıyordu.
İçeriye art arda giren iki kişiyle soluksuz kaldı. Remus'un ne işi vardı burada? Bu... onun da mı ölmüş olduğu anlamına geliyordu?
"Öldüm mü ben?"
"Aslında durum biraz karışık. Henüz ne olduğunu biz de çözebilmiş değiliz."
Lily ve James... Onları 14 yıldır görmemişti ve eğer tekrardan onları görürse 21 yaşında olmalarını beklemişti. Yaşlanmış olmalarını değil.
"Neden 21 yaşında gözükmüyorsunuz?"
"Neden 21 yaşında gözükelim?"
Şimdi odadaki herkesin kafası karışmış gibiydi. "Çünkü onlar öldüler. Neden bunu bilmiyormuş gibi konuşuyorsun Remus?"
Remus duraksadı. Yüzünde kafası karışmış bir ifade vardı ama bunu her zamanki gibi iyi kontrol altına aldı. "Bana nereden geldiğini, seni baygın bulmadan önce ne olduğunu anlatabilir misin?"
Sirius'un kaşları çatıldı. Ne saçmalıyordu? "Beni tanımıyor musunuz?"
Lily güçlükle konuştu. "Tanıdığımız kişinin sen olduğundan şüpheliyim."
Sirius delirecekmiş gibi hissediyordu. Öldüğü falan yoktu, onu anlamıştı ama o zaman bu saçmalık da neydi?
"Bu ne demek oluyor?" Sirius'un sesindeki bariz acı, hepsinin tüylerini diken diken ederken kısa bir sessizlik girdi araya. Bunu nasıl söyleyeceklerini bilmiyorlardı.
"Şu demek oluyor: Sirius seneler önce öldü ama sen ona benzer bir hâlde karşımızda kanlı canlı duruyorsun."
Sirius önce duyduklarını idrak edemedi. Seneler önce ölmüş müydü? Hayır, seneler önce ölen Lily ve James'di. Merlin... Şu anda her bir noktasına kadar neler olduğunun açıklanmasına ihtiyacı vardı.
Lily, Sirius'a bakmakta güçlük çekiyor bir hâlde konuştu. "Veritaserum kullanmamız da sorun var mı? Hepimizin rahat etmesi için?"
Sirius kafasını salladı. "Ama sizden birinin de kullanmasını istiyorum. Benim durumumdan da işler pek yolunda durmuyor."
Hepsi onayladı, böylece Lily'nin getirdiği iksiri hem James hem de Sirius içti. Lily, ilk önce soruyu Sirius'a yöneltti. "İsmin ne?"
"Sirius Black."
Sirius bakışlarını James'e dikti. "Neresi burası?"
"Lily ve benim Godric's Hollowdaki evimiz."
"Nasıl buraya geldin?"
"Sihir bakanlığındaki kemerden düştüm. Harry'i korumaya çalışırken Bellatrix'le düello ediyordum."
Oğullarının isimlerini duyan ikili oturdukları yerde dikleşirken Lily, sıranın Sirius'da olduğunu umursamadan bir kez daha sordu. "Neden Harry'i korumaya çalışıyordun? Biz neredeydik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter [One Shots]
FanfictionHarry Potter evreniyle ilgili 'ya böyle olsaydı?' ya da 'acaba bu zaman diliminde böyle bir şeyler yaşanmış mıdır?' sorularını düşünerek yazdığım kısa hikayelerden oluşan bir seri olacak.