dört

467 72 46
                                    


Dünden beri asık olan suratım bugün de aynı durumdaydı. Sürekli grupta dönen mesajları ve korku evinde yaptığım haltı düşünüyordum. Aslında bu kayıt olayına kadar pek de umurumda değildi ama sonuçta birileri bunu izlemişti ve bize de izleteceklerdi.

Düşüncesi bile korkunçtu.

"Ne mızmızlanıp duruyosun oğlum, hayırdır?"

Kolumun altında duran topu yere atıp omuzlarımı silktim. "Öyle, bilmiyorum." diyerek boş bir şekilde cevapladım. Çocuklar bu durumu abarttığımı düşünüyorlardı ama asıl başta abartan onlardı.

Şimdiyse Changbin'in dahiyane önerisi ve Seungmin'in bitmeyen ısrarı üzerine Changbin'in birkaç arkadaşıyla basketbol oynamaya gelmiştik. Hava çoktan kararmıştı ve bu ikisi dışında tanıdığım birisi de yoktu.

"Oynamicaksan kenarda bekle. Biter yarım saate takılırız sonra."

Changbin'e başımı sallayıp sahanın dışındaki banka doğru ilerledim. Benim hareketlenmemle de Changbin'in arkadaşlarından biri gelip yerdeki topu almış, oyunu başlatmıştı.

Onlar kendilerini oyuna kaptırırken ben bankın üzerinde duran açılmamış suyu alıp kafama diktim. Pek oynamasam da susamıştım. Vücudum hareket etmeye pek alışık değildi.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ben telefona odaklanmış boş tiktok videoları izlerken birisi gelip yanıma oturmuştu. Aramızda sadece bizim çocukların hırkaları ve su şisesi vardı.

Kim olduğunu anlamak için dönüp baksam da karanlıktan dolayı yüzünü tam seçememiştim. O da zaten sahaya odaklanmış duruyordu. Umursamadan önüme dönüp video izlemeye devam ettim.

-

"Jisung! Yanındaki suyu getirsene kanka."

Changbin kendini sahanın ortasına bırakmış bana sesleniyordu. Seungmin de başını onun dizine koymuştu. Diğer çocuklarda birer birer yere uzanırken "Getiriyorum." deyip suyu aldım ve ayaklandım.

"Gece gece ebem sikildi yemin ederim. Kudurmuş gibi oynuyo bunlar."

Sahaya girip yanlarına vardığımda Seungmin'in serzenişine güldüm. Ayağımla bacağını ittirip "Gelseydin otursaydın yamacıma." dedim.

"Changbin'imi yaban ellere mi bıraksaydım yani?"

"Yaaa."

Bu dediğine gülüp "Yaban el dediğin çocuğun okul arkadaşları, salak." dedim.

"Olsun." deyip omuz silktiğinde elimdeki suyu Changbin'e verip içmesini bekledim. Sıkıldığım için bir an önce gitmek istiyordum.

"Oh, çok iyi geldi valla." Changbin boş şişeyi bana geri uzattı. Elinden alıp hırkamın cebine koydum. Çıktığımızda atardım.

"Lan Changbin,"

"He."

Seungmin yattığı yerden başını kaldırmış diğerlerinin oturduğu yere bakıyordu. "Şu kim?" diye sorduğunda ikimiz de baktığı yere döndük.

"Kim kim? Bizimkiler işte."

Seungmin oturur pozisyona geçip "Şu kapüşonlu çocuğu diyorum." dedi. "Biz oynarken yoktu. Tipi çok iyi duruyo."

"Oğlum bu karanlıkta ona mı dikkat ettin amına koyayım. Ben de bir şey oldu sandım."

Changbin de yattığı yerden doğrulduğunda dediği çocuğa dikkatlice bakmıştı.

"Az önce bankta benim yanımda oturuyodu o. Sizi izledi. Arkadaşları falandır." dediğimde Changbin başını sallayıp "Öyledir büyük ihtimalle. Tanımıyorum ben de." dedi.

"Benim şans işte. Ne vardı tanısan?" Seungmin yalandan suratını asıp oturduğu yerden kalktı. O eliyle kalçasındaki tozu temizlerken Changbin de "Tanışırız şimdi." deyip kendisini kaldırmam için bana elini uzatmıştı. Yardım ettiğimde sızlana sızlana kalktı.

"Yaşlanmışsın." diye sataşıp kolumu omzuna attım.

"Aramızdaki 1 yaşın lafını yapman çok özel inan."

"Birbirinize sataşmayın da gidelim yanlarına. Dinlendik yeterince. Ayıp olmasın." Seungmin'in araya girmesiyle hareketlenip az ilerimizde oturan çocukların yanına gittik. Onların da bayağı yoruldukları yüzlerinden belli oluyordu. Ter su içinde kalmışlardı. Üçü de sırayla dizilmiş sırtlarını tele yaslamışlardı.

"Naptınız?" Changbin'in saçma sorusuna Wooyoung "Öldük dirilmeyi bekliyoruz kanka." diye yanıt verdi.

"Bayağıdır oynanamıştım. Çok yoruldum o yüzden."

Seungmin'in tanışmak istediği çocuk Yeonjun'un hemen yanında oturuyordu. Bu yüzden o konuştuğunda bakışlarım istemsizce ona da kaymıştı. O da bize bakıyor olacak ki anlık göz göze gelmemizle hemen başka tarafa baktım. Benim salaklık seviyesi çok başka bir boyuttu.

Changbin gülüp "Olsun olsun güzel oldu. Yapalım arada böyle."  dedi. Bir yandan da sol omzunda duran elimi tutuyordu.

"Yapalım tabii. Görüşemiyoruz eskisi gibi. Ne zormuş ulan son sınıf."

"Harbiden ya." Wooyoung, Yeonjun'a katılırken bize bakıp konuşmaya devam etti. "Sizle de pek görüşemiyoruz. Diğer buluşmalara da gelin."

Ben içimden yok teşekkürler deyip geçerken Seungmin tatlı tatlı gülümseyip "Ayarlayabilirsek geliriz tabii." dedi. Kendisi ve Changbin'den bahsediyordu herhalde. Hiç üzerime alınmamıştım.

"Aa," Yeonjun bir şeyi yeni fark etmiş gibi yükselince ona baktık hepimiz. "Sizi tanıştırmayı unuttum. Minho geldi biz oynarken. Bölmek istememiş dışarda oturuyomuş. Jeongin'in abisi. Changbin belki tanırsın sen."

"Haa, Jeongin'i az çok hatırlıyo gibiyim ama bilemedim. Kusura bakma çıkartamadım, memnun oldum. Sende katılsaydın keşke bize." Elini adının Minho olduğunu öğrendiğimiz çocuğa uzattı.

"Bir dahaki sefere artık." Gülümseyerek konuşmasıyla bakışlarım istemsizce dudaklarına kaymıştı. Sokak lambasından kaynaklı yüzünün yarısı karanlıkta kalıyordu fakat gerçekten Seungmin'in dediği gibi tipi çok iyiydi. Yanıma oturduğunda fark etmemiştim.

"Memnun oldum Seungmin ben de."

Bizim oğlan en tatlı haliyle kendini tanıttığında gülmeden edemedim. Changbin omzundaki elime çimdik atıp susmamı işaret etse de komikti.

"Jisung bu da." Ben kendimi tanıtmayınca Changbin devralmış mevzuyu da kapamıştı.

"Kalksak mı artık?" Wooyoung etrafa şöyle bir göz gezdirip ayaklandı. "Geç oldu."

"Aynen gidelim artık." deyip onu onayladığımda diğerleri de ayaklandı. Hepsi eşyalarını toparlarken ben sahanın dışına çıkıp onları beklemeye başladım. Minho da benim peşimden çıktığında aramızda az bir mesafeyle beklemeye başladık.

-

kiss me or scare me | minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin