chapter three: things left behind

151 14 7
                                    

"Dün için üzgünüm." Andres çatalını tabağın kenarına dayarken konuştuğunda bakışlarımı duvardaki tablodan çekip ona odakladım. "Programın olduğunu söylemiştin ama unuttum. Araya Darwin'i sokmam da pek hoş olmadı."

"Önemli değil." Başımı iki yana salladım. Karşımda oturan bedenin dikkatinin bende olduğunu hissedebiliyordum.

Pek de büyük olmayan mutfak masamıza baş köşede Andres, iki yanında ben ve Darwin olmak üzere yerleşmiştik. Masada sevdiğimiz her şey vardı; annemin tarifi olan naneli limonata, pofuduk pankekler, çilek marmelatı, baharatlı omlet... Özel bir gün gibiydi.

Bu anı bir yıl önce yaşıyor olsaydık ne kadar mutlu olurdum, diye düşündüğüm sırada yüzüme buruk bir ifade hakimdi.

Dünyanın en mutlu insanı olurdum muhtemelen.

Ama onun yerine Darwin'den ne kadar tiksindiğimi Andres'ten saklamaya çalışarak dakikaları sayıyordum.

"Ee," dedim donuk bakışlarımı ona çevirirken. "Sen hep bizimle kalmayı mı düşünüyorsun?"

"Luna..?" Andres uyarıcı bir tonlamayla araya girse de umursamadım. "Sonuçta özel alanın var. Buradaki zamanının tamamını bize harcamak istemezsin diye söylüyorum."

"Yanılıyorsun," dedi Darwin ağzındaki lokmayı yutmadan hemen önce. "Buraya sizin için geldim."

Yalancı.

Cevap vermek üzere dudaklarımı aralamıştım ki telefonumdan gelen bildirim sesiyle irkildim. Mesaj Martin'dendi.

martin: alandayım
martin: erken gelmişim biraz, buralardan bir şey istiyor musun?

Yüzüme yayılan gülümsemeyi saklamak adına herhangi bir girişimde bulunmadım. Martin'i özlemiştim.

Tanışıklığımız uzun zaman öncesine falan dayanmıyordu aslında. Bir yardım projesi için Madrid'de bulunduğum sırada karşılaşmıştık. O kısa dönemde iyi vakit geçirmemiz ve birbirimizi iyi anlamamız bizi görüşmeye devam etmeye itmişti, sanıyordum.

Hayatımdaki kimseye benzemiyordu. Sakindi bir kere, fevri kararlar vermezdi, şaşılacak derecede rasyoneldi. Onunla sohbet etmek hayata başka bir pencereden bakmamı sağlıyordu. Kafamı dağıttığım arkadaşlarımdan farklı olarak Martin, beni her zaman toparlardı.

luna: arkadaşımın sağ salim gelmesini istiyorum
luna: otur bir kahve iç :)

martin: azhoqkdwmrkm
martin: parfüm de mi istemiyorsun?

Ah. Zayıf noktamı çok iyi biliyordu.

luna: para harcamaya meraklısın sanırım

martin: senin için harcarım
martin: geçenkinden mi alayım?

luna: onu baya beğendim
luna: olur

martin: hay hay :)

"Alo?" Andres'in gür sesi kulaklarıma dolduğunda irkildim. "Kiminle konuşuyorsun da transa geçtin yine?"

Algılarımı toparlayabilmek adına birkaç saniye gözlerimi kırpıştırdıktan sonra başımı iki yana salladım. "Martin," diyerek açıkladım kendimi. "Havaalanına erken gitmiş, bir şey istiyor muyum diye sormak istemiş."

"Parfüm istedin, değil mi?"

Dudaklarımı birbirine bastırdım, buna karşılık neşeli bir kahkaha atmıştı.

Çoğu zaman sinirimi bozsa da Andres'i seviyordum. Benden büyüktü ama bir ağabey gibi değildi, bu yaşlarımızın yakın olmasından da kaynaklanıyor olabilirdi tabii. Sürekli didiştiğim yakın bir arkadaşımmış gibi hissediyordum.

"Bölüyorum ama..." Darwin boğazını temizleyerek söze girdi. "Martin kim?"

"Luna'nın yeni favorisi," dedi Andres göz kırparak. Omzuna bir şaplak attım. "İspanya'da tanışmışlar."

"İspanya ha?" Dudaklarını vay be, dercesine büzdü.

"Montevideo'yu geride bırakan tek kişi sen değilsin sonuçta." Söylediğim şey yüzünün düşmesine sebep olmuştu. Canı sıkılmış olmaluydı. Açıkçası umrumda değildi.

"Kaçta uçağı?" Andres'in sorusuyla bakışlarım kolumdaki saati buldu. "İki saati var. Bu arada akşam Isabel'de toplanıyoruz. Gece orada kalırım." Devam etmeden önce Darwin'e döndüm. "Mesaj atıp darlamayın diye önceden söylüyorum."

"Görüşmeyeli değişmişsin," dedi Darwin alaylı bir ifadeyle. "Eskiden hiç kin tutmazdın."

"Bir yılda dört mevsim değişiyor." Umursamaz bir tavırla omuz silktim. Ben mi değişmeyeceğim?

Onu boğazlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Nasıl bu kadar bencil bir adam olabilirdi? Öylece çekip gitmişti ve geri döndüğünde her şeyin aynı kalacağını mı düşünüyordu?

"Madem Luna yok, akşam halı saha yapalım biz de." Andres aramızdaki gerilime dayanamayarak konuyu değiştirmeyi tercih etmişti. Akıllı adamın hali başka oluyor. "Çocuklar da uzun zamandır istiyordu. Ne dersin?"

"Olur, süper olur."

"Kendinize bir program yapmanıza sevindim," dedim ayaklanarak. Bu masa beni yine basmıştı. "Odama çıkıyorum, çalışacağım biraz. Size afiyet olsun."



─── ⋆⋅☆⋅⋆ ───




juliofranco • büyümüşüz sanki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

juliofranco • büyümüşüz sanki

merinoandres • çok çirkinmişsiniz
-> lunamerino • diyene bak

martinalvarez • zarganaymışsın kanka
-> juliofranco • oğlum geliyorsan gel artık sen de lan
—> martinalvarez • yarım saate luna'dayım :)

d.vidlozano • bu ne amk anneannemin resimlerine benziyor

solerbelle • aşkım çok güzel yine (sağdaki için aynı şeyi söyleyemem)
-> juliofranco • GİT

|darwin_n9 bu gönderiyi beğendi|

almost | darwin nuñezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin