~1~

41 4 7
                                    

Gelmeyeceğini bile bile beklemeksaflık değil,aşktır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gelmeyeceğini bile bile beklemek
saflık değil,aşktır.
~Nazım Hikmet.


Beklemek şimdi azap gibiydi, ben yine bekliyordum. Aynı 4 yıl önce hastane duvarına yaslı doktoru beklediğim gibi. Aynı onun gitmesini sindiremeyip her gün gelmesini beklediğim gibi. Aynı kız kardeşim hasta olduğunda sabaha kadar başında beklediğim gibi. Aynı abim kendini kaybedip az daha siniri yüzünden hastaneye yatırılacağında son kararı beklediğim gibi. Erkek kardeşim için müdürün kapısının önünde beklediğim gibi. Gözümün önünde kendi hayatım giderken sadece bir leylak ağacının çiçek açmasını beklediğim gibi.

Ben yine bekliyordum. Bu sefer başka  duygular ekli halde bekliyordum. Koşarak uzaklaşmak istediğim halde bekliyordum. Ben yine ailem için kendimden vazgeçiyordum. Aile kelimesinin anlamı benim için fedakârlıktı. Ben yine ailem için kendimden feragat ediyordum. Ailenin kolonu olma görevini seve seve üstlenmiş bir halde bekliyordum.

Babamın bana bıraktığı işin başına geçmek için bekliyordum. Eskiden Duhan'ın babasına şimdi ise Duhan'a ait olan odanın önünde Duhan'ı bekliyordum.

"Eflin Hanım, Duhan Bey toplantıdan çıktı. Sizi bekliyor." Yakasındaki karttan ismini okuyarak teşekkür ettiğim çocuk, aynı benim gibi kıvırcık saçlıydı. Oldukça bakımlı görünüyordu.

"Teşekkür ederim, Ilgaz."

Odasının kapısına tıklattım ve gir demesini beklemeden girdim. Yarabandını hızlı çekmek teni başta acıtsa dahi, çabuk geçerdi.

Göz göze geldiğimiz ilk an, tökezlemediğim için şükrettim. Ela gözleri yorgun fakat parlaktı. Koyu kahve saçları dağınıktı. Zaten o saçlarına şekil vermeyi hiç sevmezdi. Takım elbise ona gerçekten yakışmıştı.

Yaklaştıkça hafif belirgin olan çillerini gördüm,silikleşmişti. Burnunun üstündeki çil ise inatçılıkla koyu bir şekilde varlığını koruyordu. Ciddi bir yüz ifadesi vardı, kemikli yüz hatları belli oluyordu.Yorgun gözüküyordu, büyümüştü.

Bende ondan farklı sayılmazdım. Kıvırcık siyah saçlarımı düzleştirip gelmiştim. Siyah aşağı doğru bollaşan pantolon ve siyah uzun kollu gömlek vardı üstümde. Makyajım abartısız fakat güzeldi. Yüz hatlarım belirginleşmişti. En acıtan tarafı büyümüştüm.

"Hoş geldin." Dedi, yıllar sonra söylediği ilk söz bu oldu. Başımı salladım. Belki konuşmalıydım ama sözcükler kafamda dönüp duruyor, dışarı çıkmıyorlardı. Aklımı toparlamak için derin bir nefes aldım. Günümüzde kalmalıydım, geçmiş geçmişti.

"Dorukhan Koratay aradığı için geldim. İşimin başına geçmek istiyorum." Onun büyük dedesi ve benim büyük dedem Koreri Kuruluşu'nu kurduklarında vakti geldiğinde ikinci veya üçüncü çocuklarına işi bırakmışlar. Bu gelenek böyle sürüp gitmiş. Ben ailemin ikinci çocuğuydum, Duhan ise ailesinin üçüncü çocuğu olduğu için yarı yarıya bu yardım  kuruluşunun sahibiydik.

KORERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin