Mavi Gözler

67 6 13
                                    

Diluc, hızlıca odadan çıktı. Yaptığından dolayı pişmanlık duysa da ciddiyetini koruyarak kendini eve atabilmeyi başarmıştı. Kafası hala çok karışıktı ve toparlamaya ihtiyacı vardı. Bu aralar her şey o kadar üst üste geliyordu ki neye kafa yoracağını şaşırmıştı.

İçeri girdikten sonra yavaşça her zamanki koltuğuna oturup pencereden dışarıyı izlemeye başladı. Önce etrafta baktı, sonra kuşlara, sonra o mavi gökyüzüne..

Mavi gözleri.

Her gökyüzüne baktığında, aklına gelen tek şey mavi gözleriydi. Aklında sürekli dolanıp duran tek şey- ya da kişi oydu. Karşısına çıkan her hangi bir şey sadece Jean'i hatırlatıyordu. Onun güzel sarı saçları, okyanusun bile kıskanacağı o mavi gözleri, görmek için her şeyini feda edeceği o gülümsemesi, Diluc her ne kadar kafasında çok şey olduğunu söylese de bunlar aslında aklında dolanan tek şeylerdi.

Daha önce kimseye bu kadar değer vermemiş, sevmemişti. Jean sanki onun için bir melekti. Onu her şeyden koruyan ve iyi hissetmesini sağlayan kurtarıcı meleği..

Jean de bu kadar seviyor muydu onu? Baktığı her şeyde onu düşünüyor muydu? Aklında olan tek kişi o muydu?

Diluc bunların cevabını ararken son yaşadıklarını düşündü. Onun bir şey demesine, tepki vermesine izin vermeden onu öpmüş, işleri farklı bir boyuta taşımıştı. Sanki her şey daha farklı olacakmış gibi.

Bu farklılık olumlu yönden olsa iyi olurdu.

Gece olduğunda biraz hava almak için dışarı çıktı. Biraz dolanıp etraftaki canavarları öldürdükten sonra Jean'e olan hislerini fark ettiği yeri hatırladı. Buraya o kadar uzak değildi. Belki kafasını dağıtmasına yardımcı olurdu. Hem de ayı izlemek onu her zaman rahatlatırdı.

Oraya doğru yaklaştıkça karahindiba tohumları Mondstadt'ın hoş esintisiyle uçuşuyordu. Güzel tohumlar ona yol gösteriyordu sanki. Karahindibaların Kraliçesi..tam aynı yerde oturuyordu.

Dinlenip iyileşmesi gerekirken burada ne yapıyordu? Gece canavarlar hep aktif olup etrafta gezinir, zarar verirlerdi. Şuan onun gibi gücünü toparlamaya çalışan biri için tehlikeliydi.

Jean gözlerini kapatmış, rüzgarın saçlarını dalgalandırmasına izin veriyordu. Yüzündeki gülümseme tüm dünyadaki en mükemmel şeydi.
Ay ışığında pırıl pırıl parlayan sarı saçları o kadar güzel görünüyordu ki. Gözlerini açtığında karşısında dikilmiş onu izleyen Diluc'u görünce şaşırmış,yine ay ışığında parlayan mavi gözleriyle tatlı tatlı ona bakmıştı.

Karahindiba Kraliçesinin karşısında büyülenmiş gibi duran Diluc bir süre onu izlemiş, sonrasında ise yavaşça yanına oturmuştu.

Aralarındaki sessizlik, tuhaf bir ortamın oluşmasına neden olmuştu. İkisinin de diyecekleri varmış fakat nasıl başlayacaklarını bilmiyorlarmış gibiydi. Konuşulacak şey çoktu fakat kelimeler ortada yoktu.
Diluc'un yavaşça başını çevirip ona bakmasından sonra bu sessizlik bozulmuş oldu.

"Daha iyi..oldun mu? Dinlenmen gerekmez mi Burda ne yapıyorsun?"

"İyiyim. Burası beni bir şekilde iyi hissettiriyor ve sürekli gelip duruyorum..Normalde dinlenmeliyim ama kendimi durduramadım işte. Bugün ay çok güzel değil mi?"

Sessizlik bozulmuştu fakat tuhaf ortam hala varlığını sürdürüyordu. Diluc her ne kadar bunun neyle alakalı olduğunu biliyor olsa da bir şey demedi. Yapmıştı bir kere ve geri dönüşü yoktu. Belki de çoktan ona olan hislerini, mavi gözlerine çok aşık olduğunu, gülümsemesini görmek için yapamayacağı şey olmadığını söylemeliydi fakat hislerini açıklamanın ne yeri ne de zamanıydı. Hazırlıklı olmadığı ve plan yapmadığı şeyleri uygulamaktan nefret ederdi çünkü. Şuan da ne hazırlığı ne de bir planı vardı..

"Daha güzel olan ne var biliyor musun?"

"Ne var?"

Gülümseyerek gözlerinin içine baktı ve konuştu;

"Mavi gözlerin.."

Lost in Dandelions / Jeanluc /Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin